"Evet, "Hayır" dengesi
Cumhuriyet tarihindeki çok seçimin aksine sonucu belirleyecek aralığın etrafında oldukça geniş, yumuşak bir seçmen kitlesi olduğunu düşünüyorum
Anayasa değişikliği referanduma gidiyor. Ya "evet", ya da "hayır" çıkacak. Peki sonuç ne olacak?
Bu seçim Türkiye demokrasisi için çok önemli. Ya demokrasi ya da tek adam yönetimi çıkacak, bu açık. Peki istediğimiz sonucun çıkması için ne yapmalıyız?
İlginç olan, sonradan "evet" diyenin bile pişman olabileceği bir demokrasiden uzaklaşma eğiliminin şu anda önde görünmesi. Ak Parti`nin ağır topları teklifin son derece demokratik olduğunu ispat gayreti içinde, zira demokratik bir değişiklik olduğunu göstermek gerçekten üstün bir gayret ve performans gerektiriyor. Taraftarlaşmış Ak Parti tabanı ise "evet " denmesi gerekiyorsa "evet " deme eğilimi içinde. Peki bu kolektif "demokrasiden uzaklaşıldığını görmeme hastalığı" nasıl tedavi edilecek?
Tedavisi zor, uzun yılların doktoru olarak kronik bir durumla karşı karşıya olduğumu görüyorum. Ancak bazı hususlara riayet belki vicdanları harekete geçirebilir, iyice uzaklaştığımız demokrasiye dönüşü sağlayabilir.
Önce genel duruma bakalım. Her parti mensubu liderinin tavrına göre şekillenme durumunda, genel temayül bu., “evet” çıkacak. Ancak her partinin seçmeni 1 Kasım 2015 seçimlerindeki gibi oy kullanacak diye bir kaide yok. Seçmen tabanlarında önemliye varacak parti tercihi dışında kaymalar olabilir. Parti oyları da bir yelpazenin çeşitliliğini aktarır, ikna edilebilecekler ve edilemeyeceklere kadar önemli bir farklılık grubu içerebilir. Bu durum etkili kampanyanın her iki taraf için önemini gösterir. Peki etkili kampanyanın şansı ne derecedir, nasıl yapılır?
Cumhuriyet tarihindeki çok seçimin aksine sonucu belirleyecek aralığın etrafında oldukça geniş, yumuşak bir seçmen kitlesi olduğunu düşünüyorum. Bu kritik aralığın böyle geçişkenliğe açık olması mantıklı bir propagandanın önemini gösteriyor. Sonucu belirleyecek aralığın daralmış, kemik bir alan olmaması aslında seçimin sürpriz sonuçlara çok açık olduğunu gösteriyor. Tarafların yapacağı etkili ve başarılı bir kampanyayla ya şu andaki tahminin üstinde bir "evet " çıkacak, ya da şu andaki tahmin üstünde bir "hayır" çıkacak.
Vatandaş bu değişikliklerin içeriğini iyi bilmiyor. Teknik bir konu olduğu için konuya vakıf değil, fısıltı gazetesinin söyledikleriyle idare ediyor. Başkanlıkla tek adam yönetiminin hakim olacağı endişesi aslında "evet " diyecek kesimin önemli bir kısmının da endişesi ancak taraftarlık durumu şu anda daha baskın, bu, ikna çabasının etkili olmayacağı anlamına gelmiyor.
Bir kesim de otoriter bir yönetim işaretlerinden iyice rahatsız olsa da ülkenin iç ve dış siyasi karışıklıklarınıın üstesinden ancak güçlü bir liderin geleceğini düşünüyor ve tercihini çok gönülden olmasa da "evet "yönünde kullanma düşüncesinde.
