SEÇİM
VE UMUTLAR
Yıllarca
yargılandığı halde bir türlü, ne cezalandırılan ne de berat edilen ama öte
yandan da sürekli bir sonra ki duruşmaya ertelenen nihai karar verme süreci,
umutları hep bir sonraki celseye bıraktığı gibi, toplumumuz için de gündemde ki
yerel seçimler, umutların gerçekleştireceği ümidiyle bu nihai celse de
öncekiler gibi iple çekilmektedir.
Kazanacak
adayın dışında herkesin kaybettiği, umutların başka baharlara kalacağı şimdiye
kadar geçen seçimlerde olduğu gibi önümüzdeki seçim sonrasında da apaçık
görülecektir.
Zaten
dikkat ederseniz seçim sonuçları hep “Falanca
Aday kazandı” diye açıklanır. Geçekten de o aday ve ailesi kazanmış Kürt
halkı ise hep bir daha kaybetmiştir. Şimdiye kadar halkın seçimleri kazandığı
bir söylemi hiç duydunuz mu?
Bu yüzden hiç kimseden hizmet falan
beklemeyin ve beklenti içine de girmeyin!
O
koltuğa oturanlar küplerini doldurmak ve efendileri adına sizi sağmak için bir
sonraki duruşmaya kadar oyalanmak üzere seçilmiş kişilerdir. Bu yüzden hizmet göreceğiz
düşüncesiyle hizmet endeksli asla oy vermeyin!
Başbakanlık,
valilik, kaymakamlık ve hata Muhtarlık isimlerine dikkatle bakarsanız,
göreceksiniz ki! Hepsi neredeyse aynı hece ile bitiyor sadece Belediye hariç!
Belediye “ye” ile bitiyor. Yani
bundan da anlaşılacağı üzere yeme üzerine kurulmuş bir kurum, hizmet
tantanaları ise kendi lokmaları için keşfettikleri bir ambalajdır.
En
ucuz ambalaj kuşkusuz parklardır içine istedikleri kadar yağlı malzeme doldurabilir
dürümü tatlarınca hazırlayabiliyorlar.
Elektriği
bölgemiz üretiyor, hiç kimsenin ne gerekçe ile olursa olsun bölgeyi karanlıkta
bırakma hakkı yoktur. Altın ve Elmas yatakların sahibi Afrikalı kardeşimin
çıplak ve aç oluşu nasıl sömürülme ile açıklanabiliyorsa, elektrik ve petrol
kaynağının merkezinde bulunan bölgemin soğuk ve karanlıkta oluşunun sebebini
sömürülme dışında neyle açıklayabilirsiniz?
Adaylarımızdan
hangi birisi, bütün Anadolu`nun elektriğini üreten bölgenin soğuk ve zifiri
karanlık durumunu isimlendirilebilecek, Gandi’nin Tuz yürüyüşü gibi, bizim Atatürk
ve Keban Barajlarına Elektrik Yürüyüşünü
başlatabilecek ve yürüme yürekliliğinde
bulunabilecektir?
Bölgede
hâkim iki parti dışında, diğer partilerden aday olanları da anlamış değilim.
Hani partiler merkezden bir adamı aday gösterseler amenna saygı gösteririz. Ama
içimizde birileri birkaç kuruş için ki o aldıkları birkaç kuruş kadar oy bile
almayacakları apaçıkken, gidip o partilerde aday olmaları “ruhunu şeytana satmak
’tan” başka neyle açıklanabilir?
Utanç
duyuyorum!...
Şimdi hakim iki partide bizleri iyice çözmüş durumda, biri din adına bir diğeri dil
adına kendisine çağırmaktadır. Her ne kadar iki partiye de oy vermişsem asla
partili olmadım. Bundan sonra da asla olmayacağım.
