Baskın bir seçim yaşıyoruz. Hızlandırılmış bir şekilde ülkenin geleceğine karar veriyoruz. İktidar çeşitli gerekçelerle bu tedbiri aldı ve ülkede artık seçimden başka bir şey konuşulmuyor. Bu ani karar ülke tansiyonunu da yükseltti. Oldukça gergin başlayan seçim hazırlıklarının 24 Haziran`a doğru daha da artması muhtemel. Hiç arzu edilmeyecek bu hali önleme görevi en başta muhalefette, zira gerginlik kutuplaşmayı seven Erdoğan`ın işine yarayacak.
Aslında havada 7 haziran kokusu var. Ekonomik ve siyasal göstergeler iyice kötüye gittiği ve çıkmaz sokağa girildiği için erken seçim kararı alınmak zorunda kalındı. Genel bir memnuniyetsizlik, en belirgin ivme olmuş durumda. Çalışanlar, emekliler, esnaf, KHK`lılar mutsuz, en mutsuzuysa Kürtler. Kürtler sessiz bir öfkeyle 24 Haziran`ı bekliyor. Erdoğan, muhtemel genel seçim yenilgisini önlemek için çok tedbire başvuracak ama balçıkla örtülemeyecek bir gerçek, iyice netleşiyor. Havada 7 Haziran kokusu var ve iktidar muhtemelen tek başına çoğunluğu kaybedecek. Peki muhalefet bu muhtemel galibiyeti zaafiyete uğratmamak için ne yapmalı?
Erdoğan kurt bir politikacı ve en zor anında, en haksız olduğu zamanda bile kıvrak manevralar yapma kabiliyetine sahip bir politikacı. Belki başkanlık seçiminde avantajlı ama genel seçimde tam tersi. 2019 beklenseydi her geçen gün Erdoğan kaybedecekti ve bu yüzden seçimi alelacele erkene çekti. Fakat onun için olumsuz gelişmeler hiç tahmin etmeyeceği şekilde devam edecek ve önemli bir yenilgi alacak. Ak Parti, MHP ittifakının ilk kurulduğu günlerde avantajlı gibi görünen bu ittifakın uçuruma düşene sarılanın da imha olduğu bir başarısız kurgu olduğunu yazmıştım. Muhalefet, kurgulanacak bir dini kutuplaşmayı önleyemezse bu ayağına kadar gelmiş fırsatı kaçıracaktır. Muhalefet Erdoğan`ın polemiklerine kanmamalıdır. İnisiyatif, muhalefetin elinde olmalıdır. Muhalefetin pek iyi olmayan siyaset kabiliyeti şimdilik önemli bir dezavantaj. Ancak adaylar ve partiler iyi analiz ve siyaset kuruluşlarıyla çalışarak bu açığı kapatabilir. Kabul etmek gerekirse Ak Parti organizasyon işlerinde oldukça başarılı. Birçok hatasını bu özelliğiyle gidermeyi çoğunlukla başarıyor.
Erdoğan ilk önemli açığını verdi. Kendi diliyle daha çok yanlış yapacak çünkü yanlış bir yolda. Demokrasi tercihini terk edeli çok uzun zaman oldu ve ne kadar güçlü olursa olsun sarf ettiği sözlerle çok hata yapacak. Medya tekleşmiş olsa da bu sefer muhalefetin elinde sosyal medya var. Her geçen gün önemi artan sosyal medya artık yavaş yavaş Ak Parti seçmenini de etkileyecek. Bunların ilki T A M A M kampanyasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı bir konuşmada "Bizi İstanbul Büyükşehir Başkanlığı`na (İBB) da, AK Parti Genel Başkanlığı`na da, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı`na da milletim getirdi. Onlar `Tamam` derse, kenara çekiliriz” ifadelerini kullanmasının ardından muhalefette geniş bir “T A M A M” kampanyası başlamıştı. Zekice bir tarzla Erdoğan 1-0 yenik duruma düştü. Ak Parti "Devam" atağı yapacak ama bu, hep T A M A M gölgesinde kalacak.
En başta Erdoğan`a söyleyeceğimizi söyleyelim. T A M A M diyen sensin, T A M A M dedirtecek olan da biziz. Zulmün bitişine T A M A M diyeceğiz, merak etme. Hep böyle olacak, konuştukça açık vereceksin. Devri iktidarın T A M A M olacak. Hakka, adalete, demokrasiye SELAM diyeceğiz.
Havadaki 7 Haziran havası her yerde var. Sessizce mırıldanan Ak Partililerde, moral bulmuş CHP`lilerde, yeni bir heyecan ile umut peşinde koşan İYİ parti ve Saadet Partisinde bu bariz bir şekilde göze çarpıyor. HDP ise 1 Kasım kabusunu üzerinden atmış ve referanduma göre çok daha canlı, istekli, heyecanlı durumda. Ak Parti seçmeninde heyecan yok, aday adayları iş adamları ve bürokratla çoğunlukla. Erdoğan hantallaşmış bir hasta vücuda doping iğneleri yapan bir doktor gibi. Ama bu ilaçlar artık bu hasta, hantal vücuda artık fayda yerine zarar verecek.
Seçimin önemli bir handikabı kampanyanın Ramazan ayı içinde yapılacak olmasıdır. Ak Parti, muhtemelen aşırı bir din istismarını devlet imkanlarıyla yapacaktır. Muhalefet her partisiyle uyanık olmalı, artık bu eski kaşarlanmış metoda yenilmemelidir. Bazı muhalif gruplarda görünen, KHK`lılarda da hissedilen bezginlik dolu ruh halinden dolayı seçimleri boykot tavrından uzak durulması gerekir. Kürtlerde ilk başlarda hissedilen boykot isteği bence hızla eriyor. Selahattin Demirtaş`ın cezaevinden yürüteceği bir kampanyadaki dezavantajı ve Cumhur ve Millet ittifakının HDP`yi dışta tutması Kürtleri seçime aktif müdahaleye itiyor. 1 Kasım`daki bezginliğin Kürtler için kaybolduğu bir seçime giriyoruz.
HDP mutlaka barajı aşacak ama bu, bir rehavete neden olmamalı, çok sıkı bir çalışma içinde olmalıdır. Zira tüm haklılığına rağmen sahada bürokrasiyle en çok mücadele etmek zorunda olan HDP olacaktır. Kürt illerinde referandumda bürokratların nasıl bir Ak Parti militanı olduğunu herkes görmüştü. Zaten HDP’nin barajı aşamaması muhalefet için de bir felakettir. Ak Parti için ise talih kuşunun başına konması demektir. En az 80 milletvekilinin hak etmediği halde HDP`den Ak Parti`ye geçmesine yol açacak bir durum, seçimin tüm meşruiyetini kaybettirecektir. Bu yüzden Kürt illerinde sandık başlarındaki görevlendirmeler HDP genel merkezi için hayati önemdedir.
Çaresiz bir şekilde eleştirisini sürekli yaptığımız iktidarı düşürme fırsatı demokratik bir hakla önümüzdedir. Muhalefet önemli konularda büyük hatalar yapmazsa bu sefer T AM A M olacak.
11 Mayıs 2018 Cuma Saat: 00:16