Dünyamızda, özellikle de bölgemizde, ne yazık ki
barışsız bir “Dünya Barış Günü” daha
yaşıyoruz.
Latin Amerika’da, Afrika’da, Asya’da, hatta
Avrupa’da henüz sönmemiş ve zaman zaman yenileri parlayan savaş ocakları var.
Örnek bir barış ve demokrasi projesi olarak nitelenen Avrupa Birliği’nin
doğusunda yer alan ve birliğe aday bir ülke olan Ukrayna son yıllarda zorlu bir
iç savaşa sahne oldu, uluslararası gerginliğe yol açtı; bu nedenle 3. Dünya
Savaşı riskinden bile söz ediliyor.
Ortadoğu ise tam bir yangın yeri. Son üç yılda,
Afganistan ve Irak’taki iç savaşa ek olarak bir dizi ülkede altüst oluşlar ve
kanlı iç kavgalar yaşanıyor. Türkiye’nin sınırındaki Suriye ise tam bir yıkım
içinde. Suriye’deki yangın Irak’taki iç çatışmaları da büyüttü. Bu ortamda
ortaya çıkan El Kaide, IŞİD benzeri örgütlerin başvurduğu yöntemler tüm
sınırları aşarak tam bir barbarlığa varıyor.
Söz konusu savaşlar ve kanlı iç boğuşmalar
insanlık değerlerini kemiriyor ve uygarlığı tehdit ediyor.
Bu haliyle insanlık manzarası hiç de hoş değil.
Büyük devletler ne yazık ki dünyamızda insanlığa mutluluk getirecek barışçı,
uygar ve adil bir dünya için çaba göstereceklerine, çıkarları yönünde, kısa
erimli politikalar izliyorlar. Birleşmiş Milletler Örgütü ve diğer uluslar
arası kuruluşlar da bu nedenle rollerini oynayamıyorlar. Bu ise sorun çözmeye
hizmet etmiyor, ama sorunları daha da derinleştiriyor ve yeni sorunlar
yaratıyor.
Bu nedenle, Dünya Barış Günü’nde bir kez daha
gönlümüz barışçı bir dünya dilese de buruk duygular içindeyiz.
Söz konusu yangın son yıllarda özgürlüğü teneffüs
eden, yaralarını sarıp ekonomik ve kültürel alanda gelişen, demokrasi yolunda
ilerleyen, böylece bir barış adası olmaya aday Güney Kürdistan’a da uzandı.
Belli ki barışa ve demokrasiye düşman, çağı dolmuş bölgesel yönetimler ve
çıkarları zedelenen dış güçler bundan rahatsız oldular.
Türkiye ise, İran gibi, bu yangının kıyısında ve
aslında bir yönüyle içinde. Türkiye son birkaç yıldır çokça sözü edilen “çözüm
ve barış” sürecine rağmen Kürt sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulmuş değil.
30 yıla yakın süren çatışma ortamının ardından, son iki yılda silahlar susmuş
durumda. Ama silahların terki, Kürt sorununun çözümü ve barışı sağlama yönünde
ciddi adımlar atılmış değil.
Ülkemizde, Türkiye’de ve Kürdistan’da barışın
sağlanması, en başta Kürt sorununun çözümü için köklü ve cesur adımlar atmayı
gerektiriyor. Bu sorun ancak Kürt halkına eşit haklar tanıyarak çözülebilir ve
bunun yolu federal bir sistem oluşturmaktır. Türkiye’yi yönetenler gerçekten
sorun çözmek istiyorlarsa bu tarihi adımı atmaya hazır olmalı ve toplumu da
buna hazırlamalılar. Ülkenin barışa ulaşması, diğer sorunlarını çözmesi,
demokrasi ve gelişme yolunda ilerlemesi bununla mümkündür.
Türkiye’nin Ortadoğu batağına daha da batmaması,
çevremizi saran yangından uzak tutulması ve bu yangının sönmesine hizmet etmek
bununla mümkündür.
Şu anda iktidarı elinde tutan AK Parti’ye, Ana
Muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve diğer sorumlu konumdaki herkese bunun
için ciddi görev ve sorumluluk düşüyor. Ya sağduyu ile hareket edip çağın ve
zamanın gereğini yapacaklar, ya da kör tutkularının esiri olup zamanı geçmiş yanlış
politikaları sürdürerek, ayak sürüyerek ülkeye zaman kaybettirecekler ve
bölgede büyüyen yangın herkesi yutacak.
Türkiye’nin, Kürdistan’ın, bir bütün olarak
halklarımızın gerek duyduğu barış ve demokrasidir; özgür yaşamaktır, iştir,
ekmektir, sağlam bir konut, temiz bir çevre, güzel bir doğadır.
Dünya barış gününde bir kez daha tüm barışsever ve
demokrat insanları el ele vermeye çağırıyoruz. Barış ve özgürlük mücadelesi
salt yüksek koltuklarda oturan kısa görüşlülere, geçmişin dar kalıplarından
kurtulamayanlara, dar çıkarlarını toplumun ve insanlığın geleceğine tercih
edenlere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.
Bu hepimizin işidir. En başta da barışa, özgürlüğe
ve insanca bir hayata gerek duyanların işidir.
Barış ve özgürlük için bazen, zorunlu olarak,
zalimlere ve saldırganlara karşı elde silah savaşılır.
Ama asıl zafer barışı ve özgürlüğü istemekle,
savaştan beslenen zorbaların ardından gitmemekle sağlanabilir. Barışı ve
özgürlüğü elde etmek, bu yolda el ele veren bilinçli kitlelerle mümkündür.
İnsanlığın silahları gömeceği, savaşlara son
vereceği, özgür ve barışçı bir dünya için el ele!
Kemal Burkay
Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanı
www.hakpar.org.tr