Son kamuoyu yoklamaları savaş, çatışma ortamının
doğal sonuçlarını gözler önüne seriyor. Gezici anket şirketinin sonuçları,
tahmin ettiğim doğal sonucu vermiş, HDP ve MHP baraj altında. Başkanlık
tartışmalarının yaşandığı bugünlerde Erdoğan için uygun bir zemin oluşmuş
durumda.
HDP çözüm sürecinin bitişiyle en kötü günlerini
yaşıyor. Savaş ortamının getirdiği çözümsüzlük içinde sürekli kan kaybediyor.
İki savaşan güç arasında kalan HDP`de Selahattin Demirtaş radikal bir çıkış
yapamıyor. Savaşın tüm koşullarının Ak Parti hükümetinin güçlenmesine hizmet
etmesinden dolayı ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Kandil, çözüm sürecinde kopmak üzere olan ipi
kopartan taraf olarak yaşadığı dezavantajlı durumunu ya göremiyor ya da
umursamıyor. Savaşın devamı kendisini yenilen yapmakla kalmıyor, HDP`yi
güçsüzleştiriyor ve üstelik 100 yıllık Kürt meselesinin zaten anlaşılamamış,
anlatılamamış boyutlarının buharlaşmasına yol açıyor. Bölgesel yeni dinamikleri
hesap ediyor ama Türkiye`de tablo yerinde durmuyor, aleyhine gelişiyor. Hendek,
barikatlardaki savaşın devamı, çözümsüzlüğün artması, kördüğümden başka anlamı
taşımıyor, sonuçta güçlenen Türk milliyetçiliği oluyor. Ancak bu durum, 30 yılı
aşkın bir savaşta geçici bir ara durumdur, son durum ve devamı kalıcı bir
devlet hakimiyeti de getirmeyeceğinden dolayı yaşananlar adil çözümü
geciktirmekten başkasına yaramıyor.
Selahattin Demirtaş radikal bir çıkış yapamadığı
sürece partisini erimeye bırakacaktır. Hiç bir şey yerinde durucu değildir,
zamanla HDP içinde çatlak sesler ve bölünmeler de gerçekleşebilir. Altan Tan`ın
bir süredir kendisinin yalnızlaştırılmasıyla sonuçlanan çıkışları bunun ilk
göstergeleridir. Oldukça geniş bir kimlik temsiliyeti üstünde yükselen HDP,
zamanla farklı sıkıntılar, bölünmeler
yaşayabilir. Demirtaş eğer usta ve kalıcı bir siyasetçi olacaksa
inisiyatif almalı ve bir çıkış yapmalıdır. Bunu yapıp yapmama kararını
istikbali gerçekçi okuyarak vermelidir. HDP kararını vermeli, ya çatışmacıların
tarafı olmayı seçmeli ya da siyasetin temsilcisi olmayı başarmalıdır.
Savaş devam ettiği sürece HDP`li siyasetçilerin
dokunulmazlıklarının kaldırılması ve bitirilme operasyonları toplumsal destek
de alarak devam edecektir. Adil Gür`ün yaptırdığı anketin sonuçlarına
baktığımız zaman toplumun devletin savaş politikalarına destek verdiği
ortadadır. Adil Gür`ün sahibi olduğu A&G Araştırma Şirketi`nin anketine göre,
dokunulmazlıklar konusunda halkın yüzde 41`i, HDP`li tüm milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istiyor. "Terör örgütlerinin arkasında
kim var?" sorusuna ankete katılanların yüzde 78,1’i "yabancı
güçler" cevabını veriyor. Bu "dış güçler" paranoyası ve komplo
teorileri, en çok taraftar topladığı bir ülke olarak Türkiye`de savaş
politikalarını devlet adına uygulamayı sürdürenlere iyi oy kazandırıyor. Bu
anlayıştaki bir toplum 1994`te yaşanıp sonuç alınamayan, on binlerce kişinin
ölümüyle devam eden Kürt milletvekillerinin meclisten atılması senaryosunu yine
destekleyecek ve kısır döngüyü geçemeyecektir. Savaş, çatışma ortamı
milliyetçiliği toplumda tek vücut yapar. Bu vücudun temsiliyetini şu an Erdoğan
ustaca üstlenmiş durumdadır. Ak Parti kendi oyları dışında toplumdaki farklı
kesimlerin savaşa destek oylarını da kendisine çekmektedir. MHP`nin inisiyatif alan gücü rahatsız etmek
istemeyen "Devlet" tavrı, kutbun bir ucunun Ak Parti olduğunu
göstermiştir.
MHP çatışmalara zarar gelmemesine dikkat eden
tavrı ve Bahçeli statükoculuğuyla oylarını Ak Parti`ye kaçırmaktadır. Baraj
altı halini görmeyen veya umursamayan haliyle MHP çöküş döneminde olan bir
kurum görüntüsü vermektedir. MHP için lider değişikliği çok önemli politika
değişikliği yapamayacağı için çok değiştirici olmayacaktır., rolünü
çaldırmıştır artık.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaşanan savaş
ortamında kendisince risk alıcı işlere girişmek istememektedir. Kılıçdaroğlu
savaşın getirdiği gerginlik ortamından ürkerek hareket etmektedir.
Dokunulmazlık konusunda HDP`nin elinden tutmasının kendisini de bataklığa
sürükleyeceğini düşünmektedir. Kılıçdaroğlu`ndan radikal bir tavır beklemek
boşunadır. Ne tabanı, ne parti asli kimliği, ne de sahip olmadığı lider
siyasetçi kimliği buna müsaade etmektedir. Devam edecek çatışma ortamı CHP`yi
de siyasetsizliğe, etkisizleşmeye itmektedir. Kılıçdaroğlu, özgürlükçü bir
tavır takınacağına, çözüm süreci sırasındaki tartışmalar dolayısıyla Ak
Parti`yi "PKK`ya karşı yeterli tavrı almamakla" sıkıştıracağını
düşünmekte ve yanılmaktadır. Zira halk eskiye değil şu an yaşanana bakar ve yekvücut
olduğu politikaların ana belirleyicisine yönelir.
Ak Parti mevzi başarılar kazansa da bu çatışma
yöntemleriyle ve çözüm sürecini buzdolabına kaldıran haliyle uzun vadede kalıcı
rahatlama sağlayamayacaktır. HDP ve MHP`nin aynı tavırlarını devam
ettirmeleriyle baraj altı halleri daha da kalıcı hale gelecektir, CHP ise
küçülecektir. Siyasette kısa vadede çözüm gibi görünen bu son durum aslında her
sorun için uzun ve artan bir çözümsüzlüğe işaret etmektedir. Alternatifler ise
kabukların kırılmasıyla gerçekleşebilecektir.
20 Nisan 2016 Çarşamba Saat: 17:16