Aslında Türkiye siyasi tarihinin genel tablosuna baktığımız zaman "evet"in çıkması kuvvetle muhtemel çünkü %70`e, %30 gibi klasik sağ, sol dengesinin olduğunu biliyoruz ve Ak Parti, MHP koalisyonu sağ kesimin oranını işaret ediyor gibi. Ama MHP içindeki tartışmalar da önemli bir husus. Bu tartışmaların önemli bir itirazın yükselmesine neden olacağına pek katılmıyorum. MHP, içindeki tartışmaları yine de lider karizmasının hakim olduğu bir parti geleneği nedeniyle "evet" yönünde sonuçlandıracak gibidir. HDP oyları da tek blok değildir, başkanlık meselesinden dolayı çözüm sürecinin bozulduğunu düşünüp başkanlığa destek verecek bir Kürt seçmen kitlesi de vardır. CHP kitlesi içinde az bir oran olsa bile "evet" e yönelebilecek bir kitle olduğunu anketler gösteriyor. Bu kadar “evet “yönündeki genel bir durumu gösterdiğine göre hala niye yazıyorsun, “hayır”ın şansı olduğunu nasıl söyleyebileceksin dediğinizi duyar gibiyim. Bu durum "evet "oyları için bir avantajı gösterebilir ama yine de referandum "evet" çi cephe için çantada keklik değildir. Peki bu kadar "evet "yönündeki eğilime göre sonucun yine de çantada keklik olmadığını nereden çıkarıyoruz?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan`a destek veren SP``nin bu sefer "hayır" tercihi önemlidir, demek ki SP yöneticileri ciddi bir demokrasi zaafiyeti olacağı öngörüsünde. SP`nin bu tercihi dindar, muhafazakar kitlenin çantada keklik olmadığını da gösteriyor. Önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan`ı desteklemiş SP seçmen kitlesinin bu sefer aksi istikamete yönelmesi sadece küçük oy oranlarıyla konuyu hafife almanın doğru olmayacağını, muhafazakar kitlenin az çok olan tek adam tedirginliğinin de hesaba katılması gerektiğini göstermektedir.
Ak Parti artık yükselen bir parti değildir. Kutuplaşma, yozlaşma, vicdan sızlatan uygulamalar nedeniyle büyük buz dağı daha da büyümemekte, yavaş yavaş erimektedir. Bu erimenin süresinin ne kadar olacağı bilinmez ancak hızlandırıcı faktörlerin çıkarcı ve dili bozulmuş fanatik köşe yazarları eliyle hızlandırıldığı da göze çarpmaktadır. Erdoğan`ın çevresindeki çıkarcı gruba bakıyorum da, tökezlese ilk tekmeyi onlar atacaktır. Yerellerdeki yozlaşmış yöneticilerin vicdan sızlatan uygulamalarının Ak Parti için bir iniş ivmesi göstergesi olduğu bellidir. Ayrıca haksız ve zalim uygulamalarla işinden ihraç edilmiş önemli bir KHK mağduru kesim ve etkileyebileceği kesim, vicdani değerlerin seçimin kaderini belirlemede asıl önemli faktörler olduğunu göstermektedir. Seçim vicdan eksenine oturtulmalıdır.
"Evet" kampanyasının kişi odaklı olacağı bellidir. Erdoğan`ın yüksek popülaritesine güvenen Ak Parti referandumu muhtemelen çok açıkça ifade etmese de Erdoğan üzerinden götürecektir. Lider sıkıntısının yaşandığı Türkiye`de karizmanın ağır basacağını düşünerek lider ağırlıklı bir kampanya yapacaklardır ki bu çok mantıksız değildir zira son tahlilde seçim kişiselleştirilecektir. "Hayır" cı kesimin bunun aksine kişi odaklı olmayan bir kampanyaya ağırlık vermesi gerekir. "Anti Erdoğan " bir kampanya şeklinden ziyade temel demokratik değerlerin öne çıkarıldığı bir "hayır" kampanyası ancak başarılı olabilecektir.
"Hayır" cı kampanya eğer var olan şansını yok etmek istiyorsa dini değerleri aşağılayan bir kampanyaya sarılmalıdır..! Dini ve dindarları incitecek bir dilin, sonucu önemli oranda etkileyeceğini düşünüyorum.
Son tahlilde mesele Ak Parti tabanındaki muhafazakar kitlenin ikna edilmesiyle olabilecektir. Sonucu belirleyecek ana, kritik kesim burasıdır, kaymanın sonucu etkileyeceği kesim burasıdır. Bu kitleye karşı yapılacak dini, siyasi değerlerdeki tek adamcılığı engelleyici ikna usulleri sonucu belirleyecektir.
Mesela dindarlara yaklaşımda "hayır" cı kampanya şu örneğe bakarak bir değerlendirme yapabilir. Dini değerler üzerinden yaklaşıma şu konu, örnek verilebilir. Ayetler, hesap gününde hatalı insanların Allah`a "biz liderimiz yüzünden bu yanlışı yaptık, bizi mazur gör" demesinin net bir şekilde kabul edilmeyeceğini hatırlatır, bunu anlatmak sanılanın üstünde önemlidir. Her kesimden insanın çok sevdiği liderinin her sözünü sorgulaması, putlaştırmaması gerektiğini hatırlatmak önemlidir. O liderin yanlışına uymanın öte dünyada kimseyi kurtaramayacağı vurgusu önemlidir.
Referandumu kazanabileceği kriterler üzerinden mantıklı bir kampanya yürüten kazanacaktır, en önemli husus göz ardı edilirse istenmeyen yönde sonuçla birlikte önemli bir umutsuzluk da oluşacaktır.
@gergerliogluof
25 Ocak 2017 Çarşamba Saat: 21:53
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.