PSK’nın 10. Kongresinde aldığı kararla legale çıkmak için başlattığı süreçte, hem PSK’da, hem HAK-PAR’da bir ayrışma yaşandı.
Bu ayrışma hepimizi üzdü.
Ama örgütlerin tarihinde gönül istemese de bazen böyle ayrışmalar yaşanılır. Bu salt PSK’ya veya HAK-PAR’a özgü bir şey değil.
Bu ayrışma ile ilgili olarak ben de, diğer bazı arkadaşlar da görüşlerimizi birkaç kez yazdık. Bunları tekrarlamak gerekmez.
PSK ve HAK-PAR kadroları buna bakarak kendi tercihlerini yaptılar. Bazıları yeni oluşturulan PSK ile hareket etmeyi tercih etti. Diğerleri HAK-PAR’da mücadeleye devam etmeyi doğru buldu.
İçimizde ve dışımızda bazı iyi niyetli insanlar bu ayrışmayı doğru bulmadılar ve yeniden bir araya gelmeyi önerdiler, önermekteler. Keşke bu mümkün olsa. Ama bu kolay değil. Ayrışmaya yol açan nedenler ortadan kalkmadıkça böylesine talepler iyi niyetli bir öneri olmaktan öteye gitmez.
Bu durumda yapılacak iş herkesin kendi yolunda yürümesidir. Bazı arkadaşlar ayrıldı diye HAK-PAR çalışmalarını durdurmuş değil. Partimiz kendi politikaları doğrultusunda örgütsel çalışmayı kararlı biçimde sürdürüyor.
PSK adına legale çıkma girişiminde bulunan arkadaşlar da ne yapacaklarına kendileri karar verirler.
Zaman en doğru hakemdir. Neyin doğru neyin yanlış olduğu denenerek görülecektir. Belki de birlik sorununu çok daha geniş bir çerçevede çözecek olan budur.
Kaldı ki belirleyici olan kitlelerdir. Örgütlenmeyi bekleyen geniş yığınlar var. Kitleler lafla, birkaç ateşli sloganla kazanılamaz. Kitleleri kazanmak doğru politikalar izlemeye, kararlı, sabırlı çalışmaya bağlıdır.
HAK-PAR’ın son dönemde kazandığı gelişme eğrisi, benimsediği doğru programın ve izlediği doğru politikaların ürünüdür.
Bu aşamadan sonra karşılıklı suçlamaların, polemiklerin, çok gerekli olmadıkça bir yararı yoktur. Hele tartışma adına, tartışmanın seviyesini düşürücü tutumlar; küfür, tehdit, aşağılama içeren beyanlar ne HAK-PAR’a ne de diğer kesime hiçbir yarar sağlamaz. Bu tür atışmalar, aksine birçok iyi niyetli taraftarı, geçmişte ve halen birlikte olduğumuz insanları rahatsız etmekte, mücadeleden soğutmaktadır.
Bu arada bazı HAK-PAR’lı arkadaşların bazı kişilerin sataşmalarına, benimle ilgili söyleyip yazdıklarına bakarak beni savunma, sahiplenme telaşına düştüklerini görüyorum.
Buna gerek yok sevgili arkadaşlarım. Daha önce de yaptığım bir açıklamada arkadaşlarımın bu konuda rahat olmasını istemiştim.
Sosyal medya düzeyli-düzeysiz her türden insanın at koşturduğu bir yerdir. Burada asgari edep ölçülerine uymayan pek çok insan var. Böylelerini ciddiye almak, cevap vermek gerekmez. Böylelerine laf yetiştirme çabası yanlıştır, boşuna zaman yitimidir ve tam da onların istediği şeydir.
Böyleleri için yıllar önce yazdığım bir şiirim var ve zaman zaman onu sayfama taşırım. “Panzehir” adlı şiirim şöyledir:
“Barış ve özgürlük kavgasında
Başı dik, onurlu, direngen
Bir ersen
Dostun da çok olur düşmanın da
Kimi de sözde senin kampında
Okları sana çevriktir
……………………………………………..
Ama sen çetin ceviz ol
Daha da hırsla sarıl işe
Tarlanı ek biç, donat ürünlerle
Tüm kötülüklerin panzehiri odur
Evet şimdi de yapmamız gereken, tarlamızı ekip biçip ürünlerle donatmaktır.
Değerli arkadaşlar, Sosyal medyada bana övgüler dizmek yerine, benim ve diğer yoldaşlarımızın yazdıkları içinde beğendiklerinizi paylaşın, böylece görüşlerimizin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayın.
Bizim, sosyal medyada bu tür insanlara laf yetiştirmekten öte yapmamız gereken çok iş var.
Örneğin HAK-PAR’ın mevcut örgütlerini aktifleştirmek.
Her vesileden, olanaktan yararlanarak HAK-PAR’ın politikalarını kitlelere anlatmak, yeni üyeler, taraftarlar kazanmak.
Partiyi yeni il ve ilçelerde örgütlemek için çaba göstermek,
örgütlenme çalışmalarına destek vermek.
Aidatımızı düzenli ödemek. Eğer koşullarımız el veriyorsa Partiye bağışta bulunmak. Partiye yardım kampanyaları örgütlemek. Çünkü Parti çalışmalarını iyileştirmek, örgütlenmek mali bakımdan güçlü olmaya bağlıdır.
Evet, laf değil, çalışma zamanı!
7 Ocak 2017