• Ana Sayfa
  • »
  • EN ÇOK MUHTAÇ OLDUĞUNU SOPA İLE KOVALAMAK?

EN ÇOK MUHTAÇ OLDUĞUNU SOPA İLE KOVALAMAK?

Yoksa insanlığın en çok muhtaç olduğunu sopa ile kovalamasının trajikomikliği hala anlaşılmadı mı?


 


 

 

Son günlerde liselerde gençler ile gençler arasında,  gençler ile aileleri arasında yaşadıkları önümüzde çok önemli bir sorun olarak duruyor.

 

Eğitim ve öğretim alanında uzun yıllardır birçok önemli konuyu tartışırız. Sürekli eğitimin her şeyin başı olduğunu ifade eden beylik sözler sarf edilir ülkemizde.

 

Bugün okullara baktığımız zaman öğretmen, öğrenci ilişkilerinde birçok açıdan yozlaşma öğrenci, öğrenci ilişkilerinde birçok çarpıklık olduğunu görürüz. Uyuşturucunun önlenemeyen bir salgın halini aldığını görürüz.

 

Öğrencilerin ileri derecede bir başıboşluk ve boşvermişlik ruh halinde olduğunu görürüz.

 

Eğitim sistemi sınıf geçme veya geçmeme üzerine kurulduğundan uzun yıllar ezbercilik hakim oldu. Son yıllarda anlamaya, üretmeye önem verilecek şekilde değişiklikler yapıldığı iddia ediliyor. Bunun,  ne derece yılların getirdiği alışkanlıkları değiştireceği ise bir soru işareti olarak önümüzde duruyor.

 

Son günlerde meydana gelen olaylar üzerinden yola çıkarak bazı tespitlerde bulunmak istiyorum. Bilindiği gibi geçtiğimiz günlerde Samsun’da bir liseli genç tarafından diğer liseli arkadaşlarına kız arkadaşlığı meselesi yüzünden bir silahlı saldırı gerçekleştirilmişti. Bunun şokunu üzerimizden atamamıştık ki Ankara’da liseli iki aşığın beraberliklerine izin vermeyen aile fertlerini hunharca katlettiği haberi ile dehşetle sarsıldık. Bir genç kız erkek arkadaşı ile birlikte önceden planlayarak kendisini yıllarca büyütüp besleyen, koruyan kollayan aile fertlerini öldürdü. Bu katliamı da arzu ettikleri bir evliliğin sonucu kurulmasını düşündükleri bir aile yapısı için yapmaları son derece trajiktir. İnsanın midesini kaldıracak tarzda bu cinayetleri işleten sebep nedir diye mutlaka araştırmak gerekir. Olayı psikopat ruh hali taşıyan kişilerin yaptığını söylemek ve bu yargı üzerinden hareket etmek bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Önceki yıllarda da satanist gençlerin cinayetleri böyle açıklanmaya çalışılmıştı.

 

Hiç şüphesiz bir insan,  en vahşi hale bir anda gelmez. Bu hal belli bir süreci gerektirir.

 

İçgüdülerin tatminini hayatın amacı olarak ortaya koyan bir sistem insanları bu tatmine güdüleyerek yetiştirir. İçgüdülerinin emrettiği yolda yürümeyi hayatının temel gayesi edinmiş bir insan ise,  zamanla hayatı mekanikleştirir. Bu insan için artık hayatın tadını çıkarmanın tek yolu,  içgüdüleri yeterli oranda tatmin etmektir. Daha fazla tüketmek, daha fazla konfor,  daha fazla cinsel serbestlik hayatın vazgeçilmez hedefleri olur. Bunları ele geçiren ise diğer insanlar üzerinde büyükleştiğini sanır. Bu büyüklük sanrısı ile de diğer insanları küçük görerek zulmetmeye başlar. Bu ister gençlerin dayanılmaz haylazlığı ile olsun,  ister büyüklerin umarsız rahatlığı ile olsun fark etmez. Bu hal bazen öylesine yaygın bir hal alır ki uluslararası ilişkilere yansır. Büyük,    güçlü devletler zayıf devletlere en akıl almaz büyüklenmeleri yaparlar. En akıl almaz zulümleri yaparlar. Tek bireydeki patoloji sirayet ederek tüm toplumu hatta tüm Dünyayı bozabilir.

 

Bu yanlış gidişatı değiştirmek gerekir. Bu gidişatı okulların önüne polis koymayı arttırarak sağlayamazsınız. Bu gidişatı mafya dizilerini ortadan kaldırarak değiştiremezsiniz. Bu gidişatı cezaları artırarak değiştiremezsiniz. Bu gidişatı ancak hayatın anlamını öğreterek ve bunu doğru yolda giderek yapabilirsiniz.

 

Kalbi içgüdüsel duygulardan başkasını görmeyerek kararmış bir insana kendisi için istediğini bir başkası için de istemesi gerektiğini bir ahlak okulu çerçevesinde öğretebilirsiniz. Bunu sadece kuru bir ahlak bilgisi olarak öğretmekte yetersiz kalır. Baştan çıkarıcı bir hayatın çekiciliklerine ulaşanları üstün bir model olarak gençliğe sunarsanız,  bu ahlak bilgisinde de başarılı olamazsınız. Ancak  bütüncül  bir anlayış  çerçevesinde,  örnek alınması  gereken modeli  doğru  yansıtıp  kalpleri  kararmışlıktan kurtarıcı bir  eğitim verirseniz  o  zaman   başarılı olursunuz..

 

Kararmış kalpleri güzelliklere kavuşturmak zor değildir. Nefis tatmini basamaklarında en üste kavuşmuş olup orada insanlığını öldürmekten başka bir zorunlu sonuçla karşılaşmayacak olan gençlerin hatta tüm İnsanların kurtulma umudu çaresiz de değildir. İnsanlığın en umutsuz en karanlık dönemlerinde Dünya’ya lütfedilmiş peygamber efendimiz bunun nasıl gerçekleştirileceğinin en bariz örneğidir. En acımasız vahşi katliamların yapıldığı kapkara kalplerle dolu bir dünyayı,  insanlık aleminin ahlak ve somut davranışlar alanında en üstün durumuna getiren insan ve hayat anlayışı iyi incelenmelidir. Binlerce yıldır insaniyetin yükselen basamaklarını ifade eden bu örneklere günümüzde ulaşmak hiçte zor değildir.

 

Yeter ki hayata bakış açısı ilkönce eğiticinin kafa yapısında doğru hale gelsin. Bugünkü eğitim sisteminde başörtülü kızlara karşı bir cadı avı savaşı devam ettirilirken bu nasıl olacak diye sorduğunuzu görür gibi oluyorum. Ama bu dışlayıcı, klişeleşmiş anlayışlar değişmeden bir yere varılamayacağını herkes görüyor.

 

Herkesin olduğu gibi istediği gibi yaşaması özgürleştirilsin gerekmektedir. Önemli sorunlar ortadayken başörtüsünü yasaklamayı en büyük marifetmiş  gibi gören  zihniyet   en başta engel olmaktan vazgeçmelidir.. Tepeden inmeci dinden uzaklaştırıcı muameleler bitsin. Sadece başörtü yasağının kalkması ile çözüm olacağını söylemiyorum. Ama bu ilk adımdır. Aslında hayata bakış açısı, insani kaliteyi yükseltecek şekilde değiştirilsin diyorum.

 

Yoksa insanlığın en çok muhtaç olduğunu sopa ile kovalamasının trajikomikliği hala anlaşılmadı mı?

 

1 Ocak 2014 Çarşamba Saat: 01:33

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 536

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.