Tarihi materyalizmin temel ilkelerinden biri
değişimdir. Doğa, insan hayatı ya da sosyal hayat… Hiçbir şey donuk ve ebedi
değildir, esas olan değişimdir.
Bazen değişimi anlamaz ve ona ayak uyduramazsak
geride kalırız. Eskiye sımsıkı sarılırsak komik duruma düşeriz.
Donkişot neden bizi güldürür. Çünkü eskimiş, günü
geçmiş bir dünyada yaşar. Artık gerçek olmayan bir hayal dünyası… Feodal sistem
aktörleri, değerleri, araçlarıyla göçüp giderken o her şeyi eskisi gibi görüp
yaşamak ister. Kahraman şövalyeleri, romantik aşkları, ahde vefası, atları,
kılıç ve mızrağı ile… Atına biner, uşağı ile sefere çıkar, kötülerle savaşır ve
iyilik ve adalet dağıtmaya çalışır. Bunun yaparken örneğin yel değirmenleriyle
savaşır, düşman safları sanıp kılıcıyla bir koyun sürüsünün içine dalar…
İyi niyetli olması onu komik duruma düşmekten ve
her keresinde düş kırıklığına uğramaktan kurtarmaz.
Vakti geçen alışkanlıklar, simgeler, araçlar
yararlı olmaktan çıkar, bir yüke, ayak bağına dönüşür. Bazen evlerindeki eski
eşyaları atamayan, habire biriktiren yaşlı kadınların ilginç hikâyeleri
gazetelere, televizyonlara yansır. Evlerinde çöplükler oluşur ve koku yayar,
komşularını rahatsız eder. Sonunda işe belediye zabıtası karışır ve çöpler
boşaltılırken çoğu zaman yaşlı kadının hıçkırıklarını tutamadığı, feryat ettiği
görülür…
Yıllar önce seyrettiğim bir tiyatro oyununda yaşı
ve hafızası oldukça geçkin bir emekli general vardı. Bir hayal dünyasında
yaşamakta, hala kendisini komutan sanmakta ve yanından ayrılmayan eski sadık
seyisine emirler yağdırmakta idi. Oturduğu odadan az ötedeki seyisine şöyle
seslenirdi:
“Beyaz atımı getir!”
Seyis de kapı önünden cevap verirdi:
“Atınız hazır generalim!”
“Kılıcım nerde?”
“İşte kılıcınız, generalim!”
Diyalog böylece sürüp gider, seyirciler kahkahaya
boğulurdu.
Şu günlerde bazı yaşadıklarımız bu tiyatro oyununu
hatırlattı bana.
Siyasette de böyledir, eskiye saplanıp kalanlar,
değişimi kavramayanlar, görüşlerini ve araçlarını yenileyemeyenler, örgütlerini
eski yöntemlerle yönetmek isteyenler hayatın gerisinde kalır, gerçeklerle
bağları kopar ve bunda ısrar ederlerse gülünç duruma düşerler.
Ocak 2016