KOBANİ EYLEMLERİ
Demokratik eylemler şiddeti kabul etmez
Kobani olaylarını televizyondan, gazetelerden, sosyal paylaşım sitelerinden günlerdir takip ediyorum. Kobani olayları ile ilgili yanlışlar ve doğrular o kadar birbirine karışmış ki sağlıklı karar veremiyorum. Kobani olayları başladığından bu yana herkes bir şeyler söylüyor, yazıyor, çiziyor, paylaşıyor; bu noktada çok konuşulan çok kabul gören düşünceleri mi kabul edeyim yoksa kendi doğrularıma göre evrensel nitelikte ki değerlere mi itibar edeyim. Çoğunluğun kararı her zaman muteber midir? Doğrular bazen yanlış olabiliyor mu? diye bir fikir karmaşası yaşıyorum. Kobani ile ilgili o kadar doğru-yanlış, o kadar çok soru var ki...
Barış sürecinin geleceğinin Kobani `ye bağlanması, Kobani’nin düşmesi halinde barış sürecinin sona ereceği, sürecin riske girdiği, söylemlerinin olduğu bir zamanda İşıd ile PKK yi aynı kefeye konulması, Kobani ile ilgili hassasiyetin doruğa çıktığı bir zamanda “Kobani ha düştü ha düşecek” ifadesi ne derece doğruydu bilmiyorum. Herkesin kendince bir açıklaması vardır ama şu bir gerçek ki bu söylem ve yaklaşım tarzı Kürt halkı nezdinde büyük tepkiye yol açtı. Yetkililerimizin "şiddet misliyle karşılık bulacaktır" sözü ile şiddetin resmileştirilmesi; ayrıca Kobani konusunda devletin Kürtlere yardımcı olmadığı düşüncesi ve iddiaları, Kobani meselesinin çözüm süreci ile özdeşleştirilmesi doğru muydu yanlış mıydı. yorumlar, yorumlar, yorumlar...
Tüm yorumlar kafamı kurcalıyor. Gelişmeleri gözümün önünden geçirdiğimde bir dizi yanlış ve doğruyu zihnimde sıraladım. Tabii ki düşüncelerim ne derece doğru o da tartışılır.
Tüm bu doğru ve yanlışlar sosyal medyada da tartışılırken Kobani`nin düşme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı bir anda KCK, YPG ve HDP Kürt halkını, Kobani `ye destek eylemlerine çağırdılar. Kürt halkının tamamının; Işid in Kobani `ye girmesini engellemek için Kürt halkına ellerinden ne geliyorsa yapmalarını, Kobani sorunu çözüme ulaşıncaya kadar eylemlerine devam etmelerini istediler. Bu bir demokratik bir çağrıydı. Zira İşıd tehlikesi kapıdaydı, İşıd, Kobani`yi kuşatma altına almıştı.
Işıdın Kobani`yi kuşatması herkesi tedirgin etmişti; buna tüm dünya ülkelerini katabiliriz. Işıdın kontrolsüz yayılmacılığı sınır tanımayan vahşeti karşısında tedirgin olmamak elde değildi herkes korkuyor özellikle de küçük devletler, kendini diken üstünde görüyordu.
Işıdın Kürtleri hedef olarak görmesi ve günlerdir Kobani`yi en ağır silahlarla vurması karşısında sivil Kobani Kürtlerinin şehirlerini zorunlu olarak terk edip, YPG ve YPJ savunma birlikleri ile İşıde karşı mücadeleye girmesi bu uğurda canlarını ve mallarını feda etmesi en büyük doğruydu.
Bu şanlı direnişe saygı göstermek, sahip çıkmak, onları desteklemek daha büyük bir doğrudur.
Partilerin, STK ların halkı Kobani` ye destek çağrıları da doğruydu.
Netice itibari ile demokratik tepkilerdi olması gereken de buydu.
Demokratik tepkilerin ifade ediliş şekli konusunda kafam karışık.
Son derece doğal ve olması gereken demokratik tepkilerin gelişmiş devletlerde olan şekli ile kırmadan, yıkmadan, kan dökmeden hele hele kesinlikle öldürmeden olmasının gerekliliğine ve doğruluğuna inanıyorum. .
Şu an yürürlükte olan toplantı ve gösteri yönetmeliğinin katı kuralları halkın en doğal hakkı olan demokratik tepkilerine sınırlamalar getirmesi, müsaadeyi zorlaştırması, toplantılara yürüyüşlere müsamaha göstermemesi şiddeti beraberinde getiriyor denilebilir. Güvenlik güçlerimizin sertliklere başvurduğu da söylenebilir; ancak, “Kuzey halkımız İŞİD çetelerine, uzantılarına ve destekçilerine hiçbir yerde yaşam şansı tanımamalıdır", "Kürdistan ve TC`de tüm asayiş güçlerimizin dikkatine, silahlanın” ,” intikam” , öldürün”, “yakın-yıkın” gibi sosyal medyaya yansıyan kimden çıktığı belli olmayan söylemler, çağrılar şiddete davetiye çıkarmaktan öte bir anlam ifade etmiyor.23 insan öldükten ve aradan iki gün geçtikten sonra insanları itidale çağırmak şiddetten uzak kalmalarını istemek bence doğru bir zamanlama değildi yetkililer anında olaylara müdahale etmeliydiler. Kobani eylemlerinin seyrine baktığımızda karşılaştığımız manzaralar ve sonuçlar çok vahim olmuştur.
