İnsanları yerinden, yurdundan etmek, kan ve
gözyaşına, ölümlere sebep olmak, ne büyük zulüm, ne büyük vahşettir!
Bunu bilmeyen var mı?
Bu durumu en iyi bilen, yaşayanlardır.
Oturduğumuz yerde sırtımızın pek, keyfimizin
yerinde olduğu, bir elimizin balda, bir elimizin yağda olduğu, sımsıcak
yataklarımızda, ölüm korkusu yaşamadan anlamak mümkün mü?
Hiç sanmıyorum.
Çocukların, kadınların, yaşlıların ve o masum
insanların yakarışları ne zaman sona erecek, İnsanların kanıyla beslenmeyi,
insan kemikleri ile tepeler oluşturma zihniyetini ne zaman bitireceğiz?
Kurşun ve top sesleri ne zaman susacak?
Kadın, çoluk- çocuk çığlıkları sevince dönüşebilecek
mi?
Bu dünyada üzüntüler, kederler, ölümler hep bizim
payımız mı olacak?
Daha ne zamana kadar kan emici vampirler bizim
kanımızla, emeğimizle beslenmeye devam edecek?
Ne zaman kadar insanımızın kaderi ile oynamaya
devam edecekler?
Yaşadığımız coğrafyaya hep ağlama, yakarma,
çığlıklar mı nasip olacak?
Bize hiç mi rahat, huzur, sevinç, kısmet
olmayacak, hiç gülemeyecek miyiz?
Bu vahşet, bu kaos daha ne kadar sürecek, daha ne
zamana kadar insanlar ölmeye devam edecek?
Her gün ama her gün acaba nerede bir kaos, savaş,
mücadele olacak diye beklemekten, düşünmekten, bölgemizin her bir insanı için
tedirgin olmaktan aklımızı yitirmek üzereyiz.
Son birkaç aydır insanların yerlerinden,
yurtlarından edilişlerini, can korkusuyla yaşam kavgasına girmeleri karşısında
içimiz parçalanıyor. Kürtlerin,
Şiilerin, mazlum halkların akın akın göç etmelerine yüreğimiz
dayanmıyor.
İnsanımızın dengesi bozulmaya başladı.
Emperyalist devletlerin sürekli Müslümanları
kullanarak amaçlarına ulaşma yoluna gitmeleri sırtımıza, başımıza basarak
yükselmeleri ne kadar da üzüntü verici bunu bilmeyen var mı?
Son aylarda Işid’in alet ve sebep olduğu bölgedeki
savaş, kaos hepimizi derin bir üzüntü içine sokuyor.
Binlerce insan öldü, yaralandı, binlerce ev yerle
bir edildi, binlerce insan yerinden yurdundan oldu. Olaylara seyirci kalmak,
her geçen gün tehlikenin büyümesine, her geçen gün daha fazla zayiatın
oluşmasına neden oluyor; yine gözyaşı, yine ölüm, yine vahşet...
Bölgemizin hassasiyeti ve önemi itibarı ile
herkesin olumsuz etkilendiğini biliyoruz; ancak bu savaşta iki tarafın varlığı
son derece düşündürücü değil mi?
Normalde tüm devletleri ilgilendiren ancak
Kürtlerle İşıd arasındaki mücadelenin var olması hayret edilecek bir durum.
Işidin yayılmacılığına karşı sadece Kürtlerin karşı koymaya çalışması akla pek
çok sorununun gelmesine yol açıyor.
Sorular ve cevaplar ne olursa olsun şu bir gerçek
ki, bu savaşı Kürtler hak etmiyor. Kendi yurtlarında Suriye ve Irakta
yaşamlarına devam eden kimseye karşı savaş açmayan bir topluma karşı saldırılar
düzenlemenin bir izahı yok. Hele hele kadın yaşlı ve çocukların günahına
girmelerine hiç kimsenin hakkı yok.
Işid’ın Kobani’yi kuşatma altına alması binlerce
insanı yeni bir göç dalgasına sürüklemesi, asla kabul edilemez. Bu saldırının
mutlaka önlenmesi gerekir. Zira Işid’ ın elde edeceği her bir başarı yeni bir
vahşeti beraberinde getirecektir.
Şuna eminim ki eğer Işid Kobani kuşatmasında
başarıya ulaşırsa sıra Kamışlı’ya gelecek Türkiye`nin güneyi Işid ile çevrilmiş
olacak ve şunu da biliyoruz ki Işid’in ilerleyişi devam edecektir.
Bu ilerleme nereye doğru olur onu bilemeyiz; ancak
Işidin çevresinde olan tüm devletler tehlike içinde olacaktır. Hiçbir devlet
kendini bu tehlikeden soyutlayamaz bunun bilinmesi gerekir.
Savaşın bitirilmesi, tehlikenin bertaraf edilmesi
bir zarurettir.
Devletler şunu düşünüyor olabilir Işid gücünü
Kürtlere karşı gücünü tüketsin, zayıflasın öyle müdahale edelim ama şu göz ardı
ediliyor; İşıd ilk ortaya çıktığında da aynı düşünceler hakimdi. İşıd her geçen
gün daha da güçleniyor, kurdukları devlet teşkilatlanıyor, zenginleşiyor,
askeri gücü her geçen gün daha da büyüyor.
Kürtlerle mücadelesi Işid’ i bitiremez. Kürtlerin
mücadelesi sadece bir savunma savaşıdır sadece kendi yurtlarını korumaya
yönelik bir mücadeledir: Kürtlerin başarısı kendi yurtlarını koruma başarısı
olacaktır. Işid, Kürtler ile ilgili mücadelede başarıya ulaşmasa da başka bir
devleti başka bir toprağı hedef olarak seçecektir. Öyle görünüyor ki Işid’in
duracağı yok dolayısı ile bölgedeki tüm devletler, topluluklar savaş tehlikesi
ile karşı karşıyadır. Şu anki devletlerin bakışı ile bölgemiz daha uzun süre
savaş içinde olacaktır. Bu da yine ölüm, yine kan, yine vahşet demek olacaktır.
Son zamanlarda Işid’in kontrolden çıkması üzerine
büyük devletlerin müdahale hazırlıklarına girmesi ne derece samimi tartışılır.
ABD’nin çıkarlarının bulunduğu yerlere Işid’e karşı havadan müdahale ederken
Kürtlerin Kobani` deki savunmasına sessiz kalması samimiyetlerini ciddi olarak
sorgulamamıza sebep oluyor.
ABD’nin Müslüman coğrafyasında gerçekleştirdiği
olayların, savaşların, vahşetlerin artık sayısını unuttuk. Bölgemizi sürekli
kana boyayan bir devletten medet ummak çok fazla safgirlik olur.
Kürt halkına karşı Işid aracılığı ile bugün bir
zulüm var. Bu zulme sessiz kalınamaz. Bölge devletlerinin çiftte standarttan
vazgeçip, bu zulmü bertaraf etmesi asli bir görevleri olmalıdır.
Bugünlerde devletlerin sloganik laflar etme yerine
eyleme geçme zamanıdır. Eğer devletler bazı zalimlerin ayakta kalması üzerine
hesaplar yapıyorsa, unutulmamalıdır ki bir gün gelecek zulüm kendilerine de
dönecektir.
Yeter artık bitsin bu çirkin savaş, bitsin sömürü,
bitsin bu yayılmacılık…
Bitsin artık bu zulüm, bu ölümler, bu gözyaşı, bu
yakarışlar, bu çığlıklar…
Bitsin artık bu sürgün hayatlar.