Öğretmenlik, tarih boyunca hakkında methiyeler
düzülen, atasözleri, özdeyişler ve çeşitli hikâyeler söylenilen, eğitimin temel
direği, kutsal addedilen ve sürekli eli öpülesi insanlar olarak göklere
çıkarılan nadide bir meslek…
Öğretmenlik, topluma şekil veren, toplumun
gelişmesinin kendilerine bağlı olduğu, görev ve sorumlulukları çok ağır olan
bir meslek…
Öğretmenlik mesleğinin anlam ve önemi ile ilgili
daha çok şey söylenebilir ama görevimiz; öğretmenlik mesleğinin tanımını yapmak
değil, bugün için öğretmenleri; gerçek
hüviyetlerine, misyonlarına davet etmek, görev ve sorumluluklarını bir daha
gözden geçirmelerini sağlamaktır.
Öğretmenlerin gerçek kimliklerini ortaya
sermelerini sağlama konusunda bir öğretmen olarak öz eleştiri yapmayı doğru
buluyorum. Çünkü ülkemizde eğitim-öğretim işleri ne yazık ki iyi gitmiyor;
toplumun geleceği olan gençler maalesef gittikçe dejenere oluyor, asıllarından
uzaklaşıyor, kontrolü sürekli zorlaşan, şiddette başvuran ve çeşitli suçlara karışan
bireyler haline geliyor. Gençlerimizdeki bu kötüleşmenin sebebi olarak ta
eğitim ve öğretimdeki başarısızlığımız olarak görülüyor.
Herkes bu kötüye gidişin sebeplerini farklı farklı
değerlendirebilir ancak biz eğitimciler kendimize düşen paya karşılık öz
eleştiri yapmamız gerektiğine inanıyorum
Öğretmenler, kendi odalarında sohbet ederken; karşılaştıkları ya da basında duydukları ve
ya gördüğü bir olayı, şikâyet ettikleri öğrencileri, gençlerin hal ve
hareketlerini, kötü alışkanlıklarını, küçük yaşta öğrencilerin çeteleşmeye başladıklarını,
uyuşturucu kullandıklarını, şiddet olaylarının örneklerini anlatmaktadırlar;
artık bu tür olaylar o kadar sıradanlaştı ki öğretmenler en ilgincini, en
komiğini seçmeye başladılar…
Eskiden bu tür olaylar; gençlerde, liselerde görülürken ilköğretime
de sıçraması ve gittikçe de yaygınlaşması karşısında bizim oturup bu kötüye
gidişi değerlendirmemiz, çözüm için gerekli adımları atmamız gerektiğine
inanıyorum.
Ama herkesin birleştiği nokta eğitim ve öğretimde
gerçekten ciddi bir sorun var; öğrenciler tembelleşiyor, öğrenciler derslerden
uzaklaşıyor olumsuz davranışlar sergiliyor ve bu kötüye gidişte de
öğretmenlerin rolü yadsınamaz hoşumuza gitse de gitmese de bu bir gerçek.
Öğretmenler, eğitim ve öğretimdeki başarısızlık
sebeplerini sıralayabilir ki sıralıyor; sıralanan sebepler merkezi ve yerel
olmak üzere farklı nedenler ileri sürülüyor; sebeplerin çoğu da doğru olabilir
bu sebeplere diyecek bir şeyimiz yok ancak eğri oturup doğru konuşmalıyız; bu
kötüye gidişte ne kadar rolümüz var, bu kötüye gidişi durdurmak için biz ne
yapıyoruz?...
Özellikle bölgemizde hele de ilimizde öğrencilerin
başarı seviyelerinin düşüklüğü, ilimizin sınavlarda Türkiye genelinde hep son
sıralarda yer alması nasıl açıklanabilir. Sorun sistem sorunu ise tüm ülkede
aynı sistem uygulanıyor, sıralanan sorunların çoğu da ortak bunun izahı
gerekmez mi?
Öğretmenler, ileri sürdükleri sebepleri
kendilerine gerekçe sayarak bir tembelliğin bir tükenmişliğin içine girdiğini
söyleyebilirim. Her öğretmen kendisince inandığı sebepler doğrultusunda hareket
ederek, öğretmenlerin en önemli vasfı olan fedakârlık duygusunu yitirmişlerdir.
İlimizde, veli, öğrencilerine karşı duyarsız
olabilir; buna karşı biz velilere gidebilir öğrenci sorunlarını kendisine
aktarabilir, öğrencinin başarılı olabilmesi için eğitim ve öğretim
faaliyetlerin içine katabiliriz.
