STOCKHOLM’DAN MEKTUP

Günler vızır vızır geçiyor.


 

 


 

Birkaç gün önce İsveç’in güneyinde, Helsinborg’de, dostum ve yoldaşım Orhan’larda idim. Onlar şimdi kızları Stran’ın müzikteki başarısını kutluyorlar.

İki gün önce de oğlum Baran ve ailesiyle idim. Onlarla iki gün geçirdim. Torunum Liyam daha da büyümüş. Altı ay önce henüz emeklemekte olan Kevin ise artık yürüyor, hatta koşturuyor.

 

Bugün Mustafa ve eşi Fatoş’la 30-40 kilometre ötede Sigtuna adında küçük bir kente gittik.

 

İsveçlilerin ilk kurdukları şehir ve ilk başkentleri imiş.

 

Melaren denen körfezin kıyısında.

 

Bu Melaren denen körfez Stockholm`un içinden bir ahtapotun kolları gibi salkım saçak dörtbir yana uzanır.

 

Yani dört bir yanımız deniz. Ama tatlı sularla, yani ırmaklarla beslendiği için de bir tür tatlı su denizi...

 

Şirin mi şirin bu küçük şehrin tarihi dokusunu korumuş ve restore etmişler.

 

Turist kaynıyordu.

 

Orada yemek yiyecek bir yer ararken girdiğimiz pizzacı Diyarbakırlı bir Kürt çıktı!

 

Biz Kürtler de Darendelilere döndük, her yerde bitiyoruz.

 

Benim çocukluk yıllarımda Darendeliler işportacı idiler ve esans satarlar, ülkenin dörtbir yanını dolaşırlardı.

 

Bu yüzden, "Hindistan`da bir taş kaldırmışlar, altından bir Darendeli çıkmış!" diye bir söz vardı.

 

Şimdi bunu tüm Türkler ve Kürtler için kullanabilirsiniz. Avustralya, Kanada gibi en uzak yerlerde de varız.

 

Hatta dört bir yana kaçışan, Hristiyan diyarlarına sığınmak için akıl almaz bir efor harcayan, bu yollarda Odysseus‘un maceralarını bile gölgede bırakan Müslümanlar`ın adım atmadığı Suudi Arabistan`da ve Katar`da bile varız.

 

Ne ilginçtir, Müslümanların cehennemi kendi ülkeleri, cenneti ise Alp dağlarının ötesinde... Umuda yolculuk doğuya değil, batıya doğru…

 

Onları bu duruma düşüren ise kendi kralları, emirleri, diktatörleri…

 

Ah onları bir devirebilseler! Devirdikten sonra bir benzerini, hatta daha beterini iş başına getirmeyip, demokratik, adil bir düzen kurmayı da başarsalar her şey çok farklı olurdu; cehennem cennete dönerdi.

 

Ama belli ki buna daha çok zaman var. Bu hamur daha çok su götürür. Bu iş belki de yüzyıllar alacak…

 

Batı Avrupa’nın geldiği yol böylesine uzun değil mi? Onlar da yüzlerce yıl süren dinsel ve mezhepsel boğuşmaları, etnik savaşları, faşizm dönemlerini yaşamadılar mı?

Ne yazık ki böyle!

 

Birkaç güne kadar dönüyorum. "Kendi rızamla ve kendi cehennemime" diyecektim ama, cennet de cehennem de bir yönüyle insanın kendi içinde, ya da kendi elinde.

Beyni özgür insan zindanda bile özgürdür, beyni tutsak olanı ise saraya, ya da gül bahçesine koysan hiçtir.

 

Şu dörtlükte dile getirildiği gibi:

 

Gözü tok ol, dünya malı hepten senin olsa ne çıkar

Sevenin olmasa, çevrende binler dolansa ne çıkar

Kimi zindanda bile özgürdür, alnı ak, başı diktir

Kimi de at gibidir, sultan ya da halifenin olsa ne çıkar

 

Rubainin Kürtçe orijinali:

 

Çavtêr be, malê dinê hemû yê te bin çi

Ger dildar nebe, li dor te hezar hebin çi

Hin di zindanê da serbilind in, azad in

Hin wek hesp in, yê sultan û xelîfe bin çi

 

24 Mayıs 2016

 

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 787

YORUMLAR (1)

yeni bir ürünü ya da bir şeyi almak, diğer insanları yok saymaktır. Bu yok sayma diğer insanları harekete geçirir ve böylece bir tüketim çılgınlığı döngüsü oluşur. böylece de kapitalizm amacına ulaşmış oluyor..19.07.2015 02:10

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.