Kürdistan’da 3 gün içinde çok farklı şeyler oldu. Haşdi Şabi ve Irak güçlerinin Kerkük, Şengal ve Mahmur’u ele geçirmesinden sonra dün sabaha çok farklı haberlerle uyandık, Kerkük ve diğer yerlerin büyük kısmı peşmergenin eline geçmişti. Özgürlüğe ve sevince hasret Kürtler, üst üste yaşadıkları şok değişikliklerle sarsıldılar.
Demek bölgede ani değişimler yaşanabiliyor, bunun ne derece anlaşmalı olup olmadığı noktasında ortalık çok netleşmiş değil. Şu anda peşmergenin kazandığı başarının ne kadar devam edebileceği zamanla netleşecek.
Kürdistan’da bağımsızlık ilan etmenin zor olmadığı ancak altının doldurulması gerektiği ortaya çıkıyor. Talabani’nin eşi ve çocuklarının ani bir karar alabilmesi sadece “ihanet” argümanıyla geçiştirilmemelidir. Neredeyse 25 yıllık bir bölgesel hakimiyet sonrası ortak bir devlet bilinci, kuvveti oluşturamamış olmanın özeleştirisi yapılmalıdır. Milli birlik, demokrasi, cumhuriyet gibi kavramlarda bir konsensusun oluşmuş olması lazımdı, gecikmenin nedeni ve kısa sürede giderilmesi şu an için çok önemlidir.
Peşmergenin İran destekli Haşdi Şabi ve Irak güçleri karşısındaki geri çekilmesi karşısında bayram eden Sünni Türkler oldu. “Kürt anasını görmesin” şeklindeki çok kısa ama tarihi ve sosyolojik olarak çok büyük gerçekliğe tekabül eden bir deyimin tekrarlanması bu topraklar adına utanç vericiydi. Çünkü İran’ın elde ettiği bir başarıya bölgede yıllardır onunla çekişen Türkiye ve Türkiye İslamcıları seviniyordu. “Yeter ki Kürt bir yere hakim olmasın” kronik hastalığı, aslında söyleyen için Kürtler arasında tersi yönde çok güçlü bir etki oluşturuyor.
3 gün boyunca Kürtler çok büyük bir şok yaşadı. İnanılmaz bir travmayla sarsıldı. Kürtlerin hissiyatından habersiz olanın anlamasının mümkün olamayacağı derin bir hüzün, öfke, sırtından hançerlenmeyi hissettiler. 3 gün boyunca ağlayan, yemeden içmeden kesilen, neredeyse hayatı protesto eden Kürtleri biliyorum ve bu psikolojiyi çok iyi anlıyorum. Aslında çok hızlı geçişlerin yaşandığı Ortadoğu coğrafyasında bu sosyolojik olayların derin analizi, bilimsel bir gözle yapılmalıdır. Bence Kürtler kimseye güvenmemeleri gerektiğini ilk başta öğrenmelidir. Güçlünün çıkarı için onu anında satabildiği bir coğrafyada bulunduğunu unutmamalıdır. Aşiret, örgüt, parti bağlarından kurtularak demokratikleşmeyi sağlayamadığı müddetçe bu ihanetleri, zayıflıkları, mahcubiyetleri hep yaşayabileceğini unutmamalıdır.
Henüz taze olayların arka planını çok iyi bilmiyoruz. Zira Barzani’nin zayıf resmi açıklamaları ve çok ani değişimler yaşanıyor. Ama şunu çok iyi görüyorum ki 3 günlük matem dönemi sonrası Kürtlerin bastırılamaz haklılığı, inancı ve direnci ortaya çıktı ve bunlar, onlara bu rövanşı kazandırdı. Aslında haklı hüzünleri, öfkeleri, kabullenememeleri kazanacaklarının göstergesiydi. İhanetlerden, iç savaşlardan çok çekmiş Kürtler bölgenin kalıcı gerçeği olduklarını çeşitli siyasi taktiklere, kurnazlıklara rağmen ispatlıyor, ispatlayacak.
Kürtler için yeniden diriliş artık zor değil. Sokağın gücü bunu gösteriyor. Arabanın üstündeki Irak bayrağını çekip indirme cesareti varsa artık bu selin karşısında duracak güç yoktur. Korku korkuyu üretir ve araba araba kuyruk olup kaçmaya çalışırsınız ama yapay olana karşı tabii bir direniş gösterdiğinizde sizin önünüzde duracak güç yoktur.
Kimsenin özgürlüğe, bağımsızlığa hasret Kürtleri mahcup etmeye hakkı yoktur. Kürtler çok zor bir coğrafyada tüm dünya güçlerinin at oynattığı bir arenada haklı mücadelelerini sergiliyor. Ani sevinç ve öfkelere düşmeden sorunların arka planlarını ve çözüm yollarını net bir şekilde belirlemezlerse daha çok hayal kırıklıkları yaşayacaklar. Bunu bir an evvel başarmalılar zira artık hayal kırıklığı yaşamayı hiç hak etmiyorlar.
20 Ekim 2017 Cuma Saat: 09:09