Eylemi kim yapmış olabilir? Dün geç saatlerde
hükümet sözcülerinin yaptığı açıklamalara göre eylemi yapanlar bulundu ve
Suriye istihbarat örgütü “EL Muhaberat”la ilişki içinde oldukları belirlendi.
Ancak daha sonra olaya yayın yasağı kondu ve bu nedenle yeni bilgi akışı yok.
Acaba bu eylemi gerçekten Suriye istihbaratı mı
yaptırdı? Neden böyle bir anda?
Bazı yorumlara göre, Başbakan Erdoğan ABD
ziyaretinin ve Obama ile görüşmesinin öncesinde Suriye’ye yönelik ağır bir dil
kullanmakta ve Suriye hükümetinin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığını
ileri sürmekte, Suriye’ye askeri müdahale için Obama’yı ikna etmeye çalışmakta.
Öyle olunca, zaten Türk hükümetinin muhalefete verdiği destekten rahatsız olan
Esat yönetiminin böylesi bir eylemle Türkiye’ye karşılık vermiş olması akla
gelen ihtimallerden.
Bu Reyhanlı’daki ilk eylem değil. Bundan 3 ay
önce, 11 Şubat 2013 günü de yine Reyhanlı’ya bağlı Cilvegözü sınır kapısında
bomba yüklü araçla bir patlama olmuş, bu olayda 14 kişi ölmüş, 25 kişi
yaralanmıştı. Olaydan sonra eylemcileri tespit eden Türk güvenlik güçleri
Suriye içinde bir nokta operasyonuyla 10 kişiyi yakalayıp Türkiye’ye getirmiş
ve bunlardan beşini tutuklamıştı. Söz konusu eylemcilerin de Suriye istihbarat
örgütü “El Muhaberat”la bağlantılı oldukları söylenmişti.
Öte yandan son günlerde akla başka ihtimalleri de
getirecek farklı gelişmeler var. ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin son Moskova
ziyareti sırasında ABD ve Rusya, Suriye’de çatışan tarafları bir görüşme masası
çevresinde bir araya getirecek bir barış konferansı üzerinde anlaştılar. Esad
yönetimi buna evet derken muhalefet ayak sürümekte.
Ben öteden beri Suriye sorununun çözümü için Rusya
ve Amerika’nın anlaşması gerektiği görüşünde idim. Rusya Esad yönetimini
etkileyebilecek başlıca güç. Muhalefet için de aynı rolü ABD oynayabilir.
Tarafları görüşüp uzlaşmaya ancak bu iki büyük güç ikna edebilirdi. BM Güvenlik
Konseyi’nden karar çıkarmak için de bu gerekli.
Makul bir çözüm için tarafların görüşüp uzlaşması
bence zorunludur. Baas’ın ve Esat rejiminin gönül rızasıyla çekip gitmesi
beklenemezdi ve her türlü aracı kullanarak sonuna kadar direnecekleri belli
idi. Rejime karşı savaşan ve “Özgür Suriye Ordusu” denen güçler ise, rejimi
çökertip yönetimi tek başlarına alabilseler bile, onların öncekilerden daha
adil ve demokrat olacağı beklenmiyor. El kaide ve El Nusra gibi radikal İslami
grupların içinde etkin olduğu bu kesimin Alevilere, Kürtlere, Hıristiyanlara,
hatta laik Sünnilere karşı daha da kanlı bir uygulama içinde olmayacaklarının
garantisi yok. Bu kaygıyı ABD ve AB ülkeleri de duyuyor.
Suriye’nin bu kanlı iç savaştan kurtulup barışa ve
demokrasiye ulaşması, Alevi-Nusayri kesimine, Kürtlere, Dürzilere, onların yanı
sıra Hıristiyan ve Sünni laik kesime güvence verecek bir uzlaşma ve buna uygun
yeni bir yapılanma ile olabilir. Bu da demokratik ve federal bir Suriye’nin
oluşması demektir.
Son günlerdeki gelişmeler, en azından tarafları
uzlaştırmak için Rusya ve ABD’nin bir ortak bir adım atmaya yöneldiklerini
gösteriyor ve bu önemlidir.
İşte, tam da böyle bir aşamada, Esat yönetimiyle
bir araya gelmeyi reddeden ve salt silah gücüyle sonuç almaya çalışan Özgür
Suriye Ordusu veya onun içindeki bazı daha da radikal kesimler, El Kaideciler
veya Nusra’cılar, uzlaşmaya yönelik bu süreci işletmemek, Türkiye ve ABD’yi bir
askeri operasyona ikna için söz konusu acımasız eylemi yapmış olamazlar mı?
Bana bu ihtimal güçlü görünüyor.
Elbet, başka eller de işin içine karışmış
olabilir. Türkiye içindeki ve dışındaki başka güçler de böylesi bir eylemi
tezgahlayabilir. Öteden beri ortamın karışmasından, dumanlı havadan yarar
bekleyen ve bu işte PKK’nin silahlarına umut bağlayan kesimler, son
gelişmelerden (silahların susmasından ve PKK’nin güçlerini sınır ötesine
çekmesinden) tedirginler. Bunların provokatif eylem yapma gücü geçmişe göre
azalmış olsa da tümden tükenmiş değil ve bu işte kullanabilecekleri unsurlar
var.
Bence şu aşamada yapılması gereken, bu eylemi
yapanlarla onların arkasındaki eli, yönlendirici merkezi açığa kavuşturmaktır.
12 Mayıs 2013