Kobani `ye destek eylemlerinde halkın sokaklara, meydanlara çıkması, sloganlar atması olması gereken eylem şekilleridir. Sanırım bu tür eylem biçimlerine karşı çıkacak kimse yok ancak eylem şeklinin bu mecradan çıkıp kamu kurumlarına, özel kuruluşlara, okullara, esnafa ve ilgisi olmayan kişilere yönelmesi konusunda ne gibi kazanç sağlıyor? Bu konuya anlam veremiyorum. Yararı varsa nedir? Birileri bana anlatsa da kafamdaki karışıklığı giderse diyorum. Halkımıza hizmet veren yokluklarında büyük sorunlar yaşadığımız bu kurum ve kuruluşlara zarar verilmesi, yakılıp yıkılması karşısında kim etkileniyor bu tür eylemlere anlam veremiyorum. Bütün bunları gördükten sonra kendime şunu soruyorum bu tür eylemler dava konusunda haklı iken haksız duruma düşürür mü düşürmez mi? Toplumdaki bakış açısını , yaklaşım tarzını olumsuz etkiler mi etkilemez mi? En keskin bir ifade ile kin ve nefretin artmasına yol açar mı açmaz mı? Tabi ki herkes kendince cevaplar verebilir ama bence eylem şekli şiddete, yakıp yıkmaya dönüştüğü anda kendimize zarar vermekten başka bir şeye yaramaz. Ne kadar haklı olursak olalım kendimizi, demokratik taleplerimizi ifade etme konusunda aşırı tepkilerin gösterilmesi yarar yerine zarar verecektir. Dışarıdan bakan, sesimizi duyurmak istediğimiz her kim olursa olsun okulları yakmayı, bankaları, ambulansları, belediye binalarını, arabaları, otobüsleri, marketleri ateşe vermeyi,derneklere, partilere saldırmayı izah edemeyiz. Diye düşünüyorum.
Yok eğer biz demokratik talepler peşinde değiliz savaş istiyoruz deniyorsa yakıp yıkmayı öldürmeyi mazur görebiliriz.
Partilerin, derneklerin binalarına saldırılar düzenlenmesine ise hiç anlam veremiyorum. Doksanlı yıllara geri döndürecek, bölgemizi büyük bir kaosa sürükleyecek bu tür eylemlerin olması çok üzücü. İnsanımızın ölümüne yol açan ve yeniden düşmanlıkların doğmasına, kardeşin kardeşi vuracağı yeni bir mecraya girmesine sebep olacak bu olayların bir an önce sonlandırılması ve aklı selimin hakim olmasını diliyorum.
Marketlerin yağmalanıp talan edilmesi olaylarını izlediğimde de şahsen utanç duydum biz hırsız mıyız, çapulcu muyuz bu ne diye kendi kendime sordum marketlerden poşet poşet gıda maddelerinin alınmasını doğrusu hazmedemedim
Okulların yakılması anlaşılması en zor eylem şekillerinden biri. Okulları yakanlar o eğitim yuvalarında yetişmedi mi? Eğitim şeklini beğenelim ya da beğenmeyelim bugün, bizlerin ve aydın insanlarımızın tamamının yetiştiği kurumlar değil mi?
Kütüphaneyi, medreseyi ateşe vermek te neyin nesi anlayamadım.
Koca belediye binasının tamamının ateşe verilmesi anlaşılır gibi değil.
Benzinlik istasyonlarını havaya uçurma girişimlerine ne diyebiliriz?
Tüm bunlara ilave esnafın camları, vitrinlerinin yere indirilmesi, topluma hizmet veren araçların yakılması, belediye araçlarına molotofların atılması ve daha nice yıkıcı ve yakıcı eylemler.
Demokratik eylemler diye başladık savaşa girdik her tarafı yakıp yıktık. Demokratik eylemler demek doğru değil. Resmen bir savaş mantığı ile hareket ettik. Sonuç 23 ( yirmi üç) insanın ölümü ve çok sayıda yaralı, maddi hasarı da katmıyorum. Maddi hasarlar telafi edilir ama hayatları maalesef geri getiremeyiz.
Bu eylemlerin hangisi doğruydu hangisi yanlıştı yoksa bilmediğim yeni demokratik eylemler mi tezahür etmiş bilmiyorum.
Biz yapmadık, söylemedik, bunlar provakatif eylemlerdir, biz şiddete karşıyız ifadeleri üzerinde kafa yorulması gereken iddialardır devletin bu provakatif eylemleri ortaya çıkartmalıdır.
Eminim ki hiç bir parti bu tür provakatif, şiddet içeren eylemleri tasvip etmez. Kontrolsüz güçlerin bu eylemleri yaptığına, bu grupların tansiyonu yükseltmek için halkın duygularını istismar ettiğini düşünüyorum. Bize düşen görev devlet olarak ta, parti olarak ta sivil toplum örgütleri olarak ta halka bu tür eylemlere karşı uyarılarda bulunmak ve engellemeye çalışmaktır.
Acaba ben mi yanlış düşünüyorum.
Tüm bu olumsuz eylemlere rağmen Kobani`nin bir an önce kurtuluşunu diliyorum
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.