Kürdistan`ın ilim, bilim ve serhıldan
merkezlerinden birisi olan Cizre`nin tarih boyunca saldırılara, kuşatmalara, katliamlara
uğraması hiç tesadüfi olmamıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar inkâr, ret
ve imha siyasetinin en ağır yaşandığı merkezlerden birisi olan Cizre`ye 1980
askeri darbe diktatöryası da büyük bir zulüm yaşatmıştır.
1990`lı yıllardaki serhıldan hamlesinin öncülüğünü
yapan Cizre`nin devlet katliamlarına daha sık uğrama süreci ise hızlanmıştır. Uluslararası
kirli komployu bilinçte en güçlü mahkûm eden Botan`ın onurlu şehri Cizre, özgürlüğün
sembol merkezlerinden birisi olmayı başarmıştır.
Efsanelerin, mitolojilerin başkentliğini yapan
Cizre, Hz. Nuh Peygamber`in gemisinin dayandığı Cudi Dağı`yla dünya insanlık
tarihinin manevi ve mitolojik zihinselliğinde güçlü yenilikçi bir algı
yaratmıştır. Kürtçede yenilik, yenilenme olan NUH (Nu, nu, nüh, Hz. Nuh..) Cizre`yle
bütünleşip umut ve barışın zeminini güçlü bir şekilde oluşturmuştur.
Yine Mem u Zin efsanesiyle bütünleşen Kürdistan`ın
qadim şehri Cizre, umut, barış, özgürlük ve aşkın bütünselliğini bir arada
yaşatarak günümüze kadar köklü bir geçmişin heyecanını hepimize yaşatmayı
başarabilmiştir. Kürt edebiyatının merkezlerinden olan Cizre, yüzlerce âlimin, düşünürün,
şairin, peygamberin yaşadığı ilim, bilim, edebiyat, din, felsefe şehri olarak Kürdistan`a,
Ortadoğu`ya ve dünya halklarına ışık tuttuğu tartışılmazdır.
Böylesine siyasi, dini, edebi, felsefik, sosyal ve
Kürdistani bir kenti provoke etmek, buraya savaş dayatmak, katliamlardan
geçirmek geçmişin tüm değerlerine ihanet etmek değil midir?
Son dönemlerde katliamların sıkça uygulandığı
Cizre`de ciddi bir oyunun sistematik olarak tezgâhlandığı ortadadır. Qadim bir
tarihe sahip olan, binlerce değerin şehri Cizre`nin konjonktürel güçlerce hedef
seçilmesi sıradan değildir.
İnsanlığı tarih boyunca besleyen "Dicle
Nehri`nin Cizre Ruhu" elbette ki tüm karanlık odakların korkulu rüyası
olmuştur.
Ortadoğu’da DAİŞ barbarlığına karşı duran Kürt
Halkı`nın Kobane`de yarattığı efsane tüm dünyaya umut olurken, bu umuttan
rahatsız olanların Cizre`de katliam dayatmasında bulunması ise Kürt Halkı`na
karşı yeni konseptlerin zemin arayışı olmamış mıdır?
Kobane`de yenilen zihniyetin rövanşı mahiyetinde
olan Cizre`deki katliamların, devletin ve hükümetin bilgisi dışında geliştiğine
kim bizleri inandırabilir?
Orhan Doğan`ın kök saldığı, Şerafettin Elçi`nin
beslediği topraklarda çocukları hedef seçerek öldürmek kalleşliğin kendisi
değil midir?
Orhan Doğan`ı meclisten yaka paça zindana götüren
zihniyet Dicle Nehri`nin çocuklarına o gün de aynı muameleyi yapıyordu, bugün
de aynı muameleyi yapıyor, üstelik devlet eliyle...
Amacınıza ulaşacağınızı zannediyorsanız
yanılıyorsunuz, çünkü Orhan Doğan şahsında Kürdistan’a uyguladığınız zulmü
bugün yaparsanız, altında kalırsınız, başaramazsınız, hesabını verirsiniz. Belki
çocuklarımızı kalleşçe katledebilirsiniz, ancak DAİŞ`ten farkınızın kalmadığına
dünyayı ikna edemezsiniz.
