Acı olaylar peş peşe geldi. Önce 10 Ekim’de yüzü
aşkın can alan ve yüzlerce insanımızı yaralayan acımasız bombalama olayı,
ardından 25 Ekim günü değerli arkadaşım, HAK-PAR Genel Başkanı Fehmi Demir’in
beklenmeyen biçimde, bir kaza sonrası ölümü.
18 Ekim’de kısa süreliğine yurt dışına çıkmıştım
ve seçimde oyumu kullanmak üzere 31 Ekim’de dönecektim. Acı olayı duyar duymaz
döndüm.
Kaza hem HAK-PAR camiasında, hem de tüm dost
çevrelerde büyük üzüntü yarattı. Arkadaşlarımız, dostlarımız ülkenin dörtbir
yanından ve yurt dışından koşup geldiler. Bir bölümü Parti Genel Merkezi
önündeki törene katıldılar, büyük bir kitle ise Demir’in toprağa verildiği
Konya-Yeniceoba’daki törene katıldı. Pek çok devlet, siyaset adamı ve dost kişi
de mesajlarıyla acımızı paylaştı, dayanışma gösterdiler. Tümü de sağ olsunlar.
Fehmi Demir İç Anadolu Kürtlerindendi ve ilk
gençlik döneminden bu yana siyasal mücadelenin içinde idi. Siyasete kardeşi
Yılmaz Demir’le birlikte, o dönemde “Özgürlük Yolu” hareketi olarak bilinen
Kürdistan Sosyalist Partisi’nin saflarında başladı. Yılmaz’ı da ne yazık ki, 12
Eylül döneminde, gencecik yaşında, Diyarbakır 5 Nolu’daki bir direnişte
yitirmiştik.
Fehmi, kardeşinin anısını ara vermediği
mücadelesinde sürdürdü. 1980 yılından itibaren ben yurt dışında, o yurt içinde
olsa da, uzun yıllar Genel Sekreterliğini yaptığım Kürdistan Sosyalist
Partisi’nin saflarında birlikte çalıştık. Bir dönem Merkez Komitemizde görev
yaptı. 1990’dan itibaren yurt içinde kurulan legal partilerin, HEP, DEP, DDP,
DBP ve son olarak HAK-PAR’ın kuruluş ve yönetimlerinde görev aldı, bu
partilerin bazısında genel sekreter yardımcılığı ve genel sekreterlik, son
olarak da HAK-PAR Genel Başkan Yardımcılığı yaptı ve geçen yıl, 26 Ekim 2014’te
yapılan HAK-PAR 6. Kongresi’nde Genel başkanlığa seçildi.
Deneyimli, çalışkan, üretken bir yoldaşımızdı. Ne
yazık ki bu beklenmeyen, talihsiz olay onu verimli olduğu bir dönemde aramızdan
alıp götürdü. Acımız, üzüntümüz büyük.
50 yılı aşkın siyasi hayatım boyunca birçok
yoldaşımı böylesine zamansız olarak, genç yaşlarında yitirdim. Kimi faşizan
kurşunlara, teröre hedef oldu, kimi işkencede gitti, bazısı bir hastalıktan,
bir hayli yoldaş ise beklenmeyen kazalarda, özellikle de bu ülkede kirli
savaştan daha çok can alan trafik kazalarında hayata veda etti.
Böylesine yitirdiğim ilk arkadaşım, aynı zamanda
Türkiye İşçi Partisi’nde birlikte çalıştığım yoldaşım, Elazığ’lı genç Avukat
İlhami Celiloğlu oldu. Onu 1966 yılındaki bir trafik kazasında yitirdik.
İkincisi Kürdistan Sosyalist Partili yoldaşım,
Haymana’lı genç Avukat Vahit Başaran’dı. Onu da 1977 yılında, eşiyle birlikte
Ankara-Haymana yolundaki bir trafik kazasında yitirdik.
Trafik kazalarında yitirdiğimiz seçkin kadrolardan
biri Nurettin Basut, biri Yavuz Koçoğlu idi. Nurettin de Yavuz’da 12 Eylül’ün
şu acımasız işkencelerinden canlı çıkmıştılar; deneyimli, birikimli, fedakâr ve
çalışkan yoldaşlar idiler. 12 Eylül sonrası örgütümüzün yaralarını sarmasında
önemli bir rol oynadılar. Onlarla PSK Merkez Komitesi’nde çalıştık. Nurettin
bir dönem Genel Sekreter Yardımcısı olarak PSK yurt içi örgütünün 1. Dereceden
yöneticiliğini yaptı. Yavuz bir otobüs kazasında, Nurettin ise kendi kullandığı
bir aracın kaza yapmasıyla yaşamlarını yitirdiler.
