• Ana Sayfa
  • »
  • KAPİTALİZM, KÜRESELLEŞME VE ULUS DEVLETLER – I

KAPİTALİZM, KÜRESELLEŞME VE ULUS DEVLETLER – I



Orta Çağ Avrupa`sı Feodalite döneminde halk; asiller, rahipler, burjuva ve serfler olmak üzere dört sınıfa ayrılmıştı.

Asiller, feodal sistemin temel çekirdeğini oluşturuyordu. Yönetme hakkını elinde bulunduran, toprağa dayalı ekonomi ile geçimlerini sürdüren bugünkü anlamda zengin toprak ağaları idiler. Topraklarının işletilmesi görevini serflere vererek üretimin gerçekleşmesini sağlıyorlardı. 

Serfler köle olarak karın tokluğuna çalıştırıldıkları gibi hiçbir hakları yoktu.

Rahipler de tıpkı soylular gibi zengin topraklara sahip olmaları yanında topluma verdikleri dini hizmetleri kazanca bağlayarak büyük bir zenginliğe ulaşmışlardı.

Soylular siyasi, rahipler sınıfı da dini açıdan yüzyıllarca Avrupa halklarını işbirliği yaparak halkı istedikleri gibi kullandılar.

Krallar ise Orta Çağ Avrupası’nda soyluların ve rahiplerin nüfuzu altında, varlığı ile yokluğu belli olmayacak kadar sembolik bir güçten ibaretti.

Haçlı seferleri sonucunda dünya tarihinin seyrini değiştirecek bir sınıf önem kazanmaya başladı. Orta çağ Avrupa dünyasının sıradan bir topluluğu olan şehirli, ticaretle geçimini sağlayan Burjuva Sınıfı Zengin İslam dünyası ile sürdürdüğü ticaret ile büyük bir zenginliğe ulaştı. Zenginliklerine zenginlik katmak üzere yeni arayışlara, yeni keşiflere yöneldi.

Burjuva sınıfının coğrafi keşiflere başlaması Avrupa için yeni bir dönemin başlangıcını oluşturdu. Burjuvanın yenidünyayı keşfetmesi Avrupa`nın çehresini tümüyle değiştiren bir gelişme olmuştur.
Coğrafi keşiflerin sonuçları orta çağın tüm anlayışlarını, inanışlarını değiştirmesi ile kalmadı var olan siyasi ve ekonomik yapısını da temelinden sarsmıştır.

Krallar ve burjuva sınıfı Avrupa`nın kaderini belirleme konusunda kendilerini etkisiz görmeleri, Soylular ile rahiplerin güdümünde yaşamaktan kurtulma arayışı iki sınıfı işbirliğine yöneltmiştir.
Burjuva sınıfının krallıklarla işbirliğine gitmesi, burjuva sınıfının sağladığı maddi imkânlarla krallıkların güçlenmesi, kralların merkezi otoritelerini arttırma amacı ile güçlü ordular oluşturma yoluna gitmeleri etkinliklerini arttırdı. Böylece krallar, soylular ve rahiplere karşı güçlendiler. 

Ekonomik olarak büyük güce ulaşan burjuva, yeni hedef olarak siyasi alanda da etkilerini hissettirme zamanın geldiğini, amaçlarına ulaşmanın yolunun siyasetten geçtiğini düşünerek harekete geçti; öyle ya Burjuva sınıfı kraliyeti besleyen, güç veren bir konumda ise bunun siyası kazanımları da olmalıydı.

Burjuva, hedefe ulaşma konusunda krallıklar ile işbirliği halinde var olan geleneksel düzeni yıkmak için halkın kendi taraflarına geçmelerini sağlamaktan geçtiğini biliyordu. 

Avrupa’ da var olan düzeni her alanda değiştirmek için; aydın, yazar, bilim adamı, sanatçı, nitelikli insanları bularak, onlara büyük bir destek vererek; üniversiteler, okullar açarak, halkı aydınlatmak ve en önemlisi de kilisenin var olan egemenliğini yıkmak, soyluların siyasi anlamda elinde bulundurdukları tekeli ortadan kaldırmak gerekiyordu.

Burjuva sınıfı, Rönesans ve reform hareketleri ile Avrupa`daki dini, geleneksel inançları, kilisenin etkisini sarstığı gibi, dini anlamda yeni bir düşüncenin oluşması, yeni mezheplerin türemesi, Eski Yunan kültüründe yer alan hümanizm, demokrasi, insan hakları, özgürlükler, eşitlik gibi günümüzün evrensel değerlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Matbaanın, ortaya yeni çıkan düşünceleri, yazılan eserleri, Eski Yunan eserlerinin tercüme edilip çoğaltılması halkı aydınlattı ve böylece matbaa Avrupa`daki karanlık çağı bitirdi.

Burjuva Sınıfı, Avrupa’da yüzyıllardır kökleşmiş Feodal sistemi yıkmanın ancak planlayarak; hesaplı, bilinçli ve disiplinli adımlarla gerçekleşebileceğini biliyordu. Ne yaptığını bilen Burjuva, Avrupa`nın var olan siyasi ekonomik, sosyal ve dini yapısını aşama aşama değiştirmeyi başardı.

Her geçen gün işbirliği yaptığı krallıklar güçlenerek, asiller ve rahipler sınıfının etkinliğini zayıflatmış ve ortadan kaldırmıştır. Bu noktada soylular ve rahipler için köle olarak yaşayan Avrupa halkı, ortaya yeni çıkan durumu sevinçle karşılamış merkezi krallıkların ve burjuvanın yanında yer almıştır.

Burjuva sınıfının geliştirdiği yeni yapı, burjuvayı her bakımdan Avrupa`nın en önemli sınıfı haline getirdi.

Burjuva sınıfının, Avrupa’da etkinliğini ve gücünü kalıcı hale getirmek dışında tüm dünyaya egemen olmak hedefini gerçekleştirmek için tüm kollarını bir ahtapot gibi dünyaya sarması gerekiyordu.

Sanayi İnkılâbının ortaya çıkması, o güne kadar var olan üretim şeklini değiştirdiği gibi, yeni sorunları beraberinde getirmiştir. Burjuva, sanayileri için gerekli ham maddeyi sağlamak, ürettikleri malları pazarlayabilmek için sömürgecilik faaliyetlerini başlattılar. 

Burjuva sınıfı, bu konuda da devletin gücünden yararlandı. Dünyaya açılma hırsları, daha fazla kazanç sağlama istekleri, sürekli yeni maceraları beraberinde getirdi.

Dünyaya açılma politikası, emperyalist bir yola girmenin başarıya ulaşmasının yolu dünyadaki devletleri kendi amaçları doğrultusunda çekip çevirmekten geçtiğini biliyorlardı.

Emelleri ile uyumlu siyasetler üretecek ve uygulayacak devletlerin varlığını zorunlu kılıyordu. Kendi menfaatleri doğrultusunda işbirliği yapacak, ekonomik faaliyetlerini rahatlıkla yürütebileceği bir yapıyı oluşturmak küreselleşmeden geçiyordu.
Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1732

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.