Ankara’da HDP’nin Yerel seçim adayları açıklanmış ve hem basında hem kamuoyunda yeni bir umut ve heyecan dalgasına sebep olduğu görülüyordu.
Daha çok parti kongresinde gündeme gelen ‘Bu daha
başlangıç mücadeleye devam’ sloganı popüler, umut aşılayan ve en coşkulu
olanlardandı.
Sabahın erken bir vakti yolculuk esnasında
Roboski’ye baskın yapıldığını haber almıştım.
…
Yüzlerce asker ile köye baskın yapılıyor, evler
aranıyor, zaten her şeyleri ortada olan mutfak eşyaları, yataklar, sergiler
dağıtılıyor ve baba- oğul, kardeş, genç, çocuk ve yaşlı gözetilmeden
kadınların, ailelerin yanında yerlerde süründürülerek, dayak ve tacizler ile
gözaltına alınıyorlardı.
Gözaltına alınanların ismini öğrendiğimde ne
yapmaya çalışılıyor dedim.
Ailelerinde katledilen birkaç genç veya çocuk
bulunanlar da bu zulümlerden nasipleniyordu. Özellikle Türkiye uçaklarının
bombalaması ile gerçekleşen katliamdan sağ kurtulan Servet Encü’nün gözaltına
alınması zamanın sabık İçişleri bakanı İdris Naim Şahin’i hatırlatmıştı.
‘Ölmeselerdi zaten yargılanacaklardı ifadesi
devletin bölge ve halklarına gerçek bakışının yansımalarından idi. Sağ
kurtuluşlara bir ceza gibi.
Şu da bir gerçekti ki sadece bu cezalandırma
Servet Encü ile kalmamıştı ve katliam öncesi bütün Kürdistan’da yaşayanların
başlarına ne geldiyse, evlerinin, ormanlarının yakılması, köylerinden
sürülmeleri, yaylarının ve meralarının yasaklanarak askeri bölgeye dâhil
edilmesi ile yaşama şartlarının imkânsızlaştırılması en sıradan olanlardandı.
Köyün bütün halkı katliamdan sonra da sayısız
defalar gözaltına alınmış, hapsedilmiş ve itham edilmişlerdi.
Adalet arayışları ve onlara destek verenlerin
hareketi sürekli aşağılanıyor ve tehdit ediliyordu.
Gözaltına alınanlar genelde yakınlarını kaybetmiş
acılı ailelerdendi.
Servet Encü (katliamdan kurtulan), Kerem Enç
(kardeşi Seyithan Enç öldürülenlerden), Yılmaz Encü ve 16 yaşında ki oğlu
birlikte, Celal Encü, Faruk Encü, Hacı Encü, Hikmet Alma, Nadir Alma ve Cevher
Encü’nün gözaltına alınarak helikopter ile Şırnak’a götürülmeleri köy halkının
ve gündemin oldukça gerilmesine sebep oldu.
…
Son gelişmeler ile devletin hangi biriminin etkili
olup olmadığını düşündüğümüzde olaylar daha da bir girift hal alıyor ve
yarınlar adına endişelerin artmasına sebep oluyordu.
Pek çok olay gibi bu da hükumeti zorda bırakmak
isteyen paralel yapıların işi mi denilecekti?
Barışın, huzurun düşmanları kimlerdi?
Yine paralel yapıların hedef gösterilmesi
iktidarın masumiyetinin anlaşılmasına değil bilakis daha da vahim sonuçlara sebep
olabilir süreçlerin hızlanması demek olacaktır.
İktidarın artık bu argümanları kullanması sadece
kendi zafiyetinin daha da aşikar olmasına sebep olmaktadır.
Soruşturmalar, araştırmalar ve Tır olayları gibi
pek çok mesele için saatler içinde yüzlerce görevlinin yer değiştirmeleri,
görevden almalar, yasaklama ve sansürlemeler, korkutma, tehditler ve söylemler
ile otoriter yapısına dünya alemin şahit olduğu yönetim, böylesine aşikar bir
realite iken şimdi hala kalkıp ‘Askere söz geçiremiyoruz, bizim dışımızda
yapılar var’ denilebilecek mi?
…
Son yıllarda haksızlıklar ve adaletsizlikler
karşısında kendi inancından, ırkından, düşüncesinden olmayanlar için de gerçekleşen
bir dayanışma hareketi var ve gelişmeye, büyümeye devam ediyor.
Vicdanları, yaşam referansları olabilen
topluluklar var artık.
Roboski’de, vicdanlarıyla hayatı anlamlandıranlar
için birleştiren olaylardan biri oldu.
Roboski’de vahşice katledilen çocuklar ve
gençlerin katilleri ve emri verenler ortaya çıkıncaya kadar bu dayanışmalar
artarak devam edecektir.
Baskınlar, tehditler artık insanların vicdanlarını
keşfetmelerini, fark etmelerini ve farkındalıklarının artmasını sağlamaktadır.
Bu vicdan ve adalet dayanışmasında ki istikrar
değil midir ki saklamaya çalıştıkları gizli hesap, plan ve suçların gizli belge
ve kayıtları kendi elleri ile ifşa olmaktadır.
…
Ankara gündeminin ardından ‘Bu daha başlangıç’
sözüyle Türkiye yeni bir yapı ve yeni bir nefes ile tanışıyorken, Roboski’de ki
şafak baskınında askerlerin söylediği söz zihnimde geldi bu sözün karşısına oturdu.
Evet, gözaltına alınanlar günün sonlarına doğru
serbest kaldılarsa da her istediklerinde keyfi ve hukuksuz olarak bu taciz ve
baskınlar edecek miydi?
Keyfi siyasi veya paralel atraksiyonlar için
endişelerimiz artıyor iken, köye baskın sırasında askerlerin söyledikleri başka
endişelere de dikkat çekmektedir.
Askerler köylüleri yerlerde sürükleyerek ve
dayaklarla götürürlerken ‘Bu daha başlangıç. Daha neler olacak’ diyerek ne
mesajı vermişlerdi?