DTK ve HDK gençliğinin büyük emekleriyle başlayan
1. Ortadoğu Gençlik Konferansına davet edilmemle, gelecekte bölgeyi
şekillendirebilecek bir gençlik† potansiyeli ile buluşma, tanışma imkanım da
oldu. Yoğunluktan dolayı ancak ilk gün katılabildiğim ve üç gün sürecek olan
konferans 13 Mart Cuma günü Diyarbakır’da†Cegerxwin Gençlik Kültür ve Sanat
Merkezin’de, Kürtçe, Türkçe, Arapça ve Ermenice selamlama ile†başladı.
Konferansa 15 ülkeden 370 genç katılıyor. Kürdistan’ın farklı coğrafyalarından
gelen gençlerin haricinde Filistin, Yemen, Ürdün, Lübnan, Tunus, Mısır, Suriye,
Irak, İran, Cezayir, Afganistan, Ermenistan, İtalya, Bask ve Latin Amerika
coğrafyalarından da katılımlar göze çarpıyordu. Laz, Ermeni, Çerkez, Gürcü,
Türk, Yunan, Arap gibi genelde farklı etnik yapılardan olan gençlerin yakın
ideolojik çizgide olan yapılanmalardan olduğu görülüyordu. İnançlar boyutuyla
Alevi, Süryani, Ezidi, Müslüman, başka inançlardan ve mezheplerden olan
temsiliyetler†daha çok sembolik kalmıştı.
Hem gelenekçi hem modernist saldırıların
ortaklaştığı nokta halkların ve inançların düşmanlığıdır. Dolayısıyla
Ortadoğu’nun derin krizleri kendisini en çok halklar ve inançlarda
hissettirmektedir. Her iki saldırgan akım da dinci, milliyetçi, mezhepçi, devletçi
bir Ortadoğu inşa etme konusunda müttefiktir. Bu saldırılara karşı verilecek en
güçlü ve anlamlı cevap; halkların, inançların, mezheplerin birlikte inşa
edeceği bir gençlik hareketidir.
İlk konuşmayı Kobani’den Ayşe Efendi yaptı. Efendi
Kobani savunmasında genç oğlunu şehit veren veren bir anne ve Salih Müslim’in
eşi. Konferansın, Şengal ve Kobani’de neredeyse tamamının bir gençlik öz
savunmasının ardından zafere erişmesi ve bu destansı halk savunmasının dünya
halklarının ve özellikle gençlerinin dikkatleri çekmesinin†ardından
gerçekleşmesi bu yönüyle de anlamlıydı. Kürt halkının önderliği ile savaş değil
barışın toplumsallaşması yolunda ciddi bir yapılanma, kurumsallaşma inşası
içinde olduğu bu süreçte gençlerin de kongreleşmeye yol açacak yapılanma çalışmaları
içinde bulunmaları kaçınılmazdı.†Demokratik İslam Kongresi gençliğini gözlerim
aradı. Sorumlu gençler davet ettiklerini ve geleceklerini bildirdiklerini
söylediler. Açılış konuşmaları yapılırken her ne kadar gençlik yapılanması
henüz gerçekleştirme aşamasında olsa da†DİK gençliği adına da temsili
konuşmanın olması gerekiyordu. DTK, DBP gibi yapılar adına açılış konuşmaları
yapılırken DİK adına konuşmayı da ben yaptım.
Bölge halklarını ve toplumsal barış inşasını
tehdit eden en önemli gündemlerlerden biri olan günümüzün Yezitçi zihniyetinin
yansımalarından olan (IŞ)İD benzeri oluşumlar karşısında demokratik, barışçı
gençlik oluşumları önem kazanıyor. Bununla birlikte bu oluşumlar gerçekleşirken
binlerce yıllık kadim değer ve tarihimizden referansların göz ardı edilmesi,
gençlerimizin bu değer ve realiteler ile tanışmasının önünü açılmaması başka
handikaplara da yol açabilecektir. Kadim Mezopotamya tarihi bir anlamda
insanlık tarihidir de. Tarihin büyük emperyalist, saltanatçı, tekçi zalimleri
bu topraklarda egemenlik kurdukları gibi, onlara karşı adaletin, barışın öncüsü
olarak en genç ve en destansı direnişlerde yine bu topraklarda gerçekleşmiştir.
Özgürlük mücadelesi ve barış hareketleri hangi
coğrafyalarda olursa olsun yoldaştırlar. Bununla birlikte bizler sadece bazı
coğrafyalardaki direniş ve öncüleri gördüğümüz halde asıl kendi bölgesel,
inançsal ve kültürel tarihimizin farkına varamazsak en önemli dinamikleri
kaybetmek durumunda olabiliriz.
Barış ve özgürlük mücadeleleri noktasında son
derece hayati olan gerçek, ayaklarımızı bastığımız topraklarda asırlardır
izleri bulunan barış ve özgürlük öğretmenlerimizin ayak izlerini de
görebilmektir. Ortadoğuída adaletten, özgürlükten, eşitlikten ve barıştan söz
edeceksek Nemrutları, Firavunları ve onlara karşı verilen tarihi mücadeleleri
görmezden gelemeyiz.
Günümüz Kobani direnişindeki bütün halkların barış
destekleri ve bedelleri ne kadar anlamlı olduğu ortadadır. Bunu anlamlı kılan
ise insanlığın, kadınların, gençlerin ve geleceğimizin özgürlük ve barış içinde
yaşama haklarına karşı bir tehdit altında olmasıdır. Bu zihniyet ile savaşırken
onun tarihsel geri planını görmezsek gerçek hakiki bir başarı elde ettik demek
pek de reel olmayacaktır.
İktidarcı, bağnaz, kendi düşünce, inanç ve
egemenliklerinden başkasına yaşam hakkı tanımayan, insanları, kadınları alınıp
satılabilir bir varlık gören bu zihniyetin geçmiş tarihsel referanslarını
anlayabilmek için Kerbelaíyı görmemiz gerekir. Hüseyin ve Zeynepíin
yoldaşlarıyla ölümler pahasına neden bu yola koyulduklarını, çoluk çocuk neden
yollara düştüklerini, bu iktidarcı dinci zihniyete karşı verdikleri mücadeleyi
gençlerimiz bilmelidirler. Kocasını evde bırakarak kardeşi Hüseyin ve yoldaşlarıyla kırmızı bayrakla
yola düşen Zeynepíi kadınlarımız ve gençlerimiz görmelidirler. Bu toprakların
en destansı özgürlük direnişlerinden biri olan Kerbela hareketi anlaşıldığında
bugün mücadele edilen iktidarcı, emperyalist ve karşı dinci zihniyetler ve
kapitalistlerin bölgedeki rolü daha anlaşılır olacaktır. Şüphesiz Hüseyiníin
büyük hak devrimcisi, bir direniş önderi ve örneği olduğunu anlamak için
Müslüman olmak, Şii ya da Alevi olmak gerekmiyor. Che Guaveraíyı öğrenenlerin,
anlayanların, örnek alanların hepsinin Sosyalist olmadığı gibi...