Mesleki
gelişim;
öğretmenlerin öğrenmesini, öğrendiklerini uygulamasını ve mesleği ile ilgili
yeni yetenekler kazanmasını sağlayan tüm faaliyetler için kullanılabilecek bir
kavramdır.
Mesleki gelişim yerinde sayan bir süreç olmayıp
güncel gelişmeler doğrultusunda sürekli devam eden bir süreçtir.
Öğretmenlerin mesleki gelişmesi ile ilgili olarak;
ülkemizde merkezi ve yerel düzeyde gerçekleştirilen hizmet içi eğitim
etkinlikleri, yılın belli dönemlerinde,
belli merkezlerde, belirli uzmanlar tarafından bir veya iki haftalık kurslarda
birtakım bilgilerin aktarılması ile sınırlı tutulan seminerler ve konferanslar,
diğeri de öğretim yılının başında ve sonunda okul içinde uygulanan yöntem ile
yürütülmeye çalışılan yoldur.
İki yöntemde de öğretmenlere teorik bilgiler
aktarılmakta, uygulamaya yönelik pratik bilgiler kazandırılmamaktadır. Her iki yolda da öğretmenler pasif
dinleyici konumundadır. Öğretmenlerin sıkıcı bulduğu, bir an önce bitse de
kurtulsak mantığı ile yaklaştığı eğitimlerdir.
İşlenen konular da; anlamakta zorluk çekilen,
eğitim sistemimize yabancı, uygulanabilirliği zor ve en önemlisi de çevremize,
okulumuza, eğitimdeki paydaşlarımızın hiç birine uymayan yabancı kökenli bilgiler
içeriyor. Durum böyle olunca da eğitimlerin hiçbirinin çekiciliği ve önemi
kalmadığı gibi, verim de alınamıyor.
Maalesef şu anda ülkemizde mesleki gelişim ile
ilgili sistemli ve uygulanabilir bir yol bulunmadığı için bu konuda
idarecilerimize ve öğretmenlere büyük görev düşüyor; çünkü mesleki gelişim
ertelenecek veya ihmal edilecek bir konu olmadığından çözümleri mutlaka
kendilerinin bulması gerekir.
Bu noktada idarecilerin araştırıcı, geliştirici,
öğretmenlere imkân sağlayıcı ve yol gösterici olma zorunluluğu; öğretmenlerinde
aynı şekilde mesleği ile ilgili araştıran, yenilikleri takip eden ve icracı
olmak dışında başka seçenekleri yok.
Mesleki gelişim bir haftalık veya birkaç günlük
yapılabilecek bir eğitim değildir.
Eğitim ve öğretimdeki gelişmeler, yılsonuna ya da
yılbaşına da ertelenemez. Sürekli eğitim, okuldaki herkesin eğitim sürecine
dâhil edilmesini, okul müdüründen başlamak üzere tüm öğretmenlerin kendilerini
geliştirecek bilgiler edinilmesi yanında bilgilerin pratiğe dönüştürülmesini zorunlu
hale getiriyor.
Bugünkü gelişmeler, yenilikler her alanda olduğu
gibi eğitim alanında baş döndürecek şekilde olmaktadır. Bizim gelişmelere,
yeniliklere ayak uydurmadığımız takdirde eskilerle yetinmek anlamına gelir ki
bu da gelişmemizi engellediği gibi karşılaştığımız sorunları kronikleştirmenin
ötesine gitmez.
Yetişen yeni nesil öğrencilerinin ihtiyaçları,
bakış açıları, davranışları tepkileri, değerleri, problemleri; velilerin
okuldan beklentileri, anlayışları değişiyor.
Dün doğru
kabul gören ama bugün için yanlış olan bir sürü bilgi, uygulama, yöntem ve
teknik mevcut.
Bu kadar gelişmeye karşı öğretmenlerin değişime
ayak uydurmaması büyük sıkıntıları beraberinde getirir. Okulun öğretmenlerin bu
değişime karşı yeni yöntem ve teknikler geliştirmesi ve bütün bu değişimlere
cevap vermesi, sorunların üstesinden gelmesi gerekir.
Eski usullerle bu problemleri çözüme kavuşturması
mümkün değildir.
İdarecilerin ve öğretmenlerin okullarda sürekli
büyüyen sorunların oluşumunda acaba hala eski yöntemlerle baş etmeye
çalışmalarının bir rolü var mı? Diye düşünmelidirler.
Problemlerin çözümü için sürekli bir arayış içine
girmişler midir?
Bir değerlendirme yapsınlar.
Öğrencilerin öğrenmelerini sağlayacak, davranışları iyileştirecek, velileri eğitim-
öğretim faaliyetine katacak, okulu gerçek kimliğine kavuşturacak yeni yöntem ve
tekniklerin yenileştirilmesi ve geliştirilmesi yoluna gidiliyor mu?
Yöneticilerin ve öğretmenlerin cevap vermesi
gereken sorulardır.
Eğitim ve Öğretim için teknoloji kullanımının
geliştirilmesi, iyileştirilmesi ve genişletilmesi okul ortamında hayati önem
arz etmeye başlamıştır. Okul paydaşlarının teknolojik bilgiye sahip olması, bu
bilgileri uygulayabilmesi zorunluluğunu ortaya çıkartmıştır. Öğretmenlerin
kendilerini bu duruma adapte etmesi gerekiyor.
Öğretmenler sürekli öğrenmek, özellikle mesleki
alanda her geçen gün kendilerini yenilemek ve bir adım daha ileri gitmek, her
duruma karşı kendilerini hazır tutmak zorundadırlar yoksa öğretmenlik onlar
için çekilmez hal alacağı gibi büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalacaklardır.
Öğretmenlik gerçekten çok zor bir meslek... Söz
konusu olan toplum ve gelişmesi olunca öğretmenlerin kendilerini soyutlaması
mümkün değil. Tüm gelişmelerin ve geri kalmışlığın maliyeti öğretmenlere
çıkınca üzerimizdeki sorumluluğun ne kadar ağır olduğunun sanırım herkes
farkındadır.
Öğretmenlerin
yükü çok ağır;
Gökyüzünde bir kuş düşüp ölse,
Sineklerin vızıltısı bile insanları rahatsız etse,
Her türlü olumsuzluğun öğretmenlere mal edildiği,
Çocukların en ufak hatasında bile hatayı
öğretmende bulup öğretmene küfredildiği,
Çocukların hatalarını görmeyip öğretmenlere
saldırıların gerçekleştiği ve daha nice örneklerin verilerek çoğaltılabileceği
bir ülkede;
Biz öğretmenlerin elbirliği ile kendimizi bu
durumlara karşı hazırlayıp sorunların üstesinden gelmek ve çözüm bulmak dışında
Ne yazık ki başka alternatif yolumuz yok.
Tek çare kaldı
Öğretmen arkadaşlar gelin kendi göbek bağımızı kendimiz keselim