Urfalı Yoldaşımız Dr. Bozan Erdem’i, ki o da 12
Eylül döneminde Diyarbakır 5 nolu cezaevinden sağ çıkmıştı, yine bir trafik
kazasında eşi ve küçük çocuğuyla birlikte yitirdik.
İngiltere KOMKAR derneğimizin yöneticilerinden
Enis Eren ve Vedat Sevin adlı yoldaşlarımızı 2001 yılında, Almanya’daki bir
parti toplantısından dönerken, Belçika’da geçirdikleri kazada yitirdik.
Geçen yıl, Dersimli yoldaşımız Ali Hıdır Seyrek
Ankara’da yaşanan kazada hayatını yitirmişti. Son olarak Genel Başkanımız Fehmi
Demir, seçim çalışmaları sırasında, Mersin’e giderken geçirdiği kazada
aramızdan ayrılıp gitti.
Evet, trafik kazalarına böylesine çok kurban
verdik. Bunlar tümü de zor yetişir, deneyimli, uzun yılların zorlu
mücadelesinden başarıyla çıkmış, iyi sınav vermiş dirençli yoldaşlardı. Böyle
insanların yeri kolay dolmuyor. Gidenler hem yakınlarını, hem biz yoldaş ve
arkadaşlarını, dostlarını acıya boğdular. Onların eksikliğini hep duyduk,
duyacağız.
Bu nedenle yoldaşlarım bir toplantı ya da görev
için yola çıktıklarında hep derin bir kaygı duyarım. Araç kendilerininse
dikkatli gitmelerini, hız yapmamalarını öneririm. Ne var ki ne denli dikkatli
olsanız da bazen kaza gelip sizi bulabilir. Hele böylesine bir Ortadoğu ülkesi
siyasiler, aydınlar için tekin değildir. Üstelik sol siyasetin, Kürt yurtsever
hareketinin içinde olanlar; yani sistemin baskılarına, zulmüne, sömürüsüne
karşı çıkan, hak ve özgürlük isteyen insanlar bakımından…
Bu yoldaşlarımız da diğer birçokları gibi mücadele
içinde yaşamlarını yitirdiler. Hayatları kısa da sürse, inandıkları dava
uğrunda geçti ve bu onurlu bir yaşamdır.
Hayat böylesine sürprizlerle dolu. Onun bir
gerçeği doğumsa, bir gerçeği de ölüm. Hayat ne denli güzel olsa da ölümden
kaçılmaz. Kısa ya da uzun, önemli olan hayatın hakkını vermek, onu işle,
ürünle, güzel şeylerle bezemek.
İlkeli, dürüst dava adamları için mutluluk, aynı
zamanda inandıkları değerlere uygun yaşamaktır, kendi vicdanları ile barışık
olmaktır, söz ve eylemlerinin bir olmasıdır.
Evet, bu yıl da sonbaharda, yaprakların olgunlaşıp
sarardığı, savrulduğu şu Ekim ayında, önce Ankara Garı önünde 104 barışsever ve
iyi yürekli insanımızı acımasızca bir saldırının sonucu olarak, bundan 15 gün
sonra da sevdiğimiz bir dostu, seçkin bir yoldaşı, Fehmi Demir’i yitirdik. Bu
nedenle ne denli acı duysak da yapacağımız iş özgürlük ve barış için mücadele
ederken bu yolda yaşamlarını yitirmiş olan yoldaşlarımızın ve dostlarımızın
mücadelesini sürdürmek, böylece aynı zamanda onların anısını yaşatmaktır.
Yıllar önce yazdığım bir rubaide şöyle demiştim:
Günler göçmen kuşlar gibi gitti, ama dönmezler
Meyveli-meyvesiz, hayat ağaçları yaprak
dökmekteler
Yüklerini taşıyıp türkülerini söylemiş olanlar
Gözyaşıyla geldiler dünyaya, gülerek gitsinler (*)
(*) Rubainin Kürtçe orijinali:
Roj wek çivîkên payîzê çûn, lê venagerin
Darên emr xezal dibin, çi bi ber, çi bê ber in
Yên ku barê xwe kişandin, kilama xwe gotin
Bi gîrî hatin dinyayê, bila dilşad herin
29 Ekim 2015
Not: Aşağıdaki resim 6 Şubat 2015 tarihinde,
HAK-PAR`ın 13. Kuruluş Yıldönümünü kutlama toplantısında Burkay`a
"Özgürlük Yolu`nda 50 Yıl" plaketi verilirken çekildi; Dedeman
Oteli-Diyarbakır.