Barış düşmanları bu kez de 10 Ekim günü Ankara’da
düzenlenen barış mitingini kana buladılar, bugüne kadar görülmemiş ölçekte bir
katliam yaptılar. Şu anda 86 insanımız hayatını kaybetmiş bulunuyor, yüzlercesi
de yaralı. Bu dehşet verici, acımasızca ve alçakça eylemi lanetliyorum.
Katiller ve onların arkasındaki odaklar bir an önce açığa çıkarılmalı, hesap
sorulmalı.
10 Ekim Ankara eylemi de 5 Haziran Diyarbakır ve
daha sonraki Suruç eylemi gibi gerginliği büyütüp iç çatışma yaratmaya ve
yaymaya yöneliktir. Suruç eylemini başka provokasyonlar izledi ve iki yılı
aşkın süredir susmuş olan silahlar yeniden devreye girdi. Şu kısa sürede
yüzlerce insanımız hayatını yitirdi, Kürdistan’da kent ve kasabalar yeniden
kirli savaş alanına dönüştü ve bir kez daha bölgeden kitlesel göç başladı.
Yükselen terörden yarar bekleyen, onu besleyen iç
ve dış karanlık odaklar vardır; bunlar ortamı germek, yangını büyütmek ve
yaymak için fırsat kolluyor, ellerinden geleni yapıyorlar. Bu durumdan
kaybedecek olanlar ise bir kez daha, ister Kürt, ister Türk, ister başka
kökenden olsun, ülkemizin tüm insanları, özgürlük ve demokrasi güçleridir.
Eski yanlış politikalarda ısrar eden, bu nedenle
sorun çözemeyen politikacılar ne yazık ki ülkeyi bir kez daha böylesi bir iç
çatışmanın kucağına attılar ve yangın yerine çevirdiler. Ankara katliamı bir
bakıma bu olumsuz gidişin doruk noktası oldu.
Ülkeyi yönetenler ve yönetime talip olanlar,
iktidarı ve muhalefetiyle, çeşitli kurumlarıyla bundan ders alabilecekler mi,
sanmıyorum. Oysa böyle bir derse şiddetle ihtiyaç var. Ülkenin köklü bir
değişime ihtiyacı var. Çağdaş bir demokrasi ve özgürlüğe ihtiyaç var. Barış da
ancak böyle kazanılabilir. Bu ise gerginliği pompalamakla, kavgayla, meydan
okumayla, şiddet yöntemleriyle sağlanamaz.
Bütün bu
olup bitenlerin sorumlusu olarak terörü göstermek, teröre lanetler okumak da
bir çözüm değildir. Terör izlenen yanlış politikaların ürünüdür; diğer bir
deyişle terör, ülkeyi dünden bugünü yöneten sizlerin –doğrudan ya da dolaylı-
eseridir.
Baylar, “kardeşlik” edebiyatını bırakın, Kürt
sorununu eşitlik temelinde çözün, geniş Alevi kitlesinin haklı taleplerini
karşılayın, komşularla barışçı politikalar izleyin. O zaman böylesine büyük bir
orduya, böylesine büyük bir polis gücüne, bunca silaha ihtiyacınız olmayacak. O
zaman kaynaklar yıkmaya değil, yapmaya yönelecek, diğer toplumsal sorunların
çözümü kolaylaşacak. Ülke o zaman gelişecek, çağ atlayacak, yaşanmaya değer
olacak.
Öte yandan, başta yönetim sorumluluğunu taşıyanlar
olmak üzere, ilgili tüm aktörler, halka karşı dürüst olmadıkları, sorunların
adilce çözümü için üstlerine düşeni yapmadıkları sürece özgürlüğe, demokrasiye
ve barışa ulaşmak mümkün olmayacak ve ne yazık ki insanlarımız bu acıları
çekmeye devam edecek.
10 Ekim 2015