• Ana Sayfa
  • »
  • ÇÖZÜM SÜRECİNDE SAMİMİYET

ÇÖZÜM SÜRECİNDE SAMİMİYET

Kalıcı Barış İstiyoruz


İki - üç yıldır süre gelen demokratik açılım, çözüm süreci, kardeşlik projesi vb. pek isimle anılan barış üzerine inşa edilen hareket, Türk ve Kürt halkının çok arzuladığı ama pamuk ipliğine bağlı her an büyük bir patlamayla sonuçlanacak, geçmiş yıllara göre çok daha ağır neticeler doğuracak bir olgu olarak önümüzde duruyor.

 

Çözüm sürecinin tarafı olarak görülenler; sürecin başlamasından bu yana defalarca süreci kopma noktasına getirdiler. Karşılıklı atışmalar, tartışmalar, tehditler ile her defasında yüreğimizi ağzımıza getirdiler.

 

Geçmiş yılların tecrübesi, sürekli kan ve gözyaşları, ağıt ve figanları; özellikle de 6-7 Ekim olayları bize gösterdi ki barış sürecinin sona ermesinin ne büyük olaylara sahne olacağını; canlı örneğini bize yaşattılar. Her iki taraf ta biliyor ki çözüm süreci sona erer savaş başlarsa yıllarca sürecek bir çatışmanın fitilini yakmış olurlar. Doğacak sonuçların nereye varacağını da kimse tahmin edemez.

 

Yüzyılın fırsatı yakalanmışken, barışın sona ermesinin ağır sonuçları herkes tarafından biliniyorken ne zamana kadar devam edeceği, kestirilemeyecek büyük bir kaosun, ağır faturanın vebalini ödeyemezler.

 

Her ne kadar bu sürecin başlamasında halkın bir rolü olmasa da başlatılan barış projesini hem Türk hem de Kürt halkı benimsedi; bugün itibarıyla ülkedeki halkların yüzde yetmişi gibi yüksek bir oran bu projeye destek veriyor.

 

Barış sürecinin başlamasından bu yana o kadar git geller yaşandı ki, hangi tarafın samimi hangi tarafın samimi olmadığını kestiremiyoruz. Her atışma sonrasında içimizden bu iki-üç yıllık çatışmasızlık ortamının oluşmasında ve barış sürecinin devam etmesinde üçüncü bir gücün etkili olduğunu düşündürtmektedir; zira tarafların karşılıklı sertleşmeleri, restleşmeleri her defasında süreci bitirme noktasına getiriyor. Barışa istekli tarafların birbirlerine karşı bu kadar sık, sert dil kullanmaları, işi kavga boyutuna getirmeleri bize normal gelmiyor, barışacak tarafların birbirlerine karşı hassasiyet göstermeleri, söylemlerine, tavırlarına dikkat etmeleri gerekir; ama ilişkinin kopma boyutuna geldiği anda yumuşamaların başlıyor olması, başkalarının zoruyla barış sürecinin devam ettiği intibaını veriyor. Barış sürecinde istikrarın sağlanamaması, bu tür zig zagların görülmesi halkı tedirgin ediyor, güven duygusunu zedeliyor. Barış sürecinin devam etmesinde ister başkaları olsun ya da olmasın bizim için doğru olanı barışın devam etmesidir. Ve halkın isteği de bu yöndedir.

 

Bu süreçten memnun ve samimi olanın halk olduğunu tüm içtenliğimizle söyleyebiliriz. Bu samimi duygular ortaya çıkmışken halka rağmen süreci baltalamak ya da yok etmenin günahını taraflar kaldıramaz.

 

Görünüş itibari ile tarafların barıştan yana tavır alması, tek başına barışı ihdas etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Barış için karşılıklı isteklerin yerine getirilmesi, uzlaşmanın ortaya çıkması bir zorunluluktur. Her iki toplumun da kabul edebileceği evrensel değerlerde mutabakat sağlanabilir. Demokratik taleplerin yerine getirilmesi gibi her gelişmiş devletin halklarına uyguladığı ilkeleri yürürlüğe koymak, sorunların çözümünde etkili olacağını herkes biliyor ancak bu ilkelerin hayata geçirilmesi sorun olarak karşımıza çıkıyor.

 

Problemlerin çözümü için iyi niyet gösterisi yanında tarafların ben nasıl daha az hak veririm ya da ben nasıl daha fazla çıkar sağlarım düşüncesi yerine tüm toplumun çıkarlarını gözeten bir anlayışla hareket edilirse anlaşmanın olabileceği gün gibi aşikârdır.

 

Barışın sağlanması konusunda aynı sorunlarla boğuşmuş, bu konuda tecrübeli, sonuç olarak ta problemlerin üstesinden gelmiş çok sayıda gelişmiş devlet var. Bizde bunları örnek alarak barış sürecini tamamlayabiliriz. Tabi ki bu sürecin barışla sonuçlanması tarafların gönülden, içten istemesine bağlıdır.

 

Biz halk olarak barışı istiyoruz. Tarafların bunu görerek hareket etmesini canı gönülden istiyoruz. Ortadoğu’daki savaş (Irak, Suriye) gibi ülkemizi de yıllarca iç savaşın içine sürükleyecek kararların alınmasını istemiyoruz. Irak ve Suriye örnekleri önümüzde duruyorken ders almadan savaş taraftarı olmak ancak art niyetle açıklanabilir; üstelik Türk ve Kürt toplumları beraber yaşama isteğinde iken savaş kararını kimseye izah edemeyiz.

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1662

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.