• Ana Sayfa
  • »
  • Kürdistan`da Ulusal Mücadele Önünde Engel Olan Tasfiyeci Anlayışlar!

Kürdistan`da Ulusal Mücadele Önünde Engel Olan Tasfiyeci Anlayışlar!

Mevki, makam, para, güç ve yetkicilik çoğu kadronun gözünü kör etmiş, ahlakını bozmuş, hatta vicdansızlaştırmıştır.

 


 

1639 Kasr-ı Şirin antlaşmasıyla ikiye bölünen Kürdistan`ın 1920`li yıllardan sonra dört parçaya ayrılması, Kürt Halkı`nı tarihsel anlamda yeni bir mücadele pratiğine sevk etmiştir.

 

Harita üzerinden cetvelle parçalanan Kürdistan, böl, parçala, yönet politikalarıyla baş başa bırakılmıştır. Uluslararası güçlerin öncülüğünde Ortadoğu coğrafyası, kaos ve savaşların derinleştiği bir alan haline getirilmiştir.

 

Gerek İran`da, gerek Türkiye`de, gerekse Irak`ta Kürt Halkı var olma mücadelesini vererek ulusal haklarını günümüze kadar onurla taşımıştır.

 

Bir taraftan Ortadoğu’daki hegemonya anlayışlarına, diğer taraftan Kapitalist/emperyalist sistemlere, öte yandan da "iç tasfiyeci zihniyetlere" karşı büyük bir savaşım yaşanmıştır.

 

Ulusal mücadeleyi geriletmeye çalışan dış faktörlere fazla girmeden, 15 yıldan beri siyaset ve sosyal anlamda, ulusal ve demokratik mücadelenin önünde engel teşkil eden iç tasfiyeci anlayışları açığa çıkarıp, mahkum etmenin her dönemden daha fazla elzem olduğu kanaatini taşımaktayız.

 

2000`li yıllarda baş gösteren tasfiyeci anlayışın, 2004 yıllarında doruğa çıktığını,1999 komplosunun devamı olarak siyaseti kontrol edip, demokratik ve ilkesellikten uzak, dağıtıcı bir sistem hedeflendiği günümüzde daha net açığa çıkmıştır.

 

Büyük değerler, bedeller ve olağanüstü emeklerle büyütülen mücadelenin, demokratik siyasette belirli mevzileri elde etse de, istenilen boyutta bir değişim, dönüşümü yakaladığı söylenemez.

 

2014 yerel seçimleri her ne kadar siyasette bir duraklamanın işareti olsa da, 2000`li yıllardan günümüze doğru bir muhasebe yapılmazsa, tüm iç sorunlarımız sadece ertelemekten öteye gitmeyecektir.

 

Kürdistan`ın her yerinde siyasette yaşanan bu tahribatların merkezinde brokratik, halktan uzaklaşan iktidar, çıkar hastalığı olduğu herkesçe bilinmektedir.

 

Mevki, makam, para, güç ve yetkicilik çoğu kadronun gözünü kör etmiş, ahlakını bozmuş, hatta vicdansızlaştırmıştır.

 

Devlet, Hükümet, cemaat ve uluslararası kapitalist sistemin de desteklediği bu zihniyetteki yönetici ve kadroların önü sonuna kadar açılmıştır.

 

Bunun sonucunda kadrolar, sorumlular halktan çok, brokrasinin emrine girmişlerdir. Yani halktan uzaklaşma derinleşmiş, halk adeta devre dışı bırakılmıştır.

 

Dolayısıyla kutsal kurumlarımız bu tipteki kadrolara bırakılmış, bu zihniyete karşı olan tüm onurlu kadrolar gerek cezaevine konularak, gerek karalanarak, gerekse de baskılanarak devre dışı bırakılmışlardır.

 

Merkezden yerele doğru hiyerarşileşen brokratik, iktidarcı anlayış, kendisini besleyen feodal, tutucu, toplumdan izole olmuş, sekter, ahbap çavuş, çıkar grupları tarafından beslenerek hegemonik ve siyasi faşizme gidecek kadar kendini örgütlemiştir.2014 yerel yönetim encümen ve belediye aday profillerinde bile bu açığa çıkmıştır.

 

Yılların birikimi olan ve son yıllarda derinleşip, ivme kazanan bu zihniyet 30 Mart 2014 seçimleriyle onurlu halktan tepki almış, tepki sandığa da ciddi anlamda yansımıştır.

 

Siyasetin, sendikaların, yerel yönetimlerin, seçim komisyonlarının, belediyelerin, merkezi tüm yapıların, il ve ilçe örgütlerinin hepsi bu konuda sorumludur ve yaşanan olumsuzlukların da muhataplarıdır.

 

Siyasi, politik ve ideolojik sapmanın yaşandığı realitesi açığa çıkmış, yaşatılan pratik AKP, Cemaat, Devlet ve işbirlikçi güçlerin hesabına gelmiştir.

 

Dolaylı anlamda sisteme, tasfiyeciliğe hizmet eden bu pratiğin, Sayın ÖCALAN`ın yaşam felsefesi, paradigması ve ulusal birlikteliği güçlendirmeye yönelik mücadelesiyle uzaktan yakından bir alakası yoktur.

 

Mazlum Doğan`ın, Sakine Cansız`ın, Mahsum Korkmaz`ın, Kemal Pir gibi binlerce değerimizin mücadele çizgilerine gelmek için, tasfiyeci ve iktidarcı anlayışla büyük bir hesaplaşma zorunludur.

 

Cumhurbaşkanlığı oy oranına bakarak hesaplaşmayı yüzeysel götürmek, gelecek handikapların da habercisi olacaktır.

 

Kendini belediyeler içindeki koltuk ve çeşitli konumlanmalara endeksleyenlerin çoğu, halkın ve hareketin paradigmasını kendi çıkarları için kullananlardır. Bu konuda doğmatik ve duygusal politik kararlaşmalardan acilen uzaklaşılmalıdır.

 

Komplike bir iradeleşmeyi zorunlu kılan, geçmişle bir hesaplaşma yaşanmalı, bunun sorumlusu olan yüzlerce kadro, sorumlu halka hesap vererek gerekli yaptırımlara maruz bırakılmalıdır.

 

Demokratik Ulusal Mücadelemiz önünde engel teşkil eden zihniyetler mahkum edilmeden, HALKIN iktidar merkezi gibi yönetilen kurumlara coşkuyla sahip çıkması zordur,bu konuda ciddi bir soğuma da söz konusudur.

 

Dileğimiz, önerimiz ve talebimiz o dur ki iç sorunlardan arınmış, ulusal mücadelesini büyüten, Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklerin bayrağını dalgalandıran ve çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakan mutlak zafere ulaşmaktır...

 

Selam ve saygılarımızla..

 

20.08.2014

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1280

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.