Din
adına çağıranların çağırdıkları din Kur’an-ı Kerim’le bize gönderilen Allah`ın dini
değil, kendi dinleri olan TEMEVİ dinidir. Zaten dikkat ederseniz o dinin
Tanrısı ALLAH değil DEVlettir. Birazcık feraset sahibi olursanız bu dinde ihlas
süresinde okuduğumuz Allah`ın sıfatları DEVlete verildiği göreceksiniz.
De
ki: “Allah tektir” ’in yerine, Deki:
“DEVlet tektir” ile
değiştirmişlerdir. Allah’ın, “Eşi ve benzeri
yoktur” sıfatları yerine kendi Tanrıları olan DEVletin: vatan, millet,
bayrak, dil gibi “eşi ve benzerlerini” asla kabul etmedikleri tekçi sıfatları
koymuşlardır.
Netice
Dünyada samimi Müslüman bir halk varsa o da Kürt halkıdır. Zaten öyle olmasaydı
onlarda çoktan devletlerini kurmuş olurlardı. Bundan dolayıdır ki, PKK’nın Demokratik Cumhuriyet öncesi Özgür
Kürdistan söylemine sahip olduğu dönemlerde dine ve dindar Kürtlere karşı
amansız bir savaşa girişti. Söylemlerinde kısmen olsa da haklıydılar ama sahte
bile olsa dinin yenilmez olduğunu çok geç anladılar. Kürtler Müslümandır ve
bunu hiçbir güç tersine çeviremezdi.
Kur’an
her ne kadar Arapça inmiş bile olsa ayetlerin çoğu Kürtleri tasvir etmektedir.
Rojava’da
ki Kürtlerin Müslümanlığından şüphesi olan var mı? Yok, kanaatimce, dünya ki
diktatörler bile onların Müslümanlıklarına şahitlik edecek kadar
Müslümanlıkları ortadadır.
Şimdi
maide-82. ayette bakar mısınız? “Bütün insanlar içerisinde inananlara en çok
düşmanlık yapanların Yahudiler ve Müşrikler olduğunu göreceksiniz.”
Rojava’da
Kürtlerle savaşanlar Suriyeli mi? Hayır. Peki, kim bunlar? Dünyanın her bir
yerinde toplanıp gelen Kürtleri yok etmek için oluşturulmuş çapulcu bir
Meselman haçlı ordusu.
Ayette
göre bu çapulcuların ya Yahudi ya da müşrik olmaları gerekir. Yahudiler çok
akıllı savaşa gelmedikleri kesin o zaman savaşanlar ya kuklalarıdır ya da
müşriktirler üçüncü bir seçenek yoktur. İsimleri el ayakla başlamaları hiçte o
kadar önemli değildir. Bu ayettin Kürtlerle ne alakası var diyecekler
çıkacaktır ayetin devamını okursanız ayetin direk Kürtler için indiğini hemen
anlarsınız. İşte o ayetin devamı:
“...Ve
bütün insanlar içinde inananlara en çok şefkat gösterenlerin ise “Biz
Hristyanız” diyenler olduğunu göreceksiniz…”
Bu
gün Kürtlere şefkat gösteren Hristiyan Avrupa’dan başka bir halk, başka bir
millet var mı? Bu yüzden bu ayet Kürtlere işaret etmektedir, diyorum. Rojava’da
Kürtlerle savaşanlar ayete göre müşriktirler. Sakalları cüppeleri ve kimlikleri
onları müşrik olmaktan kurtaramaz. Zira Kürtler saldırganlara karşı kendilerini
savunmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Ölenleri şehittir. Ama DEVlerin geleceği
için Kürtlerle savaşmaya gelenler, dinleri ne olursa olsun müşriktirler.
Ayetti
sonu ise daha da ilginçtir: “Çünkü onlar arasında öyle keşişler ve
rahipler vardır ki bunlar asla büyüklenmeye kapılmamışlardır.”
Evet,
büyüklenmeye kapılmadıkları için onların tek dil, tek bayrak, tek millet ve tek
devlet dertleri yoktur buna rağmen devletleri arasında ki sınırlar da yoktur. Selahaddin’in
bağnaz haçlı orduları yendiği gibi Rojava’da Kürtlerde de bu İslam kılıklı
haçlı ordusunu yenecektir. Çünkü bu topraklar bizimdir. Eninde sonunda
geldikleri gibi gideceklerdir.
