“FETÖ" sonrası diğer cemaatler heyecanla
ayağa kalkmış durumda. Çünkü boşalan çok kadro var. Liyakat esasına göre
hareket etmek yine sözde kalacak gibi.
Bir cemaattin güç hırsının patlamasıyla ortaya
çıkan tablo yine ibret alınmadığını veya zaten alınmayacağını gösteriyor.
Gülen, bir dönem sıradan bir coşkulu vaiz olarak klasik temalarla cemaat
oluşturmaya çalışmıştı. Ancak sonradan makas değiştirerek devlete hakim olmak
için takiyye metodunun etkili olduğuna inandı. Bilhassa devletin etkili
yerlerinde güç sahibi olmak için öğrencilerine özel yönlendirmelerde bulundu.
Elde ettiği güç ulusal sınırları da aşıp uluslararası olduğunda artık kendisine
çok güveniyordu. İktidar ile girdiği güç savaşında kaybettiğini anlamayacak
kadar güç sarhoşu olmuştu, sonunda inanılmazı yaptı ve darbeye tevessül etti.
Başarısız olacağı çok belli olan darbe girişiminin hiç sorgulanmaması bile ne
denli hormonlu bir büyümeye sahip özgüvenin olduğunu ortaya koyar.
Şimdi önemli olan diğer cemaatler. Türkiye`de
Kemalist kesimler cemaatlerden haz etmezler ancak önlenemeyeceğini halen
öğrenemediler. Bu toplumun yapısına uygun ve beklenen, istenen bir yapılanmadır
cemaatçilik. Yıllardır en zor koşullarda bile dindar toplumun ne denli
zorluklarla cemaatlere destek verdiği genellikle bilinmez. “FETÖ vesilesiyle
cemaatleri bitirelim" düşüncesi toplumda karşılık bulmaz. Önemli olan var
olan cemaatlerin eski geleneği devam ettiremeyeceğinin ihsas ettirilmesi ve
uygulamaya konmasıdır.
Cemaatlerin ileride yeni bir "METÖ",
"CETÖ" olacağı bellidir. Zira cemaatin güç isteği ve devlete bir
çıkar karşılığında doldurulmaması gerektiği halen anlaşılmamaktadır. Sanki tek
suçlu "FETÖ" imiş gibi hareket edilmekte, diğer cemaatler gasp edilen
kadro haklarını almak için sabırsızlanmaktadır. Bunun yanlışlığını ifade
edenler İslami kesimden olsa bile Şeytanlaştırılmaktadır. Aslında ileride
başlarına "FETÖ" benzeri bir felaket gelebilecek olan cemaat mensupları
bugün fetöleşmenin mahzurlarının hatırlatılmasından memnun olmalılar. Zira
sempatizan düzeyinde cemaatlere destek verme genellikle büyük bir içtenlik,
fedakarlıkla yapılmaktadır. Özeleştirisiz bir şekilde bu halin devamına göz
yumanlar başlarına gelebilecek hormonlu büyüme güç patlamasından ileride
şikayet etmesinler. Şu an ilerideki bu tehlikeden bahsedenleri yerden yere
vuran cemaat üyeleri sorunun ne kadar kronik olduğunu hepimize göstermektedir.
Bu eleştirilerin cemaatlerinin benmerkezciliğini önleyerek onlara iyilik
edeceğinin farkında olmayan kişiler, sızlanmalarına yine de devam edecektir.
Ortadaki çıplak ve önlenemez gerçeği konuşalım, ne
iktidar ne de cemaatler "fetö" meselesinden doğru dersi alacaklar.
Aynı hikaye değişik bir versiyonuyla devam edecektir. Şu an devlette hızla
kadrolaşan farklı cemaat mensupları “liyakat” dese de kendisinden olmayanın
önünü açmayacaktır. Cemaatlere sadece kendisinin haklı olmadığı
hatırlatılmadıkça aynı döngü devam edecektir. Partilerin milletvekili aday kotalarında özel yer ayrılan cemaatlerin
bundan sonra liyakatte saygı göstereceğini düşünmek saflıktır.
Cemaatler tek haklı, dinen muteber, yönetime layık
olanın kendileri olmayacağını bilmeliler. En büyük hastalık ise devlete
eklemlenmeleridir. Cemaatlerin devletten nemalanması aslında en başta kendi
sivil geleneklerine zarar vermekte, eleştirememe hastalığı başlamaktadır.
İktidara yapışanlar beraber döndükleri için çelişkili değişimleri eleştirmeyi
unutmaktadır. Devlet ve sivil toplum ayrılığının önemini hiç önemsemeyenlere
bunları anlatmak zor. Tarihte saygın din adamları ve cemaatlerin ilkesel olarak
devlet görevi kabul etmemesi günümüzde unutulmuş tarihi bir vakadır. Cemaat üyesi devlette yer alsa bile
bu ayrımı yapması gerektiği kendisine öğretilmelidir. Sivil toplum örgütleri
devletle beraber var olmalı ancak devlete eklemlenerek, yapışarak, kaderdaş
olarak bir gelecek inşa etmeye kalkışırlarsa her zaman en büyük kötülüğü en
başta üyelerine, sonra devlete ve topluma yapmış olacaklardır.
@gergerliogluof
31 Ağustos 2016 Çarşamba
Saat: 11:14