Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında Selahattin
Demirtaş’ın seçim sonuçları ile ilgili değerlendirmesini dikkatle dinledim.
Yaptığı değerlendirme; ideal bir siyasetçinin
kullanması gereken söylemi, açık ve samimiyetle ifade etmesini memnuniyetle
karşıladım.
Ülkedeki tüm insanları ırk, inanç, renk, ayırımı
yapmadan kucaklayacak, ezilmişlerin ve haksızlığa uğrayacakların sesi
olacağını, partisinin de bundan sonra bu yolu takip edeceğini ve tüm ülkenin
yönetimine aday olacaklarını söylemesi ziyadesiyle beni sevindirdi. İçimden; “işte
bu” dedim, olması gereken parti ve olması gereken söylem.
Hepimizin olmasını istediği de bu değil mi?
Selahattin Demirtaş’ın bundan sonra partisinin
demokratik ilkeleri temel alarak tüm Türkiye’nin partisi olmaya aday
olduklarını belirtmesi kadar güzel bir şey olabilir mi?
Yıllarca ülkedeki milletleri ve inançları
birbirine düşman eden söylemlerin bir daha gündeme gelmemesi en önemli
temennimizdir.
Başkaları bu ayırımcılıktan nemalanabilir, bunu
sloganları haline getirebilir ama bunun yanlış olduğunun herkes bilincindedir.
Yanlışlarda inat edenlerin gelişme kat etmesi beklenebilir mi?
Herkes şunu da biliyor ki hiçbir millet diğerinden
üstün değildir. Üstelik hiç kimse dünyaya gelirken ben şu milletten olacağım
diye bir tercihte de bulunamıyor. Burada önemli olan herkesi olduğu gibi kendi
kimlikleri ile kabul etmektir.
Dünyada ırkçılık temeline dayalı politika izleyen
hiçbir devletin başarıya ulaştığı görülmediği gibi; hiçbir devlet ırkları,
milletleri, inançları yok edemez bu mümkün değil.
Eğer toplumlar bir arada yaşamak zorunluluğu varsa
demokratik yollar her zaman açıktır.
Selahattin Demirtaş’ın söylemi de demokratik
yolları aramak, tüm milletleri ve inançları bir arada yaşatacak çözümler bulmak
üzerine kurulu bir söylemdir. Ben bu söylemi sevdim.
Yıllarca sadece Kürt Partisi olarak hafızalarda
yer edinen bu oluşumun tüm ülkeyi, tüm milletleri ve inançları kucaklayıcı,
ayırt etmeden, ötekileştirmeden bir siyaseti takip edecek olması herkesin
takdirini kazanacaktır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılan bu söylemler
Türkiye’nin her tarafından karşılık bulmuş, yapılan yorumlarda istisnasız tüm
kesimlerden olumlu tepkiler almıştır.
Bence Türkiye’nin yıllarca özlemini çektiği
muhalefetin nasıl yapılması gerektiğini Selahattin Demirtaş herkese
göstermiştir.
Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı
ile beraber başlayan propaganda süresince miting ve toplantılarda,
televizyonlarda; Barış ve Demokrasi, halkların kardeşliği, birlik ve beraberlik
vurgusu yapılarak hiç kimseyi ayırt etmeden, insanlık için gerekli olan temel
ilkelere vurgu yapması, kamuoyunda var olan yanlış algıların ortadan kalkmasına
bence temel oluşturdu. Ve en önemlisi de seçim propagandaları süresince
tavırları, yumuşak, ikna edici söylemleri, beğeni topladı.
Selahattin Demirtaş’ın söylemleri, şu anda devam
etmekte olan çözüm sürecinin kalıcı hale gelmesine büyük katkı sağlayacağına
inanıyorum.
Açıkça söyleyebiliriz ki cumhurbaşkanlığı
seçimlerinden sonra Türkiye’nin önemli liderleri arasında Selahattin Demirtaş
yerini aldı.
Ülke olarak barış ve huzur ortamını gerçekten çok
özlemişiz.
Ülkenin kaderinde rol oynayan ve oynayacak
herkesin; barış ve huzur ortamının destekçisi olması, İnsan hak ve
özgürlüklerinin rahatlıkla yaşanabildiği bir ortamın oluşturulmasına katkı
sunmasını canı gönülden istiyorum.
İnşallah Selahattin Demirtaş’ın söylemleri herkesi
etkilemiş, var olan olumsuz algıları ortadan kaldırmasına vesile olması yanında
ülkemizde barış ve huzurun kalıcı olmasını sağlar.