Irak savaşında önemli bir olay olduğu iddia
ediliyor. A.B.D Zarkavi’nin öldürülmesiyle direnişi kırma yolunda önemli bir
adım attığını düşünüyor. A.B.D yıllardır aradığı Zarkavi’yi öldürmeyi, direnişi
bitirmede önemli bir adım olarak görüyor.
Acaba öyle mi?
Dünya’ya baktığımız zaman uzun yılardır en sorunlu
bölge olarak Ortadoğu görülmektedir. Ortadoğu’da ise Filistin uzun yıllardır
çözülememiş veya çözülmek istenmemiş sorunları ile hala kanamaya devam eden
kronik bir yaradır. A.B.D ise Ortadoğu’da gözünü karartmış bir şekilde Irak’ı
işgal ettikten sonra İran’a gözünü dikmiş durumdadır. Ortadoğu’ya getirmek
istediğini ilan ettiği demokrasi ve özgürlüğün en büyük engelleyicisinin
radikal İslamcı teröristler olduğunu ilan etmektedir.
A.B.D işgal ettiği veya denetimi altında
bulundurduğu ülkelerdeki A.B.D karşıtlarını imha etmekle zaferi kazanacağını
düşünmektedir. Oysa gerçekler hiç de düşündüğü gibi değildir. Zira Ortadoğu’ya
demokrasi ve özgürlük getirmek direnişçilere terminatör mantığı ile
yaklaşmaktan geçmiyor. A.B.D’nin emperyalizmden ve Siyonist İsrail’in kuklası
olmaktan vazgeçmesinde yatıyor. Filistin’de her gün acı yaşanıyor. Filistin’deki
çözümsüzlüğün kaynağının A.B.D olduğunu düşünen genç insanlara A.B.D’nin
anlayışlı bir dille yaklaşması belki çözümün ilk adımı olabilir. Oysa A.B.D
karşıtlarını katletmeyi bir marifet olarak görüyor.
Burada A.B.D
‘ye direnen herkesin de masum olduğunu söylemiyorum. Direniş adı altında
hakka hukuka uymayan davranışlar sergileyenler hiçbir gerekçe ile kendilerini
haklı çıkaramazlar. ”Direniyoruz” diyerek
silahsız batılıları esir aldıkları halde öldürmek hiçbir kitapta yazmaz. Hatta
Irak’ta A.B.D’ye uşaklık yaptığı ileri sürülerek şii camilerinin bombalanması
dehşet verici olaylar silsilesinden sadece birisidir. Direniş adı altında ırk
ve mezhep savaşının çıkmasına sebebiyet vermek affedilmez bir suçtur. Bu tür
yanlışlıklar savaşta bile hukuk dairesinden çıkmamak gerektiğini unutmaktan
kaynaklanır. İslam adı altındaki direnişte adalete sığmayan unsurların
sergilenmesi savunulan dine zarar vermekten öteye geçmez.
A.B.D’nin başaılı olabilmesi için en başta gerçeği
görmesi gerekir. Filistindeki acıyı, dehşeti görmeden anlamadan terörist avı
ile bir yere varamayacağını bilmelidir. Adaletsizliğin egemen olduğu bir
Dünya’da çaresiz Filistinli genç insanların canlarını niye feda ettiklerini
anlamadığı ve bunu adaletli bir şekilde çözmeye yanaşmadığı müddetçe başındaki
sorun büyüyecektir. İster en teknik takipleri yapsın ister en süslü kelimelerle
yalanlar söylesin sonuç değişmeyecektir. A.B.D ve diğer güçlere karşı, doğu insanının onuruyla oynamanın işkenceyi
bir direniş önleme metodu olarak kullanmanın yanlış olduğunu batıya sürekli hatırlatmak
gerekir. ABD’nin Arap erkeklerinin namus duygularını hedef alarak yaptığı işkenceler
psikolojik bir çökertme duygusu ile yapılmaya çalışılmaktadır.
Biz de yakın tarihimizde işgal güçlerinin alçak
cinayet ve işkencelerine muhatap olduk. Onurumuzla ve
şerefimizle oynandı.. Fakat bunun
çözümünün zulme karşı zulüm, haksızlığa karşı
haksızlık olmadığını biliriz.
Bu konuda ülkemizin basın yayın organlarına da
önemli görevler düşmektedir. A.B.D karşıtlarının katlini Irakta direnişin
bitişinin sinyali olarak göstermeye çalışmanın emperyalizmin dalkavukluğunu
yapmaktan başka bir şeye yaramayacağını unutmamalıdır.
Bugün komşumuz Irak her gün sayısız ölümün
yaşandığı bir kaos ortamı yaşıyor. Bu savaşta A.B.D ve işgal güçlerinin safında
yer almak ise bu ülke medyasının kendi mazisine ihanetidir. Hatta çok yakın bir
gelecekte bu tür işgallerin kendi başımıza gelme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünürsek
istikbalimize de ihanet demektir.
1 Ocak 2014 Çarşamba Saat: 02:24