Kobanê halkı, kendi ayakları üzerinde durabilme
mücadelesini vermeye çalışırken, bölgesel ve emperyalist hesaplar ile
hayatlarının cehenneme çevrilmesine karşın meşru savunmalarına destek olmak,
evlerinden, yurtlarından sürgün insanlara sahip çıkmak adına, sahipsizliklerine
sahip olmak, seslerine ses katmak adına yapılan eylemsel çağrılar karşılığını
bulmuştur.
Fakat Türkiye’nin malesef eylem sabıkası kirlidir.
Eylemlerde, asıl provokasyonları devletin resmi, sivil her çeşit alternatif
güçlerinin yaptığını çoğumuz şahit olmuştur.
Eylemlerde inisiyatifi elde tutulamazsa yapılan
eylemin amacı ve verilmek istenen mesaj gölgelenir hatta haklı iken haksız
duruma düşmeniz işten bile değildir. Bir de karşınızda medya ve tüm iletişim
imkanlarını, gerçekleri örtmek, saklamak, çarptırmak üzerine oluşmuş, siyahı
beyaz, beyazı siyah, mazlumu zalim, zalimi mazlum gösterebilen bir şer cephesi
var ise çok daha hesaplı kitaplı olmak gerekir.
Peki, Türkiye’nin doğusu ve batısı ile bu eylem
çağrısına cevap verenlerin içinde şiddet hatta vahşete varan olaylara karışan
olmamış mıdır? Muş mitingindeki konuşmamda gençlere yaptığım çağrıda mealen
“Eğer barış istiyorsak, mazlum halklara sahip çıkmak istiyorsak, bunu
eleştirdiğimiz zalimlerin vahşilerin yaptıkları gibi yaparak gerçekleştiremeyiz.
Barış isteyenlerin ilkesi olmalıdır. İlkesiz
hareket edemeyiz biz. Yoksa IŞİD’den ve diğer zalimlerden, vahşilerden ne
farkımız kalır?” demiştim. Ne adına olursa olsun yapılan katliamlar mazur
görülemez. Devlet vahşeti ile katledilen Berkin’lere, Ceylan’lara canımız
yanarken, Yasin Börü ve diğer gençlerin acısına hiçbir mazeret insani olmuyor.
Halklara bir kaos fırtınası ve bilgi kirliliği enjekte ediliyor. Çarpıtılan
hakikatler ile insanların üzerinde dehşet bir algı operasyonu hala devam etmektedir.
Eylemlilik sürecinde özeleştiri ve sorgulanma
yapılması gereken noktalar olmasıyla birlikte; vahşet, panik, taripkar ve
tahrikkar manipülasyonu yapan çevreler büyük kayıplara sebep olmuşlardır. Bu
yapılanları bir yönü ile 6-7 Eylül olaylarına da benzetebiliriz. Selanik’te
Mustafa Kemal’in evi yakıldı denilerek uygulanan bir proje sonrasında mağdur,
mazlum ve katledilen, evlerinden, yurtlarından sürülen onca insan bir dram
yaşamıştır. Halkların bir şehir halkının uğradığı saldırıda yanlarında olduğunu
seslendirdiği anlarda, sosyal medya ve basında paylaşılan bilgiler tam bir
manipülasyon olmuştur.
‘Yanında başörtülü eşi var diye saldırıya uğradı’
‘Camiyi yaktılar’ ‘Kur’an kursuna saldırdılar’ ‘Kur’an Kursunu korurken
vurdular’ gibi son derece tehlikeli, provakatif ve gerçek dışı yalan haberler
medyada hala değer kabul edilmektedir. Kabataş yalanını su gibi yutan çevreler,
manevi değerler ve din kılıflı yalanları beyinlerine indirmede hiç problem
görmüyorlar. Cami yalanına bizzat muhatap oldum ve arkadaşlarımızın gayreti ile
yalan çok kısa zamanda ortaya çıkarıldı. Van’da Kur’an kursunun yakılmasına
engel olurken öldürüldü denilen rahmetli Hamit Caner BDP’lidir, çevresinde
değer verilen saygın ve inançlı bir Müslüman’dır.
Eski bir
korucu başının koruması olan ve AK Parti’ye yakın olduğu bilinen yeğeni,
eylemcilere ateş etmekte iken onu engellemeye çalışırken onun kurşunları ile
hayatını kaybetmiştir ve Hamit Caner, Kur’an kursu önünde değil bir marketin
önünde vurulmuştur.
Fakat bu yalan haberler ile HDP binaları ateşe
verilmiş, insanlar kurşunlanmıştır. Akabe Vakfı kaos cephesine çekilmek
isteniyor. Olayların durma noktasında olduğu bir anda yine Van’dan bir cinayet
haberi daha geldi. Akabe çevresine yakın olduğu bilinen 65 yaşındaki Muhammed
Latif Şener evine giderken kimliği meçhul kişi ya da kişilerce saldırıya
uğrayarak hayatını kaybetti. Faili meçhul bir cinayet, anında medyaya ‘PKK-
BDP’ bir Müslüman’ı katletti diye servis edildi.
Bu ülkede insanlar yıllardır hala İstanbul’da bir askeri servise molotofkokteyl
atılması ile yanarak ölen Serap’ı, PKK’nin öldürdüğünü bilir. Algı
operasyonu muhteşemdir. Sokakta kime sorsanız bu böyledir. Hiç kimsenin aklına
bu davanın mahkeme kayıtlarını incelemek gelmez. Molotofkokteyli atan kişinin resmi kayıtlarda bir MİT elemanı olduğunu
kaç kişi bilir?
Bu cinayet ile Akabe vakfı camiası üzerine de bir
komplo ve algı yönetimi gerçekleştirilmeye çalışıldığı görülüyor. Basiret ve
ferasetli duruş ve tavır ile camiasının bu şeytani komploları boşa çıkarmasını
umuyorum.
Farklı inanç ve düşünceye sahip olursak olalım bu
topraklarda bir arada yaşayacak olan bizler, barışı ve adaleti diğerimiz için
de istemek zorundayız. Bütün tarafların, yapıların içinde bazı çevrelerin
hesabına, barış karşıtlığı ve kaosa hizmet edecek oluşumlar olabilir, olduğu da
görülmektedir. Her bir tarafın yetkilileri acilen kesin ve net bir şekilde
kendi tabanlarına barışın, adaletin, vicdanın ve ilkeli olmanın önemi
anlatabilmelidir...