Bir Ramazan ayını daha her seferinde olduğu gibi,
“keşke şöyle de değerlendirebilseydik” serzenişleri ve hüznü ile sonlandırdık
ve “Bayram”a eriştik. Ramazan ayında yükselen maneviyatımız, yani “kendini
bilen Rabbini bilir” ifadesi ile yaşamaya çalıştığımız iç yolculuklarımız,
yükselen merhamet ve yardımlaşma çabalarımız, açlığın, susuzluğun bedeni ve
ruhsal terbiyesi ve empati ile tanışmalarımız, pratiklerimiz bizleri nasıl
sonunda bayrama eriştirdi ise bu kazanımlarımızı kaybetmez de geri kalan aylar
içinde de bu değerlerimizi ve pratiğimizi sürdürebilirsek “yeryüzünde bütün bir
insanlığın ve ahiret -cennet-” bayramlarına da erişebilmeye yol açmış
olabileceğiz.
“Arapça’da -tabii eski Türkçe’de de-, bayram ‘iyd’
sözcüğüyle ifade edilir. Bu kelime etimolojik olarak lütuf ve tekrar dönüş
anlamlarına gelir. Bayramın bu sözcükle karşılanmasının nedeni, verilen emeğin,
yapılan eylemin karşılığının yapan kişiye sevinç, lütuf ve ihsan olarak geri
dönmesi (avdet) ve harcadığı emeğin daha fazlasıyla ‘iade’ edilmesidir.
İlginçtir, aynı dilde ‘ahiret’ anlamına gelen
‘mead’ sözcüğü de, bayram anlamına gelen ‘iyd’ sözcüğüyle aynı köke mensuptur.
Aslına bakılırsa, bunda garipsenecek bir durum da yok. Çünkü ahiret, dünya
hayatının hasat mevsimidir.”*
Bayram namazları, bundan dolayı kazanımlarımıza
karşı Rabbimize bir teşekkür/şükür ifadesidir. Öyle bir teşekkürdür ki
günümüzde, özellikle Türkiye’de sanki sadece erkeklerin bu kazanımları hak
ettiği ve teşekkür edebileceği algısında olduğu gibi sadece erkeklere has
değildir. Peygamberimiz Hz. Muhammed hayatta iken bayram namazlarına kadınlar
özellikle davet edilir ve çoluk çocuk ailece bir festivale gider gibi
gidilirdi. Günümüzde olduğu gibi Ramazan ayı festival ayı gibi değil bayramlar
sevinç ve eğlenme zamanları idi. Kadınların durumu ise hepten tersine
dönmüştür. Cuma namazlarına olduğu gibi bayram namazlarına, kadınların da
gitmesi gerektiği bilinci yok olmuştur neredeyse. Gidenler, gitmeye çalışanlar
ise garipsenmektedir. Türkiye’den başka diğer bütün Müslüman ülkelerde bayram
namazlarında kadınların yüksek katılımlarını görünce neden özellikle bu bölge
de böyle? Diyorsunuz. Pakistan, Arap ülkeleri, Avrupa, hatta Afrika ülkelerinde
en ilkel şartlarda bile, toprakların üzerinde bütün cemaat ile kadınlarda en
süslü halleri ile namazda bulunmaktadırlar.
Peygamber döneminde, bu namazlar için bütün halk
şehrin dışında açık alanlarda toplanırdı. Günümüz sekülarizmi, inanç
ritüllerini mümküğn olduğunca görünür olmaktan uzaklaştırmak yönünde olduğundan
Cuma ve Bayram namazları dar, kapalı, havasız mekânlara hapsedilmiş gibidir.
Sokaklara taşan cemaat görüntüleri bundandır. Hâlbuki bu namazlar, ayrı ayrı
ufak mekânlarda kılınmaktan ziyade şehrin halkının hep birlikte kılabileceği,
hava şartlarına göre önlemi alınabilen açık alanlarda olması ile beraber
cemaat, toplanma, bir arada olunabilme gerçekleşmektedir. İnsani, vicdani
güzelliklerimizin arttığı ve sonucunda hep birlikte barış ve güvenlik içinde
yaşayabileceğimiz gerçek bayramlara erişebilme duası ile bütün halkımızın
bayramlarını tebrik ediyorum.
***
HDP Esenler iftarı için gittiğimizde henüz yeni
haber alınan bir kadın cinayeti ile olayı ile karşılaştık. Arkadaşların
yardımcı olması ile partimiz Milletvekili Hasip Kaplan Bey ile öldürülen Hediye
Öztürk’ün getirildiği camiide ailesini ziyaret ettik.
Çocukların tecavüzden, kadınların cinayetten,
insanların birbirine karşı güvenlik içinde olamadıkları bir toplum bayramı ne
kadar hak etmiştir? Bu da ayrı bir sorudur, sorundur.
Ramazan ayı bile insanlara bir güvelik duvarı
oluşturamıyorsa, bizler bayramları, yani barışın, sevginin, merhametin,
adaletin, dayanışmanın, paylaşmanın sevincini hak edemiyoruz hala.
Gazze’de olduğu gibi, Rojava/Kobanê’de olduğu
gibi, Irak ve diğer zulme maruz coğrafyalarda olduğu müddetçe gerçek bayramlara
hasret kalacağız. İbadetlerimizin ve bayramlarımızın, manasına kavuşması, barış
bilincine dönüşmesi ile yeryüzü cennetleri oluşturabileceğiz...
Hüda KAYA
Güncellenme : 28.07.2014 02:04
*M. İslamoğlu, `Bayram`
huda.kaya777@gmail.com