Yıllardır düşünüyorum; liselerde ödenek varken ilköğretimlerde niye yok diye. Bu sorunun cevabını hala almış değilim.
Söz konusu eğitim-öğretim faaliyeti olunca
normalde aralarında hiçbir farkın olmaması gerekir; ama ne hikmetse liselere uygun görülen ödenekler,
ilköğretimler için uygun görülmüyor. Kendi kendime acaba ailede reşit
olmadıkları için küçük çocukların eline yetki verilmediği gibi ilköğretimler de
küçük görüldüğünden mi ödenek ayrılmıyor?
Gelenekten gelen bu anlayış doğrultusunda mı
hareket ediliyor çözemedim. Oysa liselerde bulunan bina, donatım malzemeleri,
araç –gereçler, personel, öğrenciler ve ihtiyaçlar ilköğretimler ile birebir
aynı yapılan hizmet, girdi ve çıktılar
tıpkısının aynısı o halde değişen ne var anlayabilmiş değilim. Bu durumda
verilebilecek tek bir cevap var ilköğretimler reşit değil.
Normalde devlet iller bazında ilköğretimler için
İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerine yıllık bir bütçe ayırıyor. Bu bütçe ile
okulların yakıt, elektrik-su, temizlik ve kırtasiye masrafları karşılanmaya
çalışılıyor. Yakıt, elektrik ve su masrafları fazla tuttuğu için okullara
kırtasiye ve temizlik giderlerine bir pay kalmıyor ya da yılda bir – iki defa
yardım yapılabiliyor. Geriye kalan okulun tüm ihtiyaçları okulların karşılaması
gerekiyor. Okullarda camlar, kapılar ve kolları, ampuller, onarım ve
tamiratlar, boya-badana işleri, sarf malzemeler, spor, resim, müzik ve diğer
derslerin araç ve gereçleri, proje ve diğer sosyal etkinlik faaliyetlerin
giderleri ve daha sayamadığım pek çok kalem için masraflar yapılıyor. Tüm
bunlara mutlak suretle, ertelenmeye mahal verilmeden maddi kaynak temin
edilmesi gerekiyor.
Saydığımız bu temel sorunları giderme kaynağı
olarak veliler, hayırseverler ve gönüllü kuruluşlar görülüyor.
Yıllardır ilköğretimlerde maddi kaynak olarak
görülen veliler, hayırseverler ve
gönüllü kuruluşlar yardımcı olursa sorun yok;
ama ortaya çıkan sorunlar ve ihtiyaçlar sürekli olunca birinci, ikinci
defa yardımcı olanlar üçüncü defa yardımı kesiyor; dolayısıyla her defasında
yeni bir kaynak arayışına girmek gerekiyor.
İlköğretim okullarında maddi kaynak sağlama
konusunda yetki verilen okul-aile birlikleri bu anlamda büyük sıkıntı
yaşamaktadır. Bir nebze batıda okul-aile birlikleri kaynak bulmada işlevlerini
yerine getiriyor olabilir, veliler eğitim-öğretim faaliyetleri konusunda daha
bilinçli, daha duyarlı ve maddi durumları bakımından daha iyi olabilirler ama
Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesinde ve daha pek çok yerde; bu
duyarlılık ve bilinç olmadığı gibi velilerin maddi kazançları da eğitim-öğretim
faaliyetlerine katkı sağlayacak durumda değil;
bu durumda okul-aile birlikleri okula maddi kaynak sağlamada
başarısızlık yaşamaktadırlar. Daha kötüsü kırsal kesimlerde okul-aile
birlikleri dahi kurulamamaktadır. Geriye okul idaresinin mahareti devreye
giriyor ki o da idarecileri töhmet altında bırakabilecek, dilenci pozisyonuna
sokacak görüntülere sokmaktadır bu da yetmiyor okul idaresi para topluyor diye
şikâyete uğramakta ceza ile karşı karşıya kalabilmektedirler.
Bölgemizde, okullar yıllarca ihtiyaçlarını veli
toplantılarında ifade ettiklerinden, toplantı duyuruları yapıldığında “yine para isteyecekler” diye veliler
toplantıya iştirak etmemektedirler. Nerdeyse “toplantı eşittir para” şeklinde bir algıya dönüşmüş. Okulların
veli desteğinin olmamasının altında yatan nedenlerin başında para yer alıyor.
Haklı olarak veliler de bıkıyor, usanıyor.
Velilerin büyük kısmı da “devlet dururken niye biz?”
veya “devlet
okullara ödenek veriyor; okul idaresi bizden niye para topluyor?”, ”biz
devletten zengin miyiz? Devlet versin!” gibi düşünceler ifade ediliyor.
Sosyal devletlerde eğitim-öğretim faaliyetleri
özellikle de zorunlu eğitimin yapıldığı tüm okullarda parasızdır öyle de olması
gerekir. Ülkemizde de zorunlu eğitimin olduğu okullarda parasızdır fakat
liselerde velilerin desteğine gerek duyulmadan yıllık bir ödenek ayrılırken
ilköğretimlerde ödenek ayrılmaması velileri fiilen para vermeye zorlamaktadır.
Diyelim ki
veliler de gönüllü kuruluşlar da yardım yapmadı ya da yapmıyor bu durumda ne
olacağını hiç düşündük mü? Pek çok yer için bu durum söz konusu ise ne olacak?
Veliler ya da gönüllü kuruluşlar, hayırseverler yardım yapmak zorunda mı? Bu
soruların cevabının verilmesi gerekiyor.
Biz velileri para kaynağı olarak değil; eğitim ve
öğretim faaliyetlerinin en önemli ayağı ve öğrencilerin başarısı için okul ile
sürekli işbirliği yapan destek kuvvet olarak görmek istiyoruz.
Okul idaresi de maddi kaynak arayışları yerine
okulunun eğitim – öğretim kalitesini, öğrenci başarısını yükseltmek, peşinde koşsun.
Eğitim Sendikalarının ilköğretimlere ödenek
ayrılması için bir çaba içinde olmamasını büyük üzüntü ile karşılıyorum. Eğitim
sendikalarının bu sorunu kamuoyuna dönüştürmemesine, hükümetle yapılan pazarlık
masasında yani toplu sözleşme görüşmelerinde gündem maddelerine koymamaları ya
da önemli bir konu olarak görmemelerine doğrusu çok şaşırıyorum.
Devletin okullara maddi kaynak dağıtımı konusunda
mutlaka yeni bir düzenlemeye ihtiyacı var kanaatindeyim. Bugünkü sistemden
vazgeçilemiyorsa ilköğretimlere camlar, kapılar ve kolları, ampuller, onarım ve
tamiratlar, boya-badana işleri, sarf malzemeler, spor, resim, müzik ve diğer
derslerin araç ve gereçleri, proje ve diğer sosyal etkinlik faaliyetlerinin
giderleri ve daha sayamadığım pek çok kalem için; okulların büyüklüğüne göre
okulların hesabına para yatırılması gerekir. Başka çözümler de getirilebilir.
Önemli olan okulların kimseye muhtaç olmadan
ihtiyaçlarını karşılamasıdır.
Eğitim-öğretim işleri yapılacak yardımlara ve
bağışlara hele hele vicdanlara bırakacak kadar değersizleşmedi diye
düşünüyorum.