• Ana Sayfa
  • »
  • HDP Barajı geçince ne olacak?

HDP Barajı geçince ne olacak?

7 Haziran seçimlerine şurada bir hafta kaldı.


 


 

Bu seçimde toplum başlıca iki karşıt cepheye ayrılmış: Bir yanda AK Parti, öte yanda AK Parti karşıtları…

 

İki cephe arasında amansız bir kavga yaşanıyor. Bir taraf AK Parti’yi düşürmeye, AK Parti ise can havliyle iktidarını korumaya çalışıyor.

 

Buraya kadarı aslında normal. Mevcut hükümet konumunu korumaya çalışacak elbet, muhalefet de onu yenilgiye uğratıp iktidar olmak isteyecek.

 

Ancak bu seçimde bunun dışında normal olmayan çok şey var, en başta, seçimde bir joker durumuna gelen HDP’nin durumu.

 

Bir kesim AK Parti’yi düşürebilmek için HDP’nin barajı aşması gerektiği fikrinde.

Bu kesimin başında TV’leri ve gazeteleri ile Doğan medyası geliyor. Öylesine kolları sıvamış ki, HDP milyarlar harcasa böylesi bir propaganda çarkını bulamazdı.

 

Bir bölüm sol ve liberal aydın da bu iş için seferber olmuş. Bunların çoğu geçmişte reformcu diye AK Partiye destek verenler, hatta onun devrim yaptığını ileri sürenler…

 

Son günlerde bu kesime Gülen Cemaati de eklendi. (Cemaat son iki-üç yıla kadar AK Parti ile can ciğerdi, aynı cephede savaşıyorlardı. Ama araya kara kedi girince düşman kardeşlere dönüştüler. Eski dostlar düşman, eski düşmanlar da dost oldu. Böylesi bir değişimi Kafka’nın ünlü romanı bile anlatamaz. Hani adamın biri bir sabah uyanınca kendini hamam böceği olarak bulmuştu ya… )

 

Peki nasıl olacak bu, HDP onları AK Parti’den nasıl kurtaracak?

 

Varsayalım ki HDP barajı aştı, böylece meclise 50-60 milletvekili soktu ve AK Parti tek başına hükümeti kuracak sayıya ulaşamadı. Ne olacak bu durumda? CHP, MHP ve HDP koalisyonu mu oluşacak? Böyle bir koalisyon oluşabilir mi? Oluşursa ülkeye özgürlük ve demokrasi mi getirecek?..

 

Malum, HDP, PKK ile Türk solunun izdivacıyla oluştu… Nikah memuru ise Hakan Fidan, yani MİT’ti. Bunu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay kendi ağzıyla açıkladı: “Hakan Fidan’la Öcalan el ele vererek bu güzel projeye imza attılar,” dedi.

 

Bu projenin devlet için önemi ortada: Türkiyelileşme…

 

Bu elbet yılların projesi… Kürt kimlikli bir partinin olmaması… Kürtleri temsil ettiğini söylese de onlar için bir şey istememesi…

 

Öcalan zaten bunu yakalanıp Türkiye’ye getirildiği ilk gün açıklamıştı. “Devletin hizmetindeyim; ne bağımsızlık, ne federasyon, ne otonomi istiyorum; bunlar ilkel şeylerdir,” demiş, üniter devleti ve Kemalizmi savunmuş, partisi de biri iki etmeden, “serok”, “güneş” ve “irade” olarak nitelediği Öcalan’ı izlemişti. “Apoculuk” böyle bir şeydir.

 

Ama ne olur ne olmazdı… BDP’nin lafta da olsa bir “Kürt Partisi” olması sakıncalıydı. Bir bölüm Türk soluyla yapılan izdivaçla bu iş daha da garantiye alındı. Hani hep derler ya, “etle tırnak gibi” olundu… Kürtçe deyişle “xinamî” olduk. Bundan HDP doğdu.

 

HDP’nin bir sözcüsünün Sırrı Süreya Önder olması her şeyi açıklamaya yetmiyor mu?..

 

1991 yılında da Erdal İnönü de böylesine önemli bir hamleyi başarmıştı. HEP’in bağımsız adaylarla seçime girmesini önlemiş, onları SHP şemsiyesi altına almıştı.

Bütün bu ayak oyunları da anlaşılabilir. (Gerçi Kürt canibinde hâlâ bunu anlamamış olan, ya da öyle görünmeyi tercih eden yığınla adam var.) Ama şimdi olan ne? AK Parti’nin kendi eliyle kurduğu HDP şimdi ona karşı mı kullanılıyor?

 

Örneğin “Türkiye Türklerindir” şiarını bayrak yapmış Doğan Medyası’nı şimdi cansiperane bir şekilde HDP’nin seçim propagandasının hizmetine sokan, diğer bir deyişle, bu büyük sermaye medyasını PKK ile ve Marksist yoldaşlarla bir araya getiren ne?

