• Ana Sayfa
  • »
  • ÖĞRENCİ BAŞARISINI ARTTIRMA KONUSUNDA ÖĞRETMENLERİN ATACAĞI ADIMLAR

ÖĞRENCİ BAŞARISINI ARTTIRMA KONUSUNDA ÖĞRETMENLERİN ATACAĞI ADIMLAR

Sınıf Yönetimi ve Eğitim-Öğretim Teknikleri ile İlgili Bir Örnek

 

 

Öğretmenliğimin ilk yıllarında idealizmin de verdiği heyecanla sınıfta yer alan öğrencilerimi nasıl daha iyi eğitir, daha iyi öğretirim diye eğitim ile ilgili pek çok eser okudum.

 

Bana emanet edilen, korumam ve geliştirmem gereken öğrencilerime en iyisini vermeliydim.

 

Öğrencilerime baktığımda; saf ve masum bakışları ile bir beklenti içinde oldukları izlenimi veriyor daha fazla çalışmam gerektiğine inanıyordum.

 

Her bir öğrenciye olumlu davranışlar kazandırmak ve hayata hazırlamak, görev ve sorumluluğumun olduğunu bilerek öğrencilerim için en iyisini yapmalıydım.

 

Tabi ki en iyisini yapmayı düşünüyorsam bu işin ilmini öğrenmeli, kitapları karıştırmalı, okumalı, araştırmalıydım.

 

Yapmam gerekeni yaptım ama okuduklarımdan hiç bir şey anlayamıyor, özellikle de okuduklarımı uygulama konusunda büyük sıkıntı yaşıyordum.

 

En başta sınıf yönetimi, eğitim ve öğretim teknikleri konularına odaklandım. Kitaplarda okuduğum yöntemleri, teknikleri çok yabancı buluyor; pratiğe nasıl dökeceğimi kavrayamıyordum; bazılarını anlasam da olanaklar ve çevre buna müsaade etmiyor, uygun teknik dediğim bazıları da öğrenciye uymuyordu. Öğrencilerin bir kısmına uyan yöntem, diğerlerine uymuyor; strese girmeme sebep oluyordu.

 

Sınıfta o kadar farklı öğrenciler var ki; öğrenciler arasındaki bu farklılıkları bilmeden herkese aynı yöntemi uygulamak başarısızlığa düşmek demekti; bunu biliyordum.

 

Bu soruna bir çare bulmalıydım.

 

Yıllar geçtikçe, tecrübenin de verdiği avantajla kendime bir yol buldum.

 

Bir sınıfı aldığımda neler yapmam gerektiğini, atacağım adımları sıraya koymayı bildim ve uygulamaya geçirdim.

 

Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin başarıya ulaşması konusunda atılacak ilk adımın, öğrencileri tanımaya çalışmak olduğunu öğrendim. Doktorlar, hastalarının hastalığını öğrenmek için nasıl önce muayene ediyor, çeşitli tahlil ve tetkikler yapıyor sonra da teşhis ve tedavi süreci başlatıyorsa;

 

Öğretmenlerin de ilk olarak öğrencilerini tanıması ile işe başlamalıdır diye karar verdim.

 

Öğrenci tanınmadan eğitim olmaz; bunu fark ettim.

 

Sınıftaki öğrencilerin fiziki, zihinsel, bedensel özelliklerinin tanınması yanında öğrencilerin ailelerinin sosyal-ekonomik durumlarının bilinmesi öğretmenlerin işini kolaylaştırmaktadır.

 

Öğrencilerin kapasitelerinin, performanslarının farklı olması başarılarını da etkilediğini bilerek; öğrencilere uygun çözümler bulma gereğini ortaya çıkarıyor. Bunu gördüm

 

Bu anlamda öğretmenlerin uygulayabileceği yöntem ve tekniklerin bir standarda bağlanamadığını, “Nabza göre şerbet vermek” sözü sınıfta öğrencilere karşı yaklaşım tarzını şekillendiren temel kural olduğunu anladım.

 

Benim anladığım ve ilke olarak kabul ettiğim ikinci adım;

 

Tüm öğrencilerin öğretmene ve derse karşı ilgilerinin artışı; saygı-sevgi sözcükleri ile doğru orantılı olduğunu gördüm. Öğrenci, öğretmeni sevmiyor saymıyorsa;  öğretmen hangi yöntem ve tekniği uygularsa uygulasın işe yaramıyor. Dolayısıyla öğretmenin öğrenciyi sevmesi, sayması öğrencinin de öğretmenini sayıp sevmesi öğrenmenin temel şartıdır.

 

Öğretmenin öğrenciyi dışlaması, hakir görmesi, adalet mefhumunu dikkate almaması, değer vermemesi; öğrencinin öğretmene karşı kin ve nefretin oluşmasına sebep olmaktadır; bu durumda bir verim beklemek abesle iştigaldir.

 

Bunlara ilave olarak öğretmenlerin öğrencilerine karşı olumsuz yaklaşımı öğrenciyi öğrenmeden alıkoyduğu gibi; olumsuz davranışlara da sürüklediği gerçeğini hiç unutmadım.

 

Öğrencilerin duygusal yönünü dikkate almadan; bu çocuktur bilmez mantığı ile yaklaşırsak en büyük darbeyi onlardan yiyeceğimizi bilelim.

 

Öğrencilerin çok iyi gözlemci, yargılayıcı ve karar verici olduklarını, bu anlamda öğrencileri asla küçümsemememiz gerektiğini anladım.

 

Öğrencileri;  sevmenin, saymamanın, anlamaya çalışmamanın beraberinde getireceği sonuçları görmemek bir öğretmenin işini zorlaştıracağı gibi; öğrenciye kazandırabileceğimiz hiçbir şey olmayacağı; her geçen gün problemli, uyumsuz öğrencilerin sayısını arttıracağımızı unutmamalıyız.

 

Öğretmen olarak sınıfta atacağımız üçüncü adım olarak;

 

Öğrencilerin öğrenmesini kolaylaştıracak yolu bulmaktır. Ders işlerken basitten- zora, bilinenden-bilinmeyene, küçükten- büyüğe doğru sıra takip edilerek; güncel bilgilerle desteklenecek bir yol izlenmelidir.

 

Derste öğrencilerin özellikleri dikkate alınarak her öğrenciye hitap edebilecek bir teknik uygulanmalıdır. Derste öğrenciye, neden, nasıl, niçin, ne zaman, kim gibi sorular sorabilmeyi öğrenmesi,

 

Eleştirel düşünce esasına uygun hareket etmeyi, öğrenme yollarını öğretmek temelinde bir metot izlemeyi,

 

Öğrenci merkezli öğrenmenin temel politikamız olması gerektiğini asla unutmamalıyız.

 

Sınıf yönetimi konusunda başarılı olmanın, öğrencilere istediğimiz davranışları kazandırmanın, öğrencileri hayata hazırlamanın temel koşulu öğretmenlerin yeterliliğinden geçiyor.

 

İnsanoğlu en vahşi, en uyumsuz, canlıları eğitebiliyor, istenilen şekle sokabiliyorsa, insanlar, ağırlığı ne düzeyde olursa olsun tüm sorunlarını çözebiliyor, ihtiyaçlarını karşılayabiliyorsa;

 

İnsanların eğitiminde de başarılı olamaması beklenemez diyorum.

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1294

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.