7 Haziran seçimlerinden önce hangi partiye ve
niçin oy verilmesi gerektiğini birkaç yazıda dile getirdim. Bu parti
HAK-PAR’dır.
Çünkü yüz yüze olduğumuz tüm önemli sorunların
çözümü konusunda doğru, çağdaş bir programı var.
Bunların başında Kürt sorunu, Alevi sorunu ve
–elbet- ekonomik sorun geliyor.
Kürt ve Alevi sorunları çözülürse, ekonomik sorun
da çözülür; çünkü ülkeye barış gelir, komşularla ilişkiler yumuşar, büyük bir
ordu ve polis gücüne gerek kalmaz; kaynaklar silaha, savaşa, yıkıma değil,
ekonomik ve toplumsal gelişmeye harcanır. Toplum çağ atlar.
Ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunudur ve şu anda
seçime giren partiler içinde, HAK-PAR dışında hiçbir partinin bu sorunun
çözümüne yönelik çağdaş, somut bir programı yok. Buna HDP de dahil.
HDP’nin “demokratik özerklik” dediği şeyin içi
boş.
HDP “ortak vatan” diyor ve bunu “Türkiye” olarak
gösteriyor. Türkiye elbet var; ama Kürtlerin yurdu olarak Kürdistan da var.
HDP “demokratik ulus” diyor ve Kürtleri de
Türklerle birlikte bunun bir parçası gibi göstermeye çalışıyor. Oysa ne teoride
ne pratikte “demokratik ulus” diye bir kavram yok, bu da uydurmacadır.
Doğrusu şu: Türkler bir ulustur; ama Kürtler de
bir ulustur.
Öcalan’ın İmralı’dan piyasaya sürdüğü, aslında
devlet menşeli bu teoriye “Türkiyelileşme” deniyor… Bu da sözüm ona, Kürt
sorununun çözümü oluyormuş!
Oysa bu, eski inkâr ve asimilasyon politikasını
daha kurnazca yöntemlerle hayata geçirme projesidir.
Oysa Kürt sorununun çözümü için birkaç bin yıllık
Kürdistan’ın Türkiye olması ve birkaç bin yıllık Kürt halkının Türkleşmesi
gerekmiyor.
Kürt sorunun çözümü bize göre eşitlik temelinde
mümkündür ve bunun biçimi de federasyondur; yani bir Kürt-Türk federasyonu. İki
halk birlikte, barış içinde yaşayacaksa biçimi budur. Dünyada bunun pek çok
örneği var.
Biz HAK-PAR işte bunu istiyoruz.
Bunun için de Kürt halkının özgür olmasını isteyen
-bunun yanı sıra barış ve demokrasi isteyen- insanlar HAK-PAR’a oy vermeli. O,
gerek duyduğumuz değişimci, çağdaş partidir.
Çözüm HAK-PAR’dadır.
Bazıları, yana yakıla: “HDP’ye oy verin ki barajı
aşsın” diyorlar. Neden? Aşsa ne olacak?
Bazılarının derdi böylece AKP’nin tek başına
iktidar olamaması…
AK Parti karşıtlarının, onunla kozu olanların
tümünün ortak özlemi ve çabası bu.
Evet, bu mümkün; 7 Haziran seçimlerinde böyle
oldu. Oldu da ne oldu, hangi sorun çözüldü? CHP, MHP ve HDP bir araya gelip
koalisyon bile kuramadılar. 7 Haziran’dan bu yana meclisi bile
çalıştıramadılar.
Peki AKP-CHP koalisyonu kurulsa Kürt sorunu, hatta
Alevi sorunu çözülür müydü, ülkeye barış gelir miydi?
Ya AKP-MHP koalisyonu kurulsa, bu Kürtler ve
Aleviler için daha mı iyi olur?.. Bugünleri aramaz mıyız?
Ne ilginçtir, ambleminde “Türkiye Türklerindir”
sloganını on yıllardır inatla sürdüren gazete ve Doğan medyası bir bütün olarak
bir kez daha var gücüyle HDP’ye destek veriyor.
Nazlı Ilıcak “oyum HDP”ye diyor. (Nazlı Hanım
cesur, Türkiye ölçülerine göre demokrat biri, bunu da belirtmeliyim; ama Kürt
sorununun çözümünde bizim gibi düşünmediği, solla barışık olmadığı da açık.)
Hatta hatta, Sözcü Yazarı Çölaşan Kemalistleri
HDP’ye oy vermeye çağırıyor!
Bütün bunlar, birçoklarının “Kürt siyasi hareketi”
olarak niteledikleri PKK-BDP kesiminin ve ona eklemlenerek HDP’yi oluşturan
marjinal solun dostları mı? Böylece Kürtlere destek veriyor, Kürt sorununun
çözümünü mü istiyorlar? Yoksa solun mu güçlenmesini istiyorlar?..
Demek ki bugün, bu rüzgâra kapılıp, “oyumuz boşa
gitmesin” diyen, bu gerekçeyle HDP’ye oy verecek olan Kürt yurtseverlerinin,
Kürt halkının dostu ilerici, demokrat insanların da oyları asıl bu şekilde boşa
gidecektir.
Dostlar, oylarınızın boşa gitmesini istemiyorsanız
HAK-PAR’a oy verin.
Güçlü ama yanlış olanın yanında değil, doğrunun
yanında olun, onu güçlendirin.
Bazıları da sözde Kürt yurtseverliği adına
seçimleri boykot ediyorlar. Bu tutum da yanlıştır, sadece doğru ile yanlış
arasında tarafsız rolü oynamaktır.
HAK-PAR gibi değişimci, gerçek çözüm ve barış
öneren bir partiyi yalnız bırakmak doğru değil. Sorumluluk duyan herkes üstüne
düşeni yapmalı.
30 Ekim 2015