Öğrencinin ekonomik sorunumu var; sosyal
yardımlaşma ve dayanışma vakfı ve ya okul-aile birliği desteği sağlanarak
öğrenciye yardım edilebilir, öğrenciye ne yapıyorsak yapalım derslere ilgi mi göstermiyor?
Öğrenciyi sosyal etkinliklere yönlendirilebilir, birebir
rehberlik edilebilir, öğrenci dershaneye mi gidemiyor öğretmenler bir ekip
oluşturarak hafta içi ya da hafta sonu kurslar verebilir, öğrencinin yardımcı
kitapları mı yok bağışlar yolu ile kaynaklar sağlanabilir, her branş öğretmeni
kendi branşına uygun öğrenci kazanabilir, egzersiz çalışmaları, müzik, resim, sportif
ve çeşitli etkinlikler ile öğrenciye okul sevdirilebilir.
Kısaca okul idaresi ve öğretmen ekibi ile
çevresinde, okulunda karşılaştıkları sorunları kendi yöntemleri ile koordineli
çalışarak asgari düzeye indirebilir. Her öğretmen, sorunların çözümünde fedakârlık
yaparsa bir takım sorunların üstesinden gelebilir.
Öğretmenler, şunu diyebilir niye fedakârlık
istenen hep öğretmenlerdir. Öğretmenlerdir çünkü gerçekten öğretmenlik mesleği
hiçbir mesleğe benzemiyor.
Bir doktor görev ve sorumluluğu yerine getirmezse
en fazla birinin ölümüne sebep olabilir; ikincisinde görevden uzaklaştırılır, bir
mühendis bir hata yaparsa ya da işini gerektiği gibi yapmazsa en çok bir
binanın yıkımına sebep olabilir ikincisin de cezasını alır; yani diğer
mesleklerde yapılan hatalar ya da kusurlar tüm toplumu etkisi altına almaz,
aynı zamanda bu kusurları toplumda kalıcı hasarlara yol açmaz.
Öğretmenlerin görev sorumluluğunu yerine
getirmediği zaman, oluşan sorunlar toplumda domino etkisi yaratmaktadır. Bir
olumsuz davranış, yüzlerce binlerce kişiyi etkilemekte ve bu olumsuz davranış
kalıcı hale gelebilmektedir.
Öğretmenlerin göz ardı ettiği bir husus var;
hepimiz biliyoruz ki okullarda olumsuz davranışların artması tüm öğretmenleri
etkilemekte, okulu çekilmez hale getirmektedir. Okulda sağlanan disiplin,
öğrencilerin eğitim ve öğretime yönlendirilmesi, başarının artması, okul
ortamını yaşanabilir hale getirecektir.
Bir kısım öğretmen şunu da diyebilir yılan bana
değmesin de yılan ne yaparsa yapsın. Bunu diyen öğretmenler, şunu bilmeli ki bu
umursamazlık, ilgisizlik yılanları o kadar çoğaltır ki bir yılan çıkar ve
kendisi farkına varmadan ısırır; sonra illa ki kendisi değil akrabası yakını bu
olumsuzluklardan mutlaka etkilenebilir; öğretmenlerin bireysel, umursamaz bir
tavra girmesi başta kendisi olmak üzere tüm kesimleri olumsuz etkileyebilir.
Sonuç itibarı ile öğretmenler görev yaptığı okulda
eksikliğini gördüğü, sorun olarak addettiği problemleri giderecek ekstra
çözümler üretmek, öğretmenler diğer mesleklerden farklı olarak fedakârlık
vasıflarını mutlaka harekete geçirmek zorundadırlar. Bu fedakârlık hem
kendileri hem de toplumun geleceği açısından son derece önemlidir.
Öğretmenlerin sınıf yönetimi konusunda kendini
sürekli geliştirmesi gerekir. Takip edecekleri yöntem ve teknikleri iyi
kullanmalıdır. Ve en önemlisi öğrencileri sevmeli, öğrenciler öğretmenlerinin
kendileri ile ilgilendiği his ve güveni vermelidir. Öğrenci sorunları ile bire
bir ilgilenmeli, öğrencilerin derslerde başarılı olabilmeleri için her türlü
araç ve gereçten yararlanmalıdır.
Unutmayalım kazandığımız her bir öğrenci diğer bir
öğrenciye de örnek teşkil edecektir. Başarının somutlaşması öğrenciler arasında
rekabet duygusunu oluşturacaktır. Öğrencilere umursamaz bir tavır takınmamız,
horlamamız hem başarısızlığı getireceği gibi sorunlu öğrencilerin artmasına da
yol açacaktır.
Bizim öğrenci kazanma dışında başka seçeneğimiz
yok, aksi durumda kendimize de topluma da zarar vermeye devam ederiz.