• Ana Sayfa
  • »
  • BAYRAMLARDA SAVAŞIN ÇOCUKLARI

BAYRAMLARDA SAVAŞIN ÇOCUKLARI

Bu yıl, Kurban Bayramını kutlamak içime sinmiyor

Bu yıl, Kurban Bayramını kutlamak içime sinmiyor

 

Bayramlar, büyükler için pek anlamı kalmayan, sıradan günler haline gelirken çocuklar için yılın en önemli günleri olmaya devam etmektedir.

 

Çocuklar bayram günlerini iple çeker, günlerce öncesinden hazırlık yaparlar. En güzel elbiseleri aldırmaya çalışır, en güzel ayakkabıya sahip olmayı isterler. Çocuklar günlerce öncesinden gidecekleri evleri listeye koyar; para ve şeker toplayacakları evlerin hesabını yaparlar, bayram günü geldiğinde sabahın köründe ayağa kalkar, oluşturduğu program doğrultusunda hareket ederler.

 

Bayram günleri çocukların tüm isteklerini yerine getirdiği günler olur. Özgürlüğünü doyasıya yaşar. Cebinde parası ve en çok istediği şekerleri doyasıya yer,  istediği kadar da oyun oynar, arkadaşları ile günü gün eder, ondan daha mutlusu yoktur. Bu yüzden çocuğun dünyasında bayramlar hayatının en anlamlı ve önemli günleridir.

 

Çocuklara bayram sevgisini yaşatmak biz büyükler için de önemlidir. Her ne kadar büyükler için bayramların bir anlam ve önemi kalmasa da biz büyükler, çocuklar için bayramların önemini kavrıyor, çocuklarımızın isteklerini yerine getirmeye özen gösteriyoruz.

 

Bayrama gireceğimiz şu günlerde çocuklarımız için büyük bir hüzün yaşıyoruz.

Çevremizde olup bitenler, savaşlar, ölümler, göçler en çok çocukları etkiliyor.

Çocuklar bu savaşların, ölümlerin, neden yurtlarından göç ettiklerinin anlamını bilmiyor. Çocuklar olup bitenleri şaşkınlıkla izliyor, anlamlandıramıyor.

 

Savaşları fiilen yaşayan Irak ve Suriye çocukları bayramın ne olduğunu dahi bilmiyor. Yıllardır savaşın içinde olan bu devletlerdeki çocuklar, bayram yerine var olma mücadelesi veriyorlar.

 

Özellikle de İşıd ile Kürtler arasındaki mücadeleden sonra çocukların daha güvenli bir yere götürülmek üzere sürekli yer değiştirmelerine çocuklar anlam veremiyor, anne ve babalarına sürekli soru soruyorlar; anne ve babalar da çocuğa ne cevap vereceklerini bilmiyorlar.

 

Çocuklar mermi, top, roket seslerini yer değiştirme, kaçma şeklinde algılamaya başlamışlar. Mermi, top, roket sesleri işitildi mi yeni bir maceraya girme ile özdeşleştirmişler.

 

Rojawada, Kobani de, Suriye ve Irakta İşıdın savaş halinde oldukları yerlerde artık bayramdan söz etmek mümkün değil. Çocukların artık çocukluklarını yaşamaları, bayramları iple çekmeleri maalesef geride kaldı. Çocuklar için silah top sesleri gelmedi mi sevinç duyacakları anlar haline gelmiş.

 

Yaşı ilerlemiş çocuklar evlerinden ayrı yaşamanın üzüntüsünü yaşarken, evlerine ne zaman döneceklerini soruyor;  diğer çocuklar da sıcakların toz bulutların arasında açlık ve susuzlukla savaşıyor; mücadele silahı olarak ta ağlamayı kullanıyorlar.

 

Silahların sesleri çocukların psikolojisini bozmuş durumda; artık verdiği tepkiler reflekse dönüşmüş sesler onları korkutmaya başlıyor her seferinde.

 

Çocuklar göç sırasında, yerleşme durumunda, kısaca her ortamda korunmaya ihtiyaç duymaktalar onlar hep korkuyor. Gördüğümüz resimlerde çocuklar sımsıkı anne ve babaların kucaklarına, ellerine sarılıyor; korkuları panikleri gözlerinden okunuyor.

 

Onlar sadece korku ile mücadele etmiyor;  açlık susuzluk ve hastalıklarla da boğuşuyor. Tüm bunları yaparken de ihtiyaçlarını tek başlarına karşılayamadıklarından büyüklerine çığlıklarla haykırarak kendilerini ifade etmektedirler.

 

Anne ve babalar savaşta çocuklarını korumak için her yolu deniyorlar. Silah seslerini duymamaları için kulaklarını, tehlikeyi görmemeleri için de gözlerini kapatmaktadırlar.

 

Göç ederken onları sırtlarında taşıyorlar ama bu çocukların derdine çare olamıyor, sıkıntı, eza, cefa çekmelerine engel olamıyorlar.

 

Bu kadar sıkıntıyı eziyeti, işkenceyi, ölümle mücadele etmeyi yaşayan çocuklar için bayram ne ifade ediyor acaba?  Birileri bayramların gerçek hüviyetini anlatmaya çalışsa bu savaşın çocukları için ne anlam ifade edecek tahmin edebiliyor muyuz?

 

Savaşın çocukları, müzik sesleri ile ninnilerle değil silah, mermi, top, roket sesleri, ölüm korkusu ile her sabah uyanır;

 

Barışın çocukları sabahları mis gibi kahvaltıları ile sabahı karşılarken keyifle büyük bir heyecanla gezmeye çıkar;

 

savaşın çocukları yiyecek olarak kuru bir ekmek ve bir bardak su bulursa o günü kurtarırlar. Ekmeği su ile yumuşatarak karnını doyurmaya çalışırlar.

 

Barışın çocukları, sabahın erken vaktinde oyuncak silah almaya gider, silah sesi onlara büyük bir zevk verirken; savaşın çocukları silah sesinden bulduğu bir köşeye korkusundan siner,

 

Barışın çocukları tank uçak gibi araçları oyuncak diye vakit geçirirken, savaşın çocukları bunlardan ürker, saklanmaya çalışır.

 

Barışın çocukları, gün boyunca keyif sürerken, savaşın çocukları her an ölüm korkusu yaşar.

 

Barışın çocukları, tüm günün yorgunluğu sonrası sımsıcak yatağında yatarken savaşın çocukları bulduğu yumuşak toprağı yatak olarak belleyip yatmaya çalışır.

Bu yatmaya da yatma denirse. Her birkaç dakikada bir uykusu bölünerek, her uyanması korku ile panik ile oluyorsa buna yatma denir mi? Elbette ki hayır.

 

Savaşın çocukları tüm bunları yaşarken bu zulmü bu çocuklara yaşatanlar nasıl rahat nefes alabiliyor anlayamıyorum.

 

Bu yaşamı, bu çocuklara yaşatanları, bunu reva görenleri lanetliyorum.

 

Masum, temiz çocuklar bu zulmü hak etmiyor; bu zulmü yaşatanlar yataklarında nasıl rahat yatabiliyor yaşanan bu drama nasıl seyirci kalabiliyor anlam veremiyorum Bu zulmün vahşetin yaşandığı bu kurban bayramını nasıl yaşayacağız

 

Çocukların yaşadığı bu dramdan sonra Kurban bayramını yaşamak içime sinmiyor.

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1077

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.