On binlerce yıllık tarihe sahip medeniyetlerin yaşadığı Ortadoğu’da, binyıllardır çeşitli altüst oluşların yaşandığına, insanlık hep tanıklık etmiştir. Bu altüst oluşların mezhepsel, dini, etnik, ekonomik, kültürel, statüko yönlerinin ağırlıklı olmasıyla beraber, uluslararası sistemlerinin politik yönlerinin de olduğu gerçekliğini yadsıyamayız.
Kendi içinde mezhepsel, etnik ve ekonomik
sorunlarını aşamayan Ortadoğu toplumlarının doğmatizmin de esiri olması, kaos
ve savaşların kaçınılmaz sonuçlarını beraberinde getirmiştir.
Kendini yeniden dizayn eden kapitalist/emperyalist
sistemlerin asıl güç ve iktidar alanı da Ortadoğu olmuştur. Kendi kısır
döngüsünü aşamayan Ortadoğu toplumları İsrail Filistin savaşlarına, Türk, Arap,
Fars Devletlerinin KÜRT DÜŞMANLIĞI savaşlarına, Hamas, El Kaide, Işid
Köktendinci akım kaoslarına mahkûm edilmişlerdir. Bu kaoslar köktendinciliği
beslemiş, demokratik ulusal mücadelelerini baskılamış, din istismarcılığını
geliştirmiş, enerji kaynaklarının da sömürülmesine neden olmuştur.
Enerji kaynaklarının yeniden yapılandırmasının, Demokratik
Uluslaşmanın yaşamsallaşması ve mezheplerin yeniden kendini konumlandırmasının
bir ihtiyaç olduğu günümüzde, KÜRT HALKI`nın belirleyici güç olarak öne çıkması
topyekûn savaş ve yeni bir dizaynın da harekete geçmesini beraberinde
getirmektedir.
Irak`ta, Suriye`de IŞİD adlı ölüm çetelerinin bir
proje olarak Kürt Halkı ve Şiilerin başına musallat edilmesi zamanlama ve
yöntem olarak tesadüfi değildir. Bu çetelerin Hamas, El Kaide.. gibi Sünni
örgütlerin devamı olmakla beraber, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Avrupa’daki
Gladyo, ABD`deki derin yapılar, İngiltere`nin başını çektiği intikamcı
anlayışlar tarafından beslenmesi yönelimin derinliğini açığa çıkarmaktadır. Sünni
Halefi amaçla çetevari olarak büyüyen bu örgütün, Kürtler ve Şiilerin dışında
İSRAİL`i de tedirgin ettiği ortadadır. Yıllardır Kürt düşmanlığı yapan
İSRAİL`in, KÜRT DEVLETİ`ne sıcak bakması, Hamas, El Kaide, IŞİD Sünni
örgütlerine karşı olan kaygısındandır. Dolayısıyla Şii olan Beşar Esed`ı
dolaylı desteklemekte, Sünni bir zihniyetin devletin başına gelmesini asla
kabul etmemektedir. İSRAİL`in frenlediği Esen`in gitmemesi ile Kürtlerin
Rojava`da devrim yapmasını engellemeye çalışan AKP ise Ortadoğu’da bir nebze de
olsa işlevsizleşmiştir. Akp Ve devletin de en büyük çırpınışı ve nefreti de
budur.
Irak`ta da aynı durum sözkonusudur. Musul`un
IŞİD`e bırakılması, KERKÜK`ün imdadına Kürtlerin yetişmesiyle çeteler saldırısı
ve uluslararası komplo engellenmiştir.
Irak`ta, Suriye ve Türkiye`de, Kürt Halkı`nın
Yarattığı mücadele geleneği ile açığa çıkardığı sistemsel paradigma tüm
ezberleri bozmuştur.
Irak ve Suriye koridorunda IŞİD`in kontrolden
çıkmasını engelleyen yegane güç ise Kürt Halkı ve ulusal, demokratik Kürt
Hareketidir.
Ortadoğuda demokrasi, özgürlük, hukuk, adalet ve
halkların barışını isteyen tüm toplumlar, devletler, inançlar, halklar KÜRT
HALKI`na ve statüsüne destek vermek durumundadırlar. Tersi hareket eden
herkesin Kürt Halkı`na, Müslümanlığa, dine, eşitliğe, mazlumlara en büyük
ihaneti olur ki, tarih ve halklar bunu asla affetmeyeceklerdir.
Onun için Rojava`daki mücadele, Kobane`deki
direniş, Kerkük`teki sahiplenme ne kadar tarihselse, Hakkâri, Amed`teki
provakasyonlar da o kadar tehlikelidir ve üzerinde durulmalıdır. Kurdistan`da
yaşanan tarihsel süreç, çeşitli provakatif eylemsellikleri de tetikleyebilecek
kadar ulusal ve uluslararası güçleri rahatsız etmektedir.
Tam da bu noktada Sayın ÖCALAN`ın özgürlüğüne
kilitlenme, Ulusal Konferansın yapılması, tüm mazlum halkların birlikteliğini
sağlama, cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklanma, Rojava`ya destek, Kerkük`te
referandum yapabilme önemli ve hayatidir.
KÜRT HALKI`nın öncülüğünde Ortadoğu’da yaratılacak
Demokratik Ulus, Ulusal Statü Ve Halkların Sosyal Devrimini SELAMLIYORUZ..
Selam Ve Saygılarımla..
24.07.2014