• Ana Sayfa
  • »
  • Ali Şeriati’yi Anlamak Üzerine (1)

Ali Şeriati’yi Anlamak Üzerine (1)

İslam dünyası hem sosyolojik hem siyasi açılardan yeni bir Ali Şeriati çıkaramamıştır. Onun İslami değerleri ile beraber içeriden, mensup olduğu toplum yapısı ve halkın yanlış değer algıları hakkında ortaya koyduğu tarihi duruş ve özeleştiri çıtası hala a

Genel din algısı ve din adamlığı - Ruhbaniyet ile ilgili ve öze dönüş gibi pek çok hayati konularda canı pahasına da olsa doğru olduğuna inandığı söylem, duruş ve hizmetlerinden, asla taviz vermediği gibi ‘kadın’ konusunda da vahyin ışığını çağımıza taşıyan öncülerden olmuştur.

Onu her andığımda ve hatırladığımda hep mahzun ve yalnızlıklar içinde çırpınışı gözümde canlanıyor. Kendisi ‘İslam da Kadın’ ‘Çağımızın Müslüman Kadından Beklentisi’ üzerine dersler yapadururken ve yine çağımızda en fazla istismar ve tahrif edilen meselelerinden olan ‘kadının rolleri’ üzerine kanaatini belirtip, eserler ortaya koyarken, kendisine en yakın kadınlar tarafından ne kadar anlaşılabiliyordu?

En sıradan bir bakışla bunun sıkıntısını yaşadığını ve yalnızlıklar içinde olduğunu görebiliyoruz.

Şeriati, yobaz ve bağnazlaştırılan dindarlığı eleştirirken, ‘Ali Şia’sı, Safevi Şia’sını anlatmaya çalışırken, ‘Şia’ otoriteleri tarafından,  Ali’yi, Hüseyin’i, Ebuzer’i anlatmaya çalışırken de Sünniler tarafından, resmi ya da sivil statükolara meydan okuduğu ve doğru bildiğini, inandığını paylaşıp, susmadığı için de egemenler tarafından sürekli ötekileştirilmiş, yalnızlaştırılmış, cezalandırılmış, özgürlüğü elinden alınmış ve sürgünler yaşamıştır.

 

20. yüz yılda İslam dünyasında işgaller ve emperyalist kuşatmalar karsısında hemen her kıtadan ilmi, siyasi ve direniş alanlarında halk öncüleri çıkmıştır.

Hasan El Benna, Seyyid Kutup gibi isimler Arap halklarının gönlünden, yeryüzü Müslüman’larına bir direniş destanını da öğretmişlerdir.

Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Mevdudi, Muhammed İkbal, Mehmet Akif, Aliya İzzetbogoviç, Malcom X, Abdullah Harun, Ömer Muhtar gibi nice şahsiyetler ve halk önderleri, ümmetin uyanmasında merkez güç oldular.

 

İran coğrafyasında da Şah’ın zulüm yönetimine karşı ilmi veya siyasi, her alanda, direnişin öncüsü olan pek çok şahsiyet, toplumsal roller üstlenmişlerdi.

Nevvab Safevi gibi isimler ile beraber Mutahhari, Beheşti, Burucerdi, ve İmam Humeyni gibi Medrese- Molla geleneğinden gelenlerin yanında, Mustafa Çamran ve Ali Şeriati’nin de içinde de bulunduğu entelektüel şahsiyetler hemen ilk dikkati çekenlerden.

Takdire şayan tüm mücadele ve direnişlerine rağmen ve İmam Humeyni’nin haricinde kadın konusunda ki yaklaşımları ve pratığine hayran kalınan çağdaş bir şahsiyet maalesef parmak sayısı kadar.

Bunlardan biri de Ali Şeraiti. Onun kadın konusunda ki yaklaşımı bugün bile hala tam olarak algılanabilir ve kabul edilebilir durumda değildir maalesef.

Ali Şeriati doğuyu tanımasının yanında, batıya olan aşinalığı ile kendine özgü, özgün bir özgürlük sevdası ile dikkatleri üzerine çekiyordu.

