1950’li yıllarda onun bir okuru ve hayranıydım.
Türkçe yazı dilimin, üslubumun biçimlenmesinde Reşat Nuri Güntekin, Sait Faik
ve Nurullah Ataç’la birlikte etkili olan birkaç yazardan biriydi.
Babası Çukurova yöresine Van Gölü’nün kuzey
kıyısındaki Ernis köyünden göç etmiş. Van’da öğretmenlik yaptığım yıllarda
(1956-57) bu köyden akrabalarıyla tanışmıştım.
1963 yılında Osmaniye’de kısa bir dönem
kaymakamlık yapmıştım. Anılarımda Çukurova’dan söz ederken şöyle diyorum:
“Çukurova sıtması ve Yaşar Kemal’iyle ünlüdür.”
Aynı yıllarda yüz yüze tanıştık. Türkiye İşçi
Partisi’nin Genel Yönetim Kurulu’nda ve MYK’da bir dönem birlikte çalıştık.
12 Mart 1971 muhtırasının ardından bir ay süre ile
İstanbul’da Davutpaşa Kışlası’nda aynı koğuşta kaldık. İsrail Konsolosu Efraim
Elrom’un kaçırılışı nedeniyle 50 kadar siyaset adamı, sendikacı, yazar ve
akademisyen rehine olarak gözaltına alınmıştık. Aramızda Muammer Aksoy, Doğan
Avcıoğlu, Kemal Türkler, Samim Kocagöz, Prof. İsmet Sungurbey ve daha birçok
tanınmış kişi vardı. Rehinelerin bir bölümü Ankara’da TİP davasında, bir bölümü
de Diyarbakır’da DDKO davasında yargılanmakta idiler. Ben de o dönem bu iki
davada tutuklandım ve yargılandım.
Anılarımın 1. Cildi’nde bu gözaltı süresini
anlatan bölümde Yaşar Kemal’le ilgili şunları yazmışım:
“Diğer yandan, yazarlık, bir bütün olarak sanat,
biraz da gösteri ve abartmacılık değil mi? Bir ressam doğadan aldığı renkleri,
biçimleri olduğu gibi yansıtsa ressam mı olur? Bir müzisyen doğadan aldığı
sesleri değiştirmeden, düzene sokmadan iyi eserler verebilir mi? Bir şair
duyguları, yaşamın manzaralarını, sözcükler yoluyla harmanlamak,
biçimlendirmek, yeniden yaratmak zorundadır. Abartı bütün bunlarda, öyküde,
romanda, tiyatroda var; o öğelerden biridir; bir bakıma yeni, değişik, çarpıcı
olandır...
“Yaşar Kemal’in romanlarını okurken bunu hep
düşünmüşümdür. Yaşar gerçekten büyük usta. Onda, ancak soylu yazarlara özgü,
nesnelerin derinine, ilişkilerin özüne varan bir düşünce derinliği, gözlem
zenginliği, aynı zamanda, iyiye ve güzele düşkünlüğün, doğaya ve insana
sevginin yarattığı ozanca bir coşku var. Bu ikisi birarada olmadan yeni,
ilginç, çarpıcı şeyler yazılamaz. Bu olmadan okur hayran bırakılamaz.
“Haksızlığa, zulme karşı, anı gelince içinde bir
cesaret kıvılcımı çakan, yüreği isyan eden İnce Memet biraz da Yaşar Kemal’in
kendisidir. Kasaba’daki genç arzuhalci, içinde korku ve cesaret çarpışan, kitap
kurdu, düzen karşıtı Ali de odur. Gelenekçi, feodal, güçlü, acımasız Derviş
Bey’de bile sıcacık, sevecen, onurlu yanlar bulur çıkarır.. Öykülerinden
birinde gözüpek, acımasız kartal ile sanki doğanın güzelliğinin, yaşama
sevincinin bir sembolü olan nazlı ceylanın öyküsünü verir. Kendinizi hem can
alıcı kartalın, hem can derdindeki ceylanın yerine koyabilirsiniz. İkisine de
rollerini doğa vermiştir. Bu öyküde zengin bir gözlem birikimi ve düşgücü
vardır. Tek başına bu öykü bile büyük ustayı görmemize, ona hayranlık duymamıza
yeter. „ (Anılar, Cilt 1, sayfa 294 vd.)
Yaşar Kemal 12 Mart sonrası örgütlü siyasetten
çekildi, kendisini tümüyle romanlarına verdi. Bence iyi de etti. Onun gibi usta
ve büyük bir romancının yaptığı iş zaten yeterince yararlıydı. O ezilenlerin,
sömürülenlerin, hakkı yenenlerin bir sözcüsü idi. Yüreği insan gibi doğa
üzerine de titrerdi; ağacın otun, börtü böceğin hakkını savundu.
Kanımca Nobel Edebiyat Ödülü’nü fazlasıyla hak
etmişti. Ama bazı antikomünist yazarlara cömertçe dağıtılan bu ödül, herhalde
Marksist olduğu ve Sovyet yanlısı bir partide (TİP) siyaset yaptığı için ona
verilmedi. Nobel Barış Ödülü’nün de çoğunlukla, barışmadan önce uzun yıllar
savaşıp dünyayı kan revan içinde bırakanlara, örneğin Kissinger’e ve Menachem
Begin’e verildiği gibi…
Yaşar Kemal’le son olarak, 1997 yılında, Alman
Yayıncılar Birliği’nin ödülünü almak için yurt dışına çıktığında Köln’de
görüşmüş, sohbet etmiştik.
Uzun bir hayatı oldu, bol ve güzel ürünler verdi
ve herkes gibi kaçınılmaz biçimde toprak anaya döndü. Eminim gözlerini
kaparken, işini iyi yapmış insanların iç huzuruyla mutlu gitmiştir. Dünya henüz
onun görmek istediği, düşlediği dünya olmaktan çok uzak olsa da…
Yaşar Kemal tüm o yazdıkları, eserleriyle,
romanlarındaki kahramanlarla birlikte yaşamayı sürdürecek.
Kemal Burkay
1 Mart 2015