Ben de ona özenip ilgimi çeken garip olaylara dair
bir şeyler yazdım ve aşağıda sizinle paylaşıyorum.
UGANDALI
MAYMUN ÇOCUK
Gazetelerin yazdığına göre dört yaşındayken
annesinin, babası tarafından vahşice öldürüldüğüne tanık olan John Sesebunya
ormana kaçar. Yıllar sonra bulunduğunda ormanda maymunlarla birlikte yaşadığı
görülür.
Dört yaşındaki çocuğun annesini öldüren bir
adamdan –babası bile olsa- kaçması doğal. Maymunlar ise ona kucak açacak,
koruma altına alacak kadar “uygar” mı desem, “hümanist“ mi desem, öyle işte!
Çocuk maymunlardan kaçmamış; belli ki onların
erkekleri dişilerini öldürecek kadar vahşi ve canavar değillermiş…
Hani biz insanlar maymundan gelmiştik?..
Demek ki bunca evrim sonunda bu halimizle pek de
ilerlemiş sayılmayız.
KAMBOÇYALI
KIZ
Kamboçyalı Rochom adlı kız da ormanda hayvan
otlatırken kaybolmuş, yıllar sonra bulunduğunda ormandaki vahşi hayata uyum
sağladığı görülmüş. Çıplak bir halde ve maymunlar gibi yürüyormuş. İnsanlar
içinde üç yıl kalmış ama uyum sağlayamayıp yeniden ormana kaçmış…
Küçük kız pek de haksız sayılmaz. İnsanın, Pol Pot
ve adamlarının, hem de devrimcilik adına Kamboçya’da yaptıklarını gördükten,
hele şu Ortadoğu’da din-iman adına yapılanlara tanık olduktan sonra insanlardan
kaçıp sığınacak bir orman araması doğal değil mi?
DÜNYA‘NIN
ÖMRÜ
Bilim adamları kıyamet saatini “12’ye 3 kaldı“ diye belirtmişler. Bir
nedeni dünyamızdaki nükleer silahlar, Bir nükleer savaş dünyadaki hayatın
sonunu birkaç saatte getirir. Gerçi şimdiye kadar nükleer silahların
kullanılmasına varacak türden bir 3. Dünya Savaşı yaşanmadı; ama bu risk
ortadan kalkmış değil. Silahlar yerli yerinde, yenileri yapılıyor ve bunlar
kullanılacağı günü bekliyor…
Diğer neden ise doğanın kirlenmesi nedeniyle doğal
dengenin bozulması ve dünyanın altını üstüne getirecek büyük felaketlerin
yaklaşması; hatta bir ölçüde, büyüyen ozon deliği, dünyanın şurasını burasını
vuran aşırı kuraklıkla, geçmiştekilerle kıyaslanamayacak büyüklükte sel
baskınları ve fırtınalarla başlamış olması…
Yani çevrenin kirlenmesi de nükleer silahlar kadar
dünyamızda hayatı tehdit ediyor ve bu iş tehlike sınırlarını aşmış bulunuyor.
Bu dengenin bozulmasının sorumlusu ise ne
maymunlar, ne kurtlar, domuzlar, ayılar... Bu sorumsuzlar insanların ta
kendileri.
Ve tüm bunlar olurken insancıklar birbirlerini
kurtların, sırtlanların, akbabaların bile yapmadıkları biçimde ısırmakla,
doğramakla, biçmekle meşgul…
Yani Cemali’nin dediği gibi “Uçak düşmekte,
yolcular koltuk kavgasında!..“
İnsanın bir tepeye, kilise kulesine ya da minareye
çıkıp tüm gücüyle bağırası geliyor:
“Ey insanoğlu, kendine gel!!!“
Ama bu çılgınlar, daldıkları akıl almaz didişme,
boğuşma, boğazlaşma içinde sesimizi duyarlar mı dersiniz?..