Son Lice olayları ile endişelerimiz daha da arttı.
Yurdumuzun doğusu, tam duruldu derken Gezi haraketlinin
patlaması ile yaşanan orantısız devlet gücü ve şiddeti ne oluyor? Doğudaki
şiddeti besleyen görevliler şimdi de batıyı mı Şırnak`a ve Hakkâri `ye
benzetecekler demiştik.
"Savaş değil, barış istiyoruz"
Evet, aynen böyle yazıyordu Lice`de ki kadınların
tuttuğu afişte. Televizyonlar Lice olaylarını haber verirken, kanalların pek
çoğunda her zaman yaptıkları gibi görüntüler ile sözlü haberin tezattı
yansıyordu ekranlara.
Yerel kıyafetli kadınların çoğunlukta olduğu
kalabalık grup, ellerinde "Savaş değil, barış istiyoruz" yazılı bir
afiş taşıyorlar ve Kürtçe sloganlar atıyorlardı.
Barış`a öylesine inanıyorlardı ki, artık karakol
görmek istemiyorlardı.
Barış`a giden yolda arıza çıkarmaya niyeti
olmayanlar için neden hala karakol inşa edilirdi ki?
Diyarbakır`da geçirdiğimiz günler içerisinde
esnafından taksicisine, sokaktaki satıcı çocuktan farklı ailelere kadar hep
`barışı` sormuştum.
Barış süreci hakkında ne düşünüyorlardı? Barışı
gerçekten istiyorlar mıydı?
İstisnasız olarak hepsi, en küçüğünden en
yaşlısına kadar gerçek anlamda `barışa iman etmişler ve bütün güçlerini barışa adamışlardı.`
Bunun aksine olabilecek en ufak bir örnek
gösterebilmek mümkün değildir. Böyle iken bu istek ve teslimiyeti, hükümet ve
resmi güçlerde çok iyi biliyorlarken, Lice`de barış isteklerini ve taleplerini
ifade eden topluluk tam da
geri dönerlerken, askeri güçlerin ateş açması ne
anlama geliyor?
Gezi`de de aynısı olmamış mıydı?
Son gün dayanışma platformu tam bir çadırla
sembolik temsiliyetin haricinde, parkı boşaltmaya başlayıp, bireysel
katılımcılara da anlatmaya çalışmaları haberlerde bile yayınlanmış iken, aniden
ve şiddetli bir müdahale başlamamış mıydı?
Doğusu ve Batısı ile bütün bir Türkiye halkı
olarak yaşadığımız onca acılardan sonra, barıştan bir adım daha geri dönme
lüksüne sahip değiliz.
Her kim veya hangi taraf olursa olsun barışı
hafife almanın bedelini ağır ödeyecektir.
Hepimiz Barışa Mecburuz...