• Ana Sayfa
  • »
  • SUSURLUK, ŞEMDİNLİ, SAUNA, VATANSEVER KUVVETLER

SUSURLUK, ŞEMDİNLİ, SAUNA, VATANSEVER KUVVETLER

Farklı ırkları veya farklı dinsel anlayışları kabul etmek ve bu ülkeyi provokatörlerin tuzağına düşürmememiz gerekmektedir.


 


 

Türkiye’de son günlerde olan gelişmeler hakikaten popüler mafya dizilerinin tekrarı şeklinde oldu

 

Susurluk, Şemdinli, sauna gibi isimlerle anılan ve bir türlü aydınlatılamayan karanlık ilişkiler ağının bu olayda da devam ettiğini gördük. Olayın hemen akabinde yazdığım yazıda perde arkasından gizli güçlerin çıkacağını belirtmiştik. İster buna derin devlet deyin ister kontrgerilla deyin fark etmiyor.

 

Olayın  hemen sonrasında sokağa  dökülerek  dindar  kesimi suçlu olarak  ilan  eden  ve  hatta mollalar  iran’a  diyerek  halkın  bir kesimini  ülke  dışına  göndermeye  çalışan  kesimler bununla  kalmadı.”Katil  hükümet”  “ordu  göreve”  gibi  hükümeti katil ilan  edip ardından    antidemokratik özlemlerini ortaya  serdiler.İşin  belki de  en  vahimi  çok önemli bir  sorumluluk koltuğunda  oturan  genelkurmay  başkanının  bu ve  benzeri tepkilerin  hatta  sürekli olması gerektiğini  söylemesidir.

 

Danıştay’a saldırı olayı çorap söküğü gibi çözüldükçe vatansever kuvvetler güç birliği adlı son zamanlarda ortaya çıkan bir teşkilat çıkmaya başladı. Bu grup hem sağdan hem soldan çeşitli kişi ve sivil toplum örgütlerini ulusalcılık paydası altında bir araya getiren bir teşkilatlanma. Türkiye’de kendine göre gördüğü sorunlara çeşitli şekillerde müdahale eden bir teşkilatlanma. Kızılelma koalisyonun gerçekleştirildiği bir teşkilatlanma. Zanlıların evlerinde yapılan aramalarda bulunan belgeler 12 Eylül öncesi sabah sağcıyı vuran silahın akşam solcuyu vurması gibi olayları düşündürüyor.

 

Milli güvenlik siyaset belgesi olarak adlandırılan ve çok gizli kaydı ile saklanan bir kitap aranılan evlerde azmettiricilerin kasalarında bulunuyor.

 

Fakat sokaklarda “Türkiye laiktir laik kalacak” diye yürüyenler birilerinin dolduruşuna geldiklerini kısa bir süre sonra anladılar. Bu olay son zamanlarda operasyonlarını çok becerikli bir şekilde yapamayan derin güçlerin iyice gün yüzüne çıkmasına vesile oldu. Bu çıkış aslında akıl mantık sahibi kişiler için çok daha önceleri olmuştu. 28 Şubat öncesi topyekün saldırı manşetleri çeken hürriyet gazetesinin başyazarı Ertuğrul Özkök ise  “bu saldırı cumhuriyetin 11 Eylülüdür” diyerek fitili iyice ateşlemeye çalışıyordu. Aslında toplumdaki gerilimleri azaltıcı hakkaniyetli kararları talep etme varken bu gerilimli konular üzerinden kötü niyetlerini gerçekleştirmeye çalışanların emellerine alet olunuyordu.

 

Fakat asıl üzücü olanı ağzından demokratlık vb kelimeleri hiç düşürmeyenlerin duygularının esiri olup fena halde birilerinin dolduruşuna gelmesiydi. Demek ki ülkede en ufak bir duygusallıkta A.B.D’nin ırak ve Afganistan’a saldırısını onaylayacak derecede bir gözü dönmüşlük potansiyeli mevcuttur.

 

Ülkede birbirinden rahatsız olan kesimler yok demek istemiyorum. Tabii ki ülkemizde baskıyla tektipleştirmeyle yok edilemiyen muhalif gruplar vardır. Çeşitli gruplar arasında demokratik bir yarışta mevcuttur. Fakat eskiden beri tekrarlanan bir vakıa devam etmektedir. Muhalif grupları birbirine kırdırarak kendi istedikleri bir anlayışı devam ettirmek, Hukuku küçümsemek Türkiye’nin çözmekte zorlandığı sorunları hukuk dışı mafya vari  metodlarla  çözmek.

 

Aslında çözümler çok zor olsa da hukuk dairesi içinde kalmanın gerekliliği uzun vadeli adaleti sağlamak için ortadadır. Tarih boyunca bazen doğruları söylemek yürek istemiştir ama haklı çıkan da hep doğrular olmuştur.

 

Ülkemizde barışın ne denli pamuk ipliğine bağlı olduğu ortadadır. Genelkurmay başkanından medyaya kadar önce idam edip sonra yargılama geleneğinin tipik bir tekrarı yapılmıştır. Derin devlet bağlantı haberlerini manşetten haber vermeyi bırakın ara sayfalarda bile yayınlamayan medya organları her gün baskı yapmaya ne yüzle devam edeceklerdir. Bir  hakimin  kanının  dökülmesine  yol  açan    danıştay’ın  provokatif  kararlarını  alkışlayanlar  derin devletin  ortaya  çıkmasıyla  en  azından  akıllarını  başlarına  toparlamıyacak mıdır?. En  azından  yüzleri  kızarmayacak mıdır?. Ülkenin hassas ekonomik dengelerinin sansasyonel yalanlarla sarsılmasının fakirin belini biraz daha bükeceğinin farkında değiller midir?

 

Türkiye’de çözülemeyen sorunlar ortadadır. Kürt sorunundan başörtüsü sorununa kadar da bunların çözümü çok zor değildir. Her kesimin insanca yaşayacağı kendi dilini,  kültürünü dinini kullandığı için aşağılanmadığı bir ortamı sağlamak zor değildir. Farklı ırkları veya farklı dinsel anlayışları kabul etmek ve bu ülkeyi provokatörlerin tuzağına düşürmememiz gerekmektedir.

 

29 Aralık 2013 Pazar Saat: 13:33

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 534

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.