Doğa ve İnsan
Televizyon, internet, cep telefonu icat edileli beri düşünmeye çok az zaman kalıyor...
Yolda yürürken insanları, dükkânları, arabaları seyretmekten mi hoşlanırsınız, yoksa telefonla konuşmaktan mı?
Eskiden cep telefonu yoktu ve zaten yolda yürürken telefonla konuşamazdınız. Yanınızda biri varsa onunla söyleşirdiniz. Belki çevreyi seyreder ya da bir şeyler düşünürdünüz.
Televizyon, internet, cep telefonu icat edileli beri düşünmeye çok az zaman kalıyor...
Elde küçük hesap makinesi varken çarpım tablosunu ezbere bilmek de zorunlu değil.
Şimdilerde işler kolay, bilgiler şu ya da bu makinede, lazım oldukça aç bak...
Trende ya da otobüste giderken bazen gazete-kitap okur, çoğu zaman da çevreyi seyrederim. Evden işe giderken yüzlerce kez geçtiğim bir yol olsa bile. Doğa mevsimlere göre renk değiştirir. Çoşkulu, yemyeşil ilkbahara karşılık hüzünlü sonbahar…
Yazın buram buram tüten terli manzaralarına karşılık, kışları karlara bürünmüş evler, ağaçlar… Denizin mavisini, yelin ucundaki parça beyaz bulutları, o ana özgü bir tablo gibi aklıma yazarım.
Haber izlemek dışında az televizyon izleyen biriyim. Geçtiğimiz dönemin çoğu acılı öyküleri dışında dizi filmler beni ilgilendirmez. En çok doğa belgesellerini severim. Afrika savanları, ya da kutuplar… Doğa ne denli şaşırtıcı, öğreticidir!
Vahşi doğada bile her şey dengelidir, öyle olması gerektiği için öyledir…
Yırtıcı kaplanın ve kurdun bile karnını doyurmanın ötesinde hırsı, kaprisi, yalanı, öfkesi, kini yoktur. Hayvanlar küfretmesini bilmezler, kimseyi “eşeğe”, “ite” benzetmezler…
Eşek ve it de doğanın aslında sevimli, bir ürünüdürler, çevrenin ve hayatın gereklerine uygun yaşar, bu çevreye zarar vermezler.
Doğa’da insandan daha acımasız, kıyıcı, gözü doymaz, doğal dengeyi bozan başka canlı yok. Bu sözde akıllı hayvanın garip huyları, işleri şaşırtıcıdır.
Bu garip, “memeli, sosyal, düşünen”; ama aynı zamanda küfürbaz ve aptal hayvan, şimdi bilgisayar da kullanıyor ve tüm bastırılmış duygularını, bazen aşağılık güdülerini, küfürlerini buraya, “sosyal medya”ya taşıyor.
Bu da insan hakları arasında mıdır, bilemem. Ama insan var, insan var… Bir dörtlüğümde şöyle demişim:
---------------------------------------------------
Dörtlüklerin Kürtçe orijinali:
(1)
Di çarînên min da mirov cure cure ne
Hin jîr in hin teral, hin xêrxwaz, hin fîtne ne
Bê hev nabe zana û nezan, hov û hozan
Hin mêr in hin qelsemêr, bom û baqil hene
(2)
Bi dilpakî, bi camêrî, bi comerdî mirov e
Bi bêbextî, derew-dizî, xweperestî mirov e
Tu li mirovê pîr-pak digerî heval, heywax hey!
Hin caran wek gul e ew, hin caran sincê kerê ye
***
Dörtlüklerimde insanlar türlü türlüdür
Kimi çalışkan, kimi tembel, kimi iyi yürekli, kimi fitnedir
Bilgeyle cahil, ozanla yabani; biri olmadan diğeri olmaz
Kimi yiğit, kimi yüreksizdir; akıllı ve deli vardır (1)
Bir başka dörlüğüm ise şöyledir:
Dürüstlüğü, yiğitliği, cömertliğiyle insan
Kalleşliği, korkaklığı, cimriliğiyle insan
Pırıl pırıl insanı, dostum, arama boşuna
Bazan bir güldür o, deve dikeni bazan (2)
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.