Mezhepsel sorunlarını aşamamış, ulusal
problemlerini çözememiş, kimlik bunalımlarıyla boğuşan Ortadoğu, dogmatizmin ve
geleneksel yapıların sarmalında debelenip durmaktadır.
1400 yıla
yakın bir zamandır Müslümanlar arasındaki Sünni-Şii çatışmalarının yaşanmasının
ana eksenini de İKTİDAR Mücadelesi oluşturmaktadır.
Hz. Muhammed’in vefatından sonra ivme kazanan bu
savaşım Hz. Ali döneminde ayrışmayı hızlandırmış, Emeviler, Abbasiler, Endülüs
Emevilerle bu süreç devam ederek günümüze kadar devam etmiştir.
Müslümanlığın ve dinin iktidar mücadelesi olarak
kullanılması toplumsal dinamikleri de tetiklemiş, savaş ve kaosların
sürekliliğini sağlamıştır. Mezheplerin, tarikatların, cemaatlerin, siyasi
partilerin, kralların, devlet yönetimlerinin DİNİ kendilerine göre yorumlayarak
istismar etme girişimleri daha da hızlanmıştır. Bunun sonucunda toplumsal
dinamikler çeşitli ayrışmalara, baskılara ve çatışmalara mahkûm edilmiştir.
Günümüze kadar devam eden bu kaotik durum,
tablonun sadece bir yönünü göstermektedir. Öte yandan Kürt karşıtlığı, Yahudi
karşıtlığı, Êzidî karşıtlığı, Gayri Müslim karşıtlığı, Hıristiyan karşıtlığı da
Ortadoğu’daki kaosun bir başka yönü olmuştur.
Yine kadın
bedeni üzerinden din kullanılarak şekillendirilen zihniyet de doğmatik anlayışı
besleyen başka bir faktördür.
Enerji kaynakları olan petrol başta olmak üzere,
su ve diğer yeraltı rezervleri de yapılan savaşımların uluslararası boyutunu
gözler önüne sermektedir.
Kısacası dar, otoriter, teokratik ve krallık tarzı
devletsel mekanizmalarla, bunun karşısında olan, ancak bundan farklı bir
alternatif ortaya çıkaramayan toplulukların, halkların ve din istismarcılarının
Ortadoğu’yu bataklığa sürükledikleri ortadadır.
Bu bataklığın son temsilcisi olan barbar IŞİD`in
gerek Ortadoğu, gerekse de uluslararası güçlerin projesi olduğu aşikardır. Eski
baasçılar, el kaide, hamas, el nusra ve mezhepsel çelişkilerin oluşturduğu bu Sünni/halefi
koalisyonun bir plan dahilinde hareket ettiği ortadadır.
Bu planlanan
hedeflerden birisi de ulusal bütünlüğe doğru hızla ilerleyen ve statü sahibi
olan Kürt Halkı`dır.
Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan`ın 1970`li
yıllarla başlayan özgürlük yürüyüşünün ideolojik, felsefik, toplumsal, eşitlikçi,
ahlaki, ulusal, sınıfsal ve demokratik eksenli mücadelesinin bir paradigma
olarak sistemleşmeye doğru evrilmesi 21.yüzyıl insanlığının çözüm ve zafer kılavuzu
olacaktır.
Kapitalist, hegemonik ve sömürücü tüm devlet ve
sistemlerin Sayın Öcalan`ı hedef seçip, uluslararası komployla esaret altına
almalarındaki temel amaç daha net açığa çıkmıştır.
Bu komployla Türkiye üzerinden Ortadoğu’yu dizaynetme
çabalarını Sayın Öcalan boşa çıkarmıştır.
Sonrasında sırayla Irak, İran, Filistin, Mısır, Libya,
Tunus, Fas, Suriye gibi ülkelerle Ortadoğu’yu dizaynetme planları devam
etmiştir.
Sünni, Şii, Kürt eksenli çatışmalar için
geliştirilmeye çalışılan bu üç denklemi Sayın Öcalan Kürt Hareketi ve Halkı`nın
öz gücüyle boşa çıkartmıştır.
Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu, Demokratik
Konfederalizm ve Ulusal bütünlük eksenli projeler, yeni provakasyon ve
katliamvari yönelimleri beraberinde getirmiştir. Şengal ve Maxmur`a yapılan
katliam ve saldırılar bunun sonucudur.
Bu katliamların Kürt Halkı arasında ayrışmayı
değil, ittifak ve beraberliği güçlendireceği kesindir.
Ortadoğu’nun dizaynında rol oynayan tüm güçlerin,
Kürt Halkı`nı dıştalayan, reddeden politikalar hayata geçirmeleri imkânsızdır. Tüm
Ortadoğu halkları için güvence olan Kürt Halkı, bunu Sayın Öcalan`a büyük
ölçüde borçludur.
Siyonizmin, Arap milliyetçiliğinin, Türk
milliyetçiliğinin, Fars şiasının, Kapitalist modernitenin, ılımlı ve radikal İslam’ın,
tek tipçiliğin, feodal zihniyetlerin PANZEHİRİ ve alternatifi ise, Sayın
Öcalan`ın pardigması, demokratik ulusal halk hareketleri ve Kürt Halkı`nın
onurlu mücadelesi olmuştur.
Ortadoğu’da yıllarca devam edeceğe benzeyen
kaosun, 3.Dünya savaşına işaret ettiğini, bu savaşımın dengeler, katliamlar, sabotajlar,
ani saldırılar ve uzun ömürlü olacağı kesindir.
Özgürlüğü, demokrasiyi, eşitliği, yeni bir yaşamı
ve tüm kimliklere, renklere hayat hakkı tanıyan zihniyetin ve pardigmanın Ortadoğu’da
kazanacağı kesindir. Bu formülasyonu şuana kadar en güçlü açığa çıkaran ve
sistemleştiren da Sayın Öcalan`dır.
O halde herkes Sayın ÖCALAN etrafında güç birliği
yapıp, Ortadoğu’da onurlu ve demokratik bir yaşama katkı sunmalıdır.
Selam ve saygılarımızla...