Evet, yakın tarihimiz Cizre`de gerçekleştirilen
katliamların örnekleriyle doludur.
·
Berkin
Elvanları katledenlerle Cizre`de çocukları katleden zihniyet bir değil midir?
·
Hrant
Dink`i öldüren zihniyetle, Cizre`de çocukları katleden zihniyet aynı değil
midir?
·
Charlie
Hebdo katliamını gerçekleştirenlerle, Cizre`ye kurşun yağdıran anlayış bir
değil mi?
·
Kobane`ye,
Şengal`e saldıran DAİŞ`le Cizre`de plakasız dolaşanların amacı bir değil mi?
·
Adana`da
yakalanan silah yüklü tırlarla, Cizre`ye kurşun yağdıran zihniyetlerin hedefi
bir değil midir?
Ortadoğu`nun yeni dizaynında belirleyici olacak
olan Kürt Halkı`na bu kadar saldırının gerçekleşmesinde Türkiye Devleti ve
Hükümetinin başrol oynamaya çalışması ürkütücüdür, bir o kadar da kaosların
habercisidir.
Bir taraftan Çözüm süreci diyeceksiniz, öbür
yandan Cizre`de Kürt çocuklarını polis kurşunuyla katledeceksiniz, sevgili
Ahmet Kaya`nın deyimiyle, "Bu ne yaman çelişki........".
Bir yandan Sayın Öcalan`la müzakere hazırlıkları
yapacaksınız, diğer yandan gözaltıların, katliamların, DAİŞ`e destek
sunmaların, HDP`ye eşkıya benzeri hakaret etmelerin ardı arkasını
kesmeyeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne
lahana turşusu ey AKP!
Cizre`de kurulan karanlık tezgahı Paralel Yapı, Hüda
Par, HDP eksenli çatışmaların sonucu olarak kamuoyuna yansıtmak külliyen
yalandır, çarpıtmadır. AKP Hükümeti`nin Cizre`de gerilim siyaseti üzerinden
DAİŞ`le gizli pazarlıklar yapmadığı ne malum?
Kürdistan`da Cizre örneğinde olduğu gibi
çatıştırarak, gerilim bitmesin üzerinden İran, Irak, Suriye, El Kaide, Hamas, Hizbullah,
DAİŞ ve uluslararası karanlık odaklarla "Kürt aleyhtarlığı üzerine gizli
sözleşmelerin" yapıldığı tezine ne diyeceksiniz?
Tüm bunların çözüm sürecine katkısı olabilir mi?
Türkiye Hükümeti`nin, Devleti`nin zihin bunalımı
ve med cezirleri yaşadığı kesindir. Dört bakanın yüce divana sevk edilmesi için
verilen 40 milletvekili firesi buna bir örnektir. Akp bu politikalarla
güvenirliğini, meşruiyetini hızlıca kaybetmiştir. Cumhuriyetten Saltanata
yumuşak geçiş yapılmıştır. Son bakanlar kurulu buna en açık örnektir. Aziz
Nesin yaşasaydı bu duruma sizce ne derdi?
Bu bunalımları açmanın yolu adalet, Kürt sorununun
çözümü, Kürdistan`ı tanıma, geçmişiyle yüzleşme, demokrasi, Daiş`e karşı tavır,
Sayın Öcalan`ın özgürlüğü, evrensel hukuka geçiş, ırkçılığı terk etme, yolsuzlukların
hesabını verme, tüm farklılıkları tanıma gibi yüzlerce gereklilik sayılabilir.
Mehmet Uzun`un deyimiyle "DİCLE`NİN
YAKARIŞI", bizce zaferin haykırışı olacaktır.
Orhan Doğan`ın Cizresiyle, Mehmet Uzun`un Diclesi
elele verdiği sürece Eşkiya, CİZRE`ye de KURDİSTAN`a da asla hükümran
olmayacaktır..
Selam ve saygılarımızla...
Nurullah Tunç - 21.01.2015