• Ana Sayfa
  • »
  • Kaygılar, Korkular, Koltuklar ve Kurtarıcılar

Kaygılar, Korkular, Koltuklar ve Kurtarıcılar

"Koltuk zihniyetinden itibar doğmaz, sömürü doğar"

 


 

Özgürlük, eşitlik ve uluslaşma bilincinin mücadelesi, büyük düşünmeyi gerektirdiği gibi, ağır bedeller vermeyi de doğurur.

 

Kendilerini davalarına adayan insanların, kaygı ve tereddüt yaşamadan bunun mücadelesini vermeleri, ağır bedellerle sonuçlanmıştır.

 

Ezilen, sömürülen, katliamlara maruz kalan toplumlar ise özgürlük ve adaleti en fazla haykıran kesimler olmuşlardır. Haykırmayı, kaygı ve korkuyla yapanlar ise başaramamış, kimi zaman da onursuz bir yaşamın parçası olmuşlardır.

 

Sistemle bağlarını koparamayan, özgürleşme bilincini kendinde yaşamayan, cesaretsiz, kararsız ve vicdanlı olmayan, ekonomik çıkar peşinde koşanlar ise en fazla "kaygı taşıyan" kesimler olmuşlardır.

 

"Kaygı taşıyan kişiliklerin", korkularla yaşadıkları ve sistemle savaşmayı göze almadıkları görülmüştür.

 

Bu kişiliklerin en önemli özellikleri ise sistem içinde sessiz kalarak varlıklarını devam ettirmek olmuştur.

 

Oportünist özellikleri taşıyan, ahlaki toplumla alakaları olmayan, köylü kurnazlığıyla hareket eden, kendilerini perde arkasına gizleyen, bukalemun gibi renk değiştiren, göstermelik slogan atan, yoldaşlık hukukuyla alakası olmayan, sistemden bol bol beslenen bu kesimin halkın gönlünde ve onurlu bir yaşamda yerleri olmayacaktır.

 

Üzülerek belirtmeliyiz ki, kaygı ve korkuyla yaşayanların "Koltuk Kavgaları" herkesten fazladır. Çağımızın en büyük savaşı haline gelen "Koltuk Kapma Savaşları" ne yazık ki değerlerimize ve mücadelemize de en büyük zararı vermektedir.

 

İktidar, güç ve devlet mekanizmalarına has olan koltuk kazanma hedefi, bir benzeşmeye ve dejenerasyona da neden olmaktadır.

 

Yetkicilik, sömürü, otoriterlik, rant ve bireycileşme olarak da adlandırılabilecek "Koltuk Sevdalılığı" kültürü "Kapitalist Modernitenin" sistemleşip, derinleşmesini de sağlamaktadır.

 

Kaygı, korku ve koltuk zihniyetini çok somuta indirgemeden ve detaylarına inmeden bu yazımızla kısa da olsa değinme ihtiyacı duydum. İleride gözlem ve yaşanacak pratiklere bakarak yazılarımı kronolojik olarak, daha da detaylandıracağımı belirtmek isterim.

 

Bir taraftan bu yoz ve dejeneratif durum bir realiteyken, diğer tarafta "Kahramanlık ve Dastansı Bir Tarih" söz konusudur. Aynı dava adına ve aynı söylemlerle yola çıkan, ama pratikleri farklı olan bu durum başlı başına bir trajedidir.

 

Her halkın onurlu "Dava Kahramanları" olduğu gibi, onursuz tasfiyeci karakterleri ve koltukçu yöneticileri de yüzyıllar boyunca hep var olmuşlardır. Kendini feda edenlerle, kendi keyfinin peşinde olanları artık "Halk" iyi ayırt etmektedir.

 

ROBOSKİ gibi katliamlara maruz kalmış, Dersim gibi soykırıma uğratılmış, Şengal gibi insanlık trajedisine sahne olan ve daha sayamadığımız yüzlerce barbarlığa maruz kalmış bir tarihten gelirken, kaygıları, korkuları ve koltukları bir tarafa bırakarak hepimiz "Fedai Ruhla" hareket etmeliyiz.

 

"Koltuk zihniyetinden itibar doğmaz, sömürü doğar"

 

Asıl itibar gönüllerde, bilinçte, samimi öncülükte ve onurlu pratiktedir.

 

Siyasetçilerden sendikacılara, basın emekçilerinden seçilmiş politikacılara, sanatçılardan entelektüellere, din âlimlerinden üniversitelere, meslek odalarından işverenlere kadar, öğrencilerden bilim insanlarına, kadın hareketlerinden gençlik hareketlerine kadar, çiftçilerden esnaflara, işçilerden sermayedarlara kadar diyoruz ki "kaygıları, korkuları ve koltukları" bir tarafa bırakarak, KÜRDİSTAN ve Ortadoğu’daki KATLİAMLARA karşı birleşip, güçlü bir ORTAK VİCDANI oluşturalım.

 

Özgür, demokratik ve adil bir yaşam bunu gerektirir.

 

Selam ve saygılarımızla..

 

Nurullah Tunç

02.09.2014

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1224

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.