Tarihi olaylar değişik şekillerde insanlara
sunulabiliyor; hikâye şeklinde, öğreticiliği ön plana alan bir sunumla veya
bilimsel bir şekilde açıklanabiliyor. Tarihteki olay ve olgular hangi şekilde
aktarılırsa aktarılsın insanlığa fayda sağlamayı hedefliyor.
Tarihin yüzyıllardır bir bilim olarak görülmesi,
tüm devletlerde bu bilimin okullarda öğretilmesinin altında yatan temel mantık
bu bilimin topluma yarar sağlayacağı düşüncesidir.
Tarih bilimi; hemen hemen tüm devletlerde,
okullarda ders olarak okutulmasında düşünülen fayda yanında, toplumu
birleştirici özelliği, devletlerin kendi varlıklarını koruma, kültürlerini
devam ettirme ve devletin ideolojisini sağlamlaştırma, sürdürme
amaçlanmaktadır.
İnsanlar için hafızanın ne kadar önemli olduğunu
herkes bilir. İnsan hafızası olmazsa; insanların sürekli yerinde sayacağını,
önünü göremeyeceğini hepimiz biliriz. Yaşadığımız her deneyimden bir ders
çıkarır, sonraki adımlarımızı da ona göre atarız.
İnsanlar geçmişteki tecrübelerini olduğu gibi
alır, değerlendirir ve ona göre hareket eder. Yaptığı değerlendirme kendince
doğru ve gerçek olduğundan hata yapma olasılığı düşüktür. Bu yüzden de
kendisine büyük bir fayda sağlar. Yaptığı olumlu – olumsuz davranışlar
kendisine bir ibret vesilesi olur. Doğru ve yanlışlar kişiler için bir kompleks
veya üstünlük kaynağı olmaz; değerlendirme, kendine çeki düzen verme aracı
olur.
Hafızanın üstlendiği işlev ne ise tarih biliminin
de aynı görevi yerine getirmesi beklenir.
Teoride tarih bilimi için düşünülen, söylenilen
olumlu özellikler, objektif değerlendirmeler, uygulamada devletlerin,
toplumların, ideolojilerin aracı olmaktan öteye gidemiyor
Toplumlar,
tarihi olayları alıp incelerken akademik değer taşıyan; birincil, ikincil ya da araştırma
kaynaklarının kullanılması gerekirken, kaynak niteliği taşımayan eserlere
yönenilmesi ya da eserlerden cımbızla çeker gibi olayın sadece bir parçasının
alınması, kendi iddiaları için malzeme edilmesi kabul edilemez.
Olayları incelerken ilgili birçok devlet olmasına
rağmen sadece kendi kaynakları ile olayları değerlendirmesi, ya da olayın sebep
ve sonuçlarını kendi döneminin şartlarını düşünmeden bugünkü mantıkla izah
etmeleri yanlış bir yöntemdir.
Tarihi olaylar gerçekleşir. Tarihçiler olayı
belgelere dayanarak aydınlatmaya çalışırlar. Bundan sonra tüm toplumlar
devletler, ideologlar, aydınlar kendi pencerelerinden olayları değerlendirir,
amaçları doğrultusunda tarihi kullanırlar.
Bu noktada
tarihi olayların değerlendirilmesinin ne güvenirliği ne de objektifliği kalır.
Her bir olayın siyasi, ekonomik, dini, sosyal ve
kültürel sebep ve sonuçları varken herkes kendince amaçlarına hizmet edecek
neden ve sonuçları seçmeye başlar oradan çemberi genişletmeye çalışır. Kimse
olayı objektif bir şekilde ortaya koymaz; sübjektif değerlendirmeler ağırlık
kazanır öyle ya tarihi olay kendisine bir dayanaktır, haklılıklarını gösterecek
bir delildir.
İnsanları Tarih bilimine karşı soğutacak,
güvenirliğini sürekli tartışmalı hale getirecek pozisyonlara sokmak, tarih
bilimine yapılan bir haksızlıktır.
Objektif, güvenilir tarih değerlendirmesi mümkün
ama çıkarlar devreye girince bu olasılığı ortadan kaldırıyor. Tarih biliminin
sosyal bilim olması değişik farklı mecralara sürüklenmesine yol açıyor.
Birileri çıkıp toplumların kendi amaçları için
olayları değerlendirmesinin ne zararı var diyebilir. Zararı var zira farklı
bakış açıları verilmeden dar bir çerçeveden değerlendirme bağnaz, hoşgörüsü
zayıf bireyler yetişmesine yol açacaktır. Doğrular yalnız benimdir anlayışı
hakim olursa kendimizi yanlışlara, hatalara sürükleriz.
Tarihçilerin büyük uğraşlarla ortaya çıkardıkları
ve insanlığın hizmetine sundukları bu bilgileri kendimize kalkan kılmak,
ideolojilerimize malzeme yapmak, değiştirmek veya insanları yanlış yollara
yönlendirmek ne derece doğru ve insanidir bunu siz okuyuculara bırakıyorum.
Ne olur yani bir olayı olduğu gibi tüm sebep ve
sonuçları ile kullanmak, bunu yapamıyorsak ta olaylar ile ilgili farklı
kaynakları ve değerlendirmeleri gözler önüne sermemiz bizden ne eksiltecek bunu
merak ediyorum.
Netice itibarıyla insanlar bir şekilde
farklılıkları görebiliyor, öğrenebiliyor. Hele günümüzde bilgi toplumu ve
küreselleşmenin olduğu bir dönemde farklı bilgilere ulaşmak kadar kolay bir şey
var mı?
Devletler,
tarihi olayları farklı bakış açılarıyla, eleştirel bir yaklaşımla vermesi kendi
insanının güvenini daha da arttıracaktır. Bu şekilde verilmediğinde kendi
çabasıyla farklı değerlendirmelerle karşılaştığında güven sorununun ortaya
çıkması kaçınılmazdır.
İsteyen istediği şekilde olayları ortaya koyuyorsa
bizim yapmamız gereken; İleri sürülen iddiaların, doğruluk ve yanlışlığını
sorgulamak, eleştirmektir; eğer biz tarihi olaylara ilgi duyuyorsak farklı
değerlendirmeleri okuyacak kendimize göre bir sonuç çıkaracağız.
Okuyucu ve dinleyicilerin şunu hiçbir zaman
unutmamaları gereken bir gerçek var ki tarihi olaylardan her kesim farklı bir
şekilde nemalanıyor bunu bilerek dikkatli olmak durumundayız.