 

AK Parti gitsin de kim ve ne gelirse gelsin siyaseti mi?..

 

Öte yandan, HDP’nin 50-60 kişiyle parlamentoya girmesi AK Parti’yi hükümetten düşürmeye yetecek mi? Bir CHP, MHP, HDP koalisyonu oluşturmak mümkün mü?

Ya AK Parti seçim sonrası İmralı’daki “sözde masayı” tazeler, “süreç” devam ediyor der ve Öcalan da HDP’ye dönüp “hükümetle anlaştık, destek verin” diye ferman buyurursa ne olacak?

 

Büyük ihtimalle de böyle olacak.

 

Zaten Demirtaş daha önce kaç kez, AK partiyle bir koalisyona kapalı olmadığını, “Türkiye’yi hükümetsiz bırakmayacaklarını” açık açık söylemişken…

 

Bu durumda bütün hesaplarını AK Parti’yi düşürme üzerine kurmuş Doğan medyası, bunu ölüm kalım meselesi yapmış Gülen Cemaati ile bir bölüm solcu ve liberal aydın ne yapacaklar?

 

Varsayalım ki Öcalan bunu yapmadı, AK Parti’nin çoğunluğu yitirdiğini görünce 180 derece dönüp, 2010 öncesi pozisyonuna rücu etti; yani yeniden Ergenekonculara yanaştı ve bu kez karşı tarafa yani CHP-MHP koalisyonuna destek verdi. (Bu da ihtimal dışı değil.) O zaman ne olacak?

 

Doğan medyası bundan elbet memnun olacak. Ya ötekiler?..

 

Görülüyor ki her iki durumda da HDP ya bir AK Parti hükümetine destek olacak, ya CHP-MHP hükümetine…

 

Böyle bir durumda Kürt sorunu mu çözülecek, demokrasi mi gelecek?..

 

Diyelim ki Kürt sorununun çözümü de demokrasi de ne Doğan Grubu’nun, ne de Gülen Cemaati’nin umurunda. Peki sözde Kürt halkı ve emekçiler adına siyaset yapanlar, demokrat ve sol geçinen aydınlar, siz bu işe ne dersiniz?

 

Bütün mesele bu mudur? Kürtlerin, emekçilerin, özgürlük, demokrasi ve insanca bir yaşam isteyen halkın derdi bu mu?

 

Yani egemen güçlerin bir kanadından bıkınca diğer kanadının yanına sığınma… Yağmurla dolu arasında gidip gelme…

 

Kırk katırla kırk satır arasında bir seçim yapma…

 

Bu bir fasit dairedir. Sistem güçlerinin tepişmesine, ayak oyunlarına alet olarak bir yere varılamaz. Kürt hareketi için de Türk solu için de yapılması gereken, önüne doğru dürüst bir program koymak, doğru bir yol seçmek ve o yolda yürümektir.

 

Bu şekilde kitleler kazanılıp güç olunursa bu fasit daire yıkılır.

 

Yoksa, derin devletin şu veya bu kanadının çizdiği yolda yürümekle, egemen güçlerin kavgasına taraf olmakla özgürlük, demokrasi ve barış kazanılamaz.

 

Kimse kendini kandırmasın. Haydi kendini kandırdı, halkı kandırmasın.

 

Kendi payıma HDP’nin barajı geçip geçmemesini hiç önemsemiyorum. Gerçi bir yönüyle geçse daha da iyi diyorum. Böylece HDP üzerine boş hayaller kuran bazı çaresiz demokratların ve solcuların belki gözleri açılır.

 

Rantçılar ve müridan takımı için bir şey değişmez.

 

Hemen her seçimde Kürtlerin birliği adına oyları PKK çizgisindeki partiye yöneltmeye çalışan, “hele bu kez de oy verin” repliğini kullanan, feraseti bağlanmış birilerinin de gözü açılır mı dersiniz? Açılsa iyi, ama zor…

 

Biz HAK-PAR olarak elbet barajı geçemeyeceğimizi biliyoruz. Ama halka doğru yolu gösterdiğimize inanıyoruz.

 

Böylece aynı zamanda tarihe bir not düşüyoruz. Öyle ki tarih, “herkes şaşırmıştı, ne yaptığını bilmez haldeydi” demesin…

 

Kemal Burkay

29 Mayıs 2015

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 858

YORUMLAR (1)

yeni bir ürünü ya da bir şeyi almak, diğer insanları yok saymaktır. Bu yok sayma diğer insanları harekete geçirir ve böylece bir tüketim çılgınlığı döngüsü oluşur. böylece de kapitalizm amacına ulaşmış oluyor..19.07.2015 02:10

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.