Özellikle yolculuklarım sıklaştığında yazılarıma
yetişememe veya yolculuk şartlarında yazma ortamı sıkıntısıyla yazmak isteyip
de yazamadığım pek çok konuyu kaçırmış oluyorum. Gündemler öyle hızlı akıyor ki
birini yazma fırsatı kollarken onlarcası daha gelip geçiyor.
Kadına şiddetin her türlüsü aldı başını gidiyor.
Özgecan vahşetiyle ilgili halkın özellikle kadınların gösterdiği tepkilere
duyarsız kalmış görünmemek için devlet erkanı ve ailelerinin gündeme müdahil
olma gösterilerinin ardından geçen günler içerisinde; devlet eliyle ve
zihniyetiyle, kadına şiddet uygulamaları hala devam etmektedir.
En son Nevin Yıldırım davasında gördük bir kez
daha. Bu sistem tüm reflekleriyle erkek egemenci, hem ulusal hem cinsiyetçi
faşist bir sistemdir. Hatırlarsınız Nevin Yıldırım davasını. Isparta’nın Yalvaç
ilçesi Koruyaka köyünde silah tehdidiyle kendisine tecavüz eden ve hayatını
karartan adamı öldürmüştü.
Savcı ve hakimlerin, neredeyse bütün kadın
tecavüzleri, şiddet ve cinayet davalarında hatta çocuk tecavüzleri de dahil
suçlu erkek tarafın durumunu hafifletici eften püften her bahane ile neredeyse
tutuklu bile bırakmadıkları aşikardır.
Böyleyken kadının kendi hayatının kararması, ailesinin, çocuklarının
geleceklerini de ipotek altına alan toplumsal, geleneksel yoksunluklara
uğramasını da göz önüne almadan, bir erkek vahşetine karşı savunmasını yapmak
zorunda kalan bir kadına aynı hafifletici sebepleri uygun görmeyebiliyorlar.
Evinde hane-i tecavüz olduğu ortada iken Nevin Yıldırım’a müebbet hapis
cezasının verilmesi tam manasıyla bir eril cezalandırmadır ve bu karara karşı
kadınlar tepkilerini gösterecek ve haksızlığın kaldırılması için mücadeleye
devam edeceklerdir.
Nevin Yıldırım kararı bir tesadüf değildir. Buna
benzer bir durumda Kastamonu’da yaşanmıştır ve yine mahkeme kadını suçlu görmüş
ve hiçbir hafifletici sebep olmaksızın müebbet hapis vermiştir.
...
Sistemin artık neresinden tutsak elimizde
kaldığını sağır sultanlar bile biliyor. Ama darbeci ve eril, egemenci anayasaya
ısrarla sahip çıkıldığı yetmiyormuş gibi İç güvenlik Paketi kavga gürültü
Meclis’ten çıkarıldı ama bonusuyla birlikte. Cumhurbaşkanına özel örtülü ödenek
kaşla göz arasında geçirildi.
...
Özgürlük için direnen halklara ikiyüzlü yaklaşım
Libya’da, Mısır’da, Suriye’de yönetime karşı kalkışan
halkları, hatta halk bile bazı çevreleri halk kıyamı, direnişi diye her çeşit
desteğini gösteren Türkiye kamuoyu, ABD, Suudi ve diğer Arap zalim sultanları
tarafından desteklenen, Kaide ve Selefizminin destekçileri zalim idarecilere
karşı yıllardır büyük bir direniş gösteren Bahreyn ve Yemen halkını ısrarla
görmezden gelmelerini sürdürdü.
Geçtiğimiz günlerde bu durum yeni bir sürece
evrildi. Yemen’de emperyalist uşağı yönetime karşı başarı kazanan Husilere
karşı başını Suudi Arabistan ve Mısır’ın çektiği; diğer Arap şeyhleri, ABD,
İsrail ve Türkiye’nin de destek verdiği bir emperyalist cephe saldırısı
başladı. Uçaklar ile yapılan bombalamalarda onlarca sivil hayatını kaybetti ve
saldırılar hala devam ediyordu.
Yıllarca Mısır’da Sisi’ye muhalif rolleriyle,
şehit Esma’nın acısı üzerinden siyasi malzeme yaparak, Türkiye halkının bir
kısmını meydanlarda toplayan kendisi değilmiş gibi zaten Suriye’de de
menfaatleri kesişen ve aynı cephede olmaktan gocunmuyorken şimdi alenen Sisi
ile Yemen saldırısında aynı rollerde buluştukları daha bir görünür oldu.
Türkiye politikasındaki açmazlar ve cumhurbaşkanının maskeli siyaseti her geçen
gün görünür olmasına oluyor da, onun söz ve kararlarını bir vahiy gibi
algılayan kabullenen dindar kimlikli kitlelerin vicdanı, bu hakikatleri hiç mi
göremez oldu?
...
Roboski’nin ödediği bunca bedeller yetmezmiş gibi
şimdi de katırları kurşuna dizilmeye başlandı. Nevin Yıldırım meselesinde
bahsettiğim gibi eril, ulusçu, cinsiyetçi faşist zihniyet Kürtlerin katırlarına
bile katlanamadığını gösterdi.
Söz bitmedi ama yer bitti.
Barışı yaşamak ve barışı yaşatmak için mücadeleye
devam...