Çağdaş bir Ebuzer idi diyebiliriz Şeriati’ye. Zaten haksızların egemen olduğunda, doğruyu haykıranların kaderi değil midir bir parça Ebuzer olmak? Yalnız kalmak, dışlanmak, anlaşılamamak ve anlaşılmasına engel olunmak. Sürgünler ve hücreler. Küsmeye bile fırsatınız olamadan, içinizdeki ve uzağınızda ki değersizliklerle mücadele etmek. Doğu’nun ve batı’nın anlam ve erdemlerinden uzaklaştırılmış insanlarına ışığı, hakk’ı, güzelliği ve aşkı ulaştırmaya çalışmak için mahrumiyetlere, yalnızlıklara katlanmak.

 

Ali Şeriati ‘Çağımızın Müslüman Kadından Beklentisi’ adlı çalışmasında şöyle ifade eder.

‘Kadın hakları ve kadının şahsiyetinden söz etmek, İslam’ın kadın hakkındaki görüşünü ortaya koymak ve bunu kabul etmek başka mesele, o görüşle amel etmek, İslami olduğuna inandığımız değerlere göre hareket etmek, yani İslami görüşü pratize etmemiz ve inandığımız hakları sosyal düzenimize ve yaşamımıza tatbik etmemiz ise başka bir meseledir.

Fakat genellikle bizler teoriyle iktifa ediyoruz. İslam’da yaşam, toplum, sosyal ilişkiler, kadın hakları, çocuk ve aile haklarının ne olduğunu bilen, fakat pratikte köhne, gayr-i islami geleneklere tabi olan, hatta yaşamını, İslami değerlere göre değiştirme cesaretini bile gösteremeyen kimseler çoktur’  diyerek yüz yıllardır vahiyden kopuk bir anlayış ile kadını mahkum eden dindarlığa en cesur, en tarihi özeleştiriyi yapmıştır.

O’ndan nice yıllar sonrasında bile, batı ile daha içli dışlı olan Türkiye’de, nice akademik kariyere sahip, Dünya’nın sayılı İslami Üniversite’lerinde yetişmiş ve din adamı olarak ehliyetli mevkide olmalarına rağmen, ‘Kadın’ konusunda vahyi, yüz yıllarca tahrif etmiş, Emevi din algısına, zihniyeti ile, hayatın içinde, Vahiy pratiğini gerçekleştirememişlerdir. 

Şeriati’nin yukarıda belirttiği gibi onlar hangi ilmi seviyede olurlarsa olsunlar pratikleri ve tarzları, milli geleneklerinin ve nakli din anlayışlarının önüne geçememektedir. Dışarıda Üniversitelerde ders veren nice ilim erbabı adamlarımızın özel yaşamlarında, evlerinin içinde, öğrendikleri vahiy pratiğe geçememektedir.

Bir kısmı kürsülerde ekranlarda kadın haklarını anlatırlarken, kendilerinin yakını olan kadınlar, bu imtiyazların kapsama alanının dışındadırlar.

Bir kısmı da zaten tam manası ile erkekleştirilmiş İsrailoğullarının din algısı ile, her fırsatta kadını şeytanlaştırmakta ve erkeğin hata yapmasında, günaha girmesinde tek sorumlu kadını görmektedirler.

Böyle bir din ve kadın algısına sahip olan ve din adına, konuşma ehliyetinin sadece kendilerinde olduğunu savunan, ümmetin içinde Molla /İlahıyat geleneğinden gelmeyen Ali Şeriati, elbette kabul görmeyecek ve ötekileştirilecektir.

 

Tarih boyunca bütün insanları cinsiyet, etnik vd. farklılıkları ile ötekileştirmeden eşit gören elçiler, statüko sahipleri ve egemenler tarafından nasıl dışlandılar ve taşlandılarsa, Şeriati’ye yapılanı da bu minvalde anlamak mümkün.

Şeriati, Batı kaynaklı özgürlük hareketlerinin hedefinde olan, Müslüman kadının, bu saldırılar karşısında nasıl bir yol bulacağı noktasında kendi iç dinamik ve değerlerimizin zenginliğine dikkat çekmiştir.

“İlke ve temellerinden bir modern kadının yaşam biçimi olan batı düşüncesi ve kültürünün saldırısı karşısında, doğu toplumlarına direniş bahşedebilecek büyük etkenlerden biri, zengin bir kültür, güzellik, iyilik, deneyim, değer ve inanca ve aynı şekilde ileri insani haklara, özellikle din ve tarihte kemale ermiş çok yüce simalara sahip olmaktır.