Aslında yerel seçimlerde hem Ak Parti
hem de BDP’nin alacağı oylar sabittir. Gösterecekleri adaylara bağlı olarak
artmayacağı gibi azalmaz da.
Gösterecekleri adaylar bir nevi etkisiz eleman görevindedirler. Bunu iki
partide iyice biliyor.
İşte bunu iyi bilen iki parti Kürt
toplumuna Afrika’da geri kalmış kabile topluluğuymuşçasına bir muamele tabi
tutarak adaylarını o şekilde belirlemeleri (Yıllarca kan davalı olan iki kişiyi
karşılıklı aday göstermeleri) ancak iğrenç ve sinsi bir davranış olarak
açıklanabilir.
Kabilecilikten
medet ummak, halkımızı Mahmutki-Atmanki kamplara ayırmak suretiyle bundan
birkaç puan daha oy devşirebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz? Bu
yüzden katalizör görevi görecek diye, eğer aklınızda ve planlarınızda faili
meçhul cinayetler varsa vaz geçiniz, faydası olmayacaktır. İnsanlara boşu boşuna
yazık edeceksiniz.
Şimdi
uzaktan da olsa Akrabam olan Ak Parti Büyük Şehir Belediye Başkan adayına fazla
gaz verildiğini görüyorum. Kendisine asla oy veremeyeceğimi buradan peşinen
ifade ettikten sonra, kendisine kazasız belasız bir seçim süreci diliyorum.
Sevgili Ahmet Türk’e gelince, iki gözüm
gidebileceğin en üst makamlara kadar yükseldin. İsteyerekten ya da
istemeyerekten olsa da, adını Kürdistan tarihine altın harflerle de yazdırdın.
Allah uzun ömürler versin şimdi bir ayağın çukurdayken, AT’tan inip eşeğe
binmenin ne gereği vardı. Belediye demek; çöplük, pislik, temizlik ve
kanalizasyon demektir. Ne kadar dikkat edersen et üzerine sıçrayacak,
kirleneceksiniz.
Gerçi
etrafınızdaki şakşakçılardan çağrıları duyacak ve okuyacak vaktiniz olmadığını
biliyorum. Zira üç yıldır Deniz Geçmiş için size yaptığımız “Özür Dileme” çağrısına
olumlu-olumsuz hala bir cevap vermediniz. Ama yine de bu seçim sürecinde,
sizlere naçizane çağrım: “Parlak geçmişini Büherkê kanalizasyonunda
kirletme” derim.
Kürt
erkekleri hep zor zamanlarda kadınları öne sürerler, ortalık güllük gülistanlık
olunca kadınları cehennemin dibine gönderirler. Mesela Şerife Alp nerededir?
Oysa Partinin bütün eylemlerde en başta o yürürdü. Güzel bir konuşma yeteneği,
okuma yazması vardı, parti içinde onun
gibi birkaç kişiyi zor bulursunuz. Niye bir yerde onu aday göstermediniz? Yoksa
onu da mı harcadınız?
BDP’li
değilim adaylarından hiçbir hizmet beklentim yok. Ama ne yazık ki ister kabul
edelim ister etmeyelim Kürtlerin varlığı sistem tarafından BDP’nin aldığı
oylarla ölçülüyor. Kürtlerin haklı Taleplerini hep bir iki milyonluk BDP’linin
talepleri olarak küçümsenerek bakılır ve öyle dışarıya yansıtılır.
Öyle
ki, BDP Kürtlerden oy almadığı gün sistem hemen Kürtleri yok sayma düşüncesine geri
dönecektir. Bu yüzden BDP’ye hizmet için değil varlığımızın sürdürülmesi için oy
veriyorum ve oyum hep onlara olacaktır.
MAHMUT
SEMEN
Qