Davutoğlu "PKK 2013 Mayıs’ına dönerse
Türkiye`de her şey konuşulabilir" dedi Sur`da. Eski Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü
Bülent Arınç ise sürecin güncellenmesini istedi. Arınç, “Hükümetimizin
öncülüğünde ve TBMM çatısı altında çözüm için adım atılırsa, karşılık bulacağı
inancındayım” dedi. Arınç’ın “Halkımızın beklentisi ne kadar çok teröristin
öldürüldüğünü duymak değil, artık şehit haberleri duymamaktır”
Eski bakan
Hüseyin Çelik ise kendi internet sitesinde “Galiba bize nazar değdi. Şimdi,
Amerika bize IŞİD’den dolayı katlanıyormuş gibi görüntü verirken, AB’nin
bizimle ilgili en önemli gündemi mülteciler meselesi oldu. Türk ve İslam
dünyasındaki parıltımızı da büyük çapta kaybettik” diye yazdı.
Ardından Tayyip Erdoğan, “Ortada müzakere edecek
de görüşecek de bir konu yoktur” dedi. Bunun üzerine Davutoğlu çark ederek
"Bizden kimse elinde silah ve kan olan terör örgütünü muhatap alacağımızı
beklemesin" diyen Davutoğlu, "Bizim bundan sonra tek muhatabımız
milletimizdir. Kararlılığımız tamdır" ifadesini kullandı.
Davutoğlu fırça yiyeceğini bile bile niye bu
ifadeyi kullandı? Geri adım atması bir daha böyle bir söz söylemeyeceği
anlamına mı geliyor? Tayyip Erdoğan`ın sözü her zaman demiri kesecek mi?
Davutoğlu başka hangi konulardan rahatsız? Davutoğlu bir başka zamanda yine
böyle bir söz söylediğinde uyarılırsa geri adım atacak mı? Oluşan bu çatlağı
nasıl yorumlamalı, bizler ne yapmalıyız?
Davutoğlu sert bir şekilde uyarılacağını bilerek
böyle konuştu. Diyarbakır ve Sur`un perişan halini görünce siyasetçiliğini
bırakarak ve duygusal yönünün de ağır basmasıyla içindeki insan ortaya çıktı.
Bu işin böyle uzun süre gitmeyeceğini gören Davutoğlu bilinçaltındakini
söylemekten çekinmedi. Bu söylem, Ak Parti içindeki uyanan vicdanın bir
göstergesidir. Attığı geri adım ise reel politiği hatırlaması ve
siyasetçiliğine dönmesindendir. Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik gibi
Ak Parti`nin ağır toplarının uzun süredir gidişata itiraz ettiği, toplumu
savaşla daha çok zorlamamak gerektiği yönünde düşündüğü bir sır değil.
Davutoğlu`nun da çatışmaların başladığı süreç içinde ilk önce Erdoğan gibi
düşündüğünü ama zamanla evrim geçirerek savaşı uzun süre devam ettirmenin doğru
olmadığını düşündüğünü tahmin ediyorum. Bu tahminimin doğrulanacağını ve
ileride daha önemli ayrışmaların yaşanacağını düşünüyorum. Oluşan bu çatlak son
derece önemlidir. Bu çatlak kutuplaştırıcı politikalara vicdanın ve realitenin
bir itirazı olarak zihinlerde belirmiştir ve daha da belirginleşecektir.
Erdoğan`ın şu an doğuştan gelen liderlik yeteneği
ve bunu elindeki imkanlarla iyi organize etmesinden dolayı kişisel karizması
zirvededir. Bunu bir müddet daha devam ettireceği yüksek ihtimal dahilindedir.
Kendisine siyasi arenada rakip olacak bir başka alternatif lider veya parti de
yoktur. Ancak bu uzun sürmeyecektir. Uzun sürmemesi yeni bir parti vb.
alternatifin ortaya çıkışıyla değil, "keskin sirke küpüne zarar"
atasözünde anlatıldığı gibi gidişatının kendisine vereceği zarardan olacaktır.
Erdoğan uzun süreli bir savaşı göze almıştır ve her çatlak sesi bastırmak
istemektedir. "Terör örgütüne yandaş olanın vatandaşlıktan
çıkarılacağını" dile getirmesi ucu açık bir söylem olmasından dolayı son
derece belirsizdir. Her muhalif bunun içine girebilir ve bu ağır cezaya
uğrayabilir. Bu durum ise Türkiye`nin kaldıracağı bir durum değildir.
Derinleşecek krizi Kılıçdaroğlu’nun çözme şansı
var mıdır? 3 parti dışında savaşa karşı politikası belirsiz olan CHP`nin lideri
Kılıçdaroğlu`nun korkaklığı ve risk alamayacak olması yüzünden çözücü rolü
olmayacaktır. Zikzaklı ve duruma göre konuşan Kılıçdaroğlu`na bağlanan umutlar
çok zayıf umutlardır.
Şu anda muhaliflerin yapması gereken yapay
alternatifler ortaya çıkarmak değil, Ak Parti dahil olmak üzere her parti ve
kesimin içindeki ortak vicdanı ortaya çıkarmak ve bir araya getirmektir.
Davutoğlu diğer muhalif Ak Partililerin aksine icra makamındadır ve itirazı çok
önemsenmelidir. "Korktu, bir daha konuşamaz" denmemeli, bu uyanan
vicdanın gelişmesine fırsat verilmelidir. Selahattin Demirtaş`ın her iki taraf
için gündeme getirdiği "3 aylarda ateşkes" önerisine hükümet uymasa bile
Kandil hemen uymalı ve hendek, barikatları kaldırmalıdır. Devam eden durumun Kürt
sorununu kötüleştirdiği ve demokrasiye zarar verdiği ortadadır. Bu tavır ortak
vicdanın uyanmasına hizmet edecek yegane tavırdır.
Gün gelecek Davutoğlu bir başka konuya itiraz
edecek ve geri adım atmayacaktır. Zira gelişmeler bunu göstermektedir. Bu halin
sürdürülebilir olmadığı ileride daha çok belli olacaktır. Bir başka ve aslında
herhalde daha güçlü ihtimal ise Davutoğlu`nun bu itirazlarına artık tahammül
edemeyecek Erdoğan`ın köprüleri atması ve yeni bir adayı hükümetin başına
getirmesidir. Ancak bu tavır yükselen vicdanın sesini bastırmaya yetmeyecektir.
6 Nisan 2016 Çarşamba Saat: 13:06