Ne mutlu ki bu hususta müminler hayli zengindirler. İslami toplumların yeni kuşağında bilinçli bir direniş meydana getirmek için, en büyük araç, en mümtaz çehrelere, islam dini ve tarihimizde zinde, örnek ve yüce şahsiyetlere sahip olmaktır. Eğer bu simalar tam manasıyla tanınırsa; tam anlamıyla tasvir edilir ve anlatılırsa, dürüst ve bilinçli, bilimsel ve yeni bir görüşle yeniden tanıtılır ve tanınırlarsa, onların hatırası diriltilir, şahsiyet ve misyonları tekrar ortaya konursa, yeni kuşak şunu hissedecektir ki; köhne geleneklerden kurtulmak, sapmış ve gerici geleneklerden kurtulmak ve bu gün kadının kurtulması için batının modernizm adıyla yaptığı sapık çağrılara, olumlu cevap vermeye gerek yoktur.

Bu gün problemlerimizi halletmek, zamanımızın suallerine cevap vermek şu anda sahip olduğumuz düşünsel kapışma ve mücadeleler ve şimdi hissettiğimiz gereksinimler için bu değer ve dersleri nasıl anlayabilir, nasıl gerçekleştirebilir ve onlardan nasıl yararlanabiliriz? İşimizin asıl hedefi budur. Dolayısıyla çabalarımız bu noktada yoğunlaşmalıdır. Sorun nasıl anlamak sorunudur.”

Kadını din adına yok sayan geleneksel algı ile mücadele ederken batının kucağına düşmeye karşı uyarır ve tanıştırılmadığımız, tanıyamadığımız tarihsel veya kültürel dinamiklerimizin zaten içinde bulunan zengin örneklerimizle tanışmamıza işaret eder.

Günümüzün en büyük handikaplarından olan asli modellerimizden uzak kalma sorunumuzu hala ne kadar aşabildik?

Kadınlarımızın ve gençliğimizin karşı karşıya olduğu küresel ve kültürel emperyalizm ve bağnaz saldırılar karşısında hala savunmasız ve çaresizlik manzarasını görünce günümüzün Ali Şeriati’lerine nasıl da ihtiyacımız var.

‘II.Dünya savaşından sonra kadın sorunu Batıda çok hassas bir mesele olarak gündeme geldi. Bunun sebeplerinden birisi bizzat dünya savaşıdır. Çünkü ikinci dünya savaşı aile bağlarını tamamen yıkmıştır. Fakat bundan evvel, Kilisenin din adına savundukları ve her zaman dinin bekçilik ettiği üsleri, kadının manevi, sosyal ve insani değer, hak ve şahsiyetini yok etmiştir.

Evet kilise bunları din namına savunmuştur. Rönesasns’tan burjuvazinin devriminden sonra bireysel özgürlük kültürü olan Kiliseye karşı bir zafer kazandı. Burjuvazinin hamle yapması neticesinde kilisenin hukuki ahlaki, bilimsel, ruhi ve bilimsel egemenliği ve beraberinde din de yok oldu. Ve ansızın cinsel özgürlük meselesi gündeme geldi. Bu cinsel özgürlük şiarıyla kadın; bütün yoksunlukların, insanlık dışı kayıt ve sınırlamaların yok olup gittiğini görünce onu şiddetle kabul etti.    

Bilim, Kilisenin hizmetinde olan ortaçağlardan sonra bugünün iddiasının tersine özgürleşmedi. Kilisenin kaydından kurtuldu ve burjuvazinin kaydıyla gelişerek bugünün egemeni durumuna geldi. Eğer bilim adına ahlaki değerlere muhalefet edildiğini görüyorsak bu görülen bilimin muhalefeti değildir. Bu, bilim putu içerisinde, altın dana kıyafeti içerisinde bağıran kuyumcu burjuvazinin Samiri ilmidir’ diyerek, insani fakat daha çok kadını yok sayan Ortaçağ Kilise eleştirisi yaparken dünyayı ve yine kadını da bugünkü anlamda bir anlamsızlığa mahkum eden Rönesans sonrası oluşan Burjuvanın, Bilimsellik iddiasına sahip olanların maskesini indirmektedir.

Ali Şeraiti, dincilikten kurtulmak için kiliseden- dinden kaçarak, bilimselliği din dışı olmakla özdeşleştiren batının, içine düştüğü paradoksu, ustalıkla ve en kompleksiz bir üslup ile ortaya koymaktadır.

 

Hüda Kaya

https://twitter.com/HudaKaya

huda.kaya777@gmail.com

Diğer Yazıları
  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 2557

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.