Selçuklulardan Osmanlılara kadar gelen saltanat
sistematiğinin mirası üzerinden şekillenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi
tarihiyle yüzleşmek, hesaplaşmak durumundadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin 1923`ten beri
devam eden militarist yapısının sürekli ağır bastığının altını çizmek gerekir.
Militarist anlayışa göre şekillenen tüm devlet
kurumlarının uzlaştığı konuların başında ise Kürtlerin inkârı, Ermenilerin
tehciri, gayri Müslimlerin asimilasyonu, Alevilerin sünnileştirilmesi, emekçilerin
ezdirilmesi gelmektedir.
Devlet aygıtı ise tüm bunları toplumların
zihinselliğine yerleştirmek için adeta zehirli bir yılan gibi çalışmıştır.
Irkçı, milliyetçi ve soykırımcı mekanizma; siyasi
partileri, hükümetleri ve diğer tüm kurumları bir kukla gibi kullanmıştır.
Bu sistem Akp hükümetlerine kadar devam etmiştir. "Tayyip
Erdoğan`ın başını çektiği AKP ise kukla olmakla yetinmemiş, militarist
zihniyeti daha da aşan tek kişi sultasını Cumhuriyet rejimiyle
tanıştırmıştır".
Cumhuriyet rejiminin sultanı olan Erdoğan, demokrasi
söylemleriyle kendi tabanının psikolojisini allak bullak etmiştir. Yeni
Osmanlıcılıkla halkın iradesine ipotek koyma senaryoları tüm hızıyla devam
etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti`nin militarist kurumlarını, hükümetlerini
geride bırakan Erdoğan merkezli yapının politikaları sistematik bir hal
almıştır.
Roboski`de katledilen 34 masum sivil insanın
sorumlusu Tayyip Erdoğan değildir, diyebilir misiniz?
Tayyip Erdoğan`ın başbakanlığı döneminde
gerçekleşen bu katliamı unutmak mümkün müdür?
Gezi Eylemlerinde Berkin Elvanları katleden
zihniyetle, 1915`te Ermeni katliamını yapan anlayış bir değil midir?
23 Nisan etkinlikleri adı altında "güya
çocuklara değer verip, onları devlet koltuklarına oturtan zihniyet ve hükümet
değil miydi? Uğur Kaymazları, Ceylan Önkolları, Enes Ataları, Rozerin Aksuları
ve daha yüzlerce çocuğu katleden?
"Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği
yapılacaktır" diyen Tayyip Erdoğan`ın, Dersim`de, Ağrı`da, Maraş`ta, Sivas`ta
katliam gerçekleştiren zihniyetlerden bir farkı kalmış mıdır?
Ortadoğu`da Kürt Halkı`na karşı DAİŞ çeteciliğini
destekleyen, besleyen ve geliştiren Tayyip Erdoğan`ı Cumhurbaşkanı yerine
"en gaddar Cuntabaşkanı" olarak tanımlamak yerinde olmayacak mı?
Rojava`da, Kobane`de ortaya konulan destan
olmasaydı acaba Tayyip Erdoğan şuan Aksaray`ında rahat rahat "alkışçı
muhtarlarıyla" toplantılar yapabilir miydi?
Başkanlık hevesi için ülkeyi geren, proveke eden
bir Cumhurbaşkanı`nın, Cuntabaşkanı gibi vesayet kurmaya çalışmasını kabul
etmek mümkün müdür?
Asker başta olmak üzere tüm devlet kurumlarını
kendi başkanlığı için seferber eden bir Cumhurbaşkanı`nın sonu, cuntabaşkanlığı
olacaktır. Bu halk İsmet İnönülerden, Kenan Evrenlere kadar cunta
rejimlerinden, hegemonik zihniyetlerden çok çekti.
İşte militarizm üzerinden var olan mekanizmanın
"Erdoğan versiyonu" daha tehlikeli bir hal alacaktır. Akp hükümeti
ise Tayyip Erdoğan`ın maşası olmaktan kurtulamamakta, adeta onun kapitalist
şirketi olarak duygusuz bir hal almaktadır.
Sonuç itibariylen Tayyip Erdoğan`ın ve AKP`in bu
halka kazandıracağı hiçbir gerçekçi politikası kalmamıştır.
*Katliamlarla kim anılıyor sorusunun cevabı AKP
olmuştur.
*Yolsuzluklarla kim özdeşleşmiş sorusunun cevabı
da AKP`dir.
*Sunni-mezhepçi-kapitalist hegemonyanın Ortadoğu’daki
aktörü kim sorusunun cevabı yine Akp`dir.
*1 Mayıs ruhunun düşmanı kimdir sorusunun yanıt da
Akp`dir.
*Sosyal, tarihsel, ekolojik ve toplumsal
kültürlerin yok edilmesinin şirketi olarak kim çalışıyor sorusunun cevabı da
Akp olmaktadır.
*Özgecan Aslan cinayetini yapan zihniyet kimden
cesaret aldı sorusunun cevabı da kuşkusuz Akp`dir.
O halde AKP, Türkiye Halklarının 13 yılını heba
etmiştir. Tarih bunu böyle yazacaktır.
Tüm Halklara düşen ise "ÖZGÜRLÜK
TÜRKÜLERİNİ" daha coşkuyla, inançla, umutla ve ısrarla söyleyebilmektir.
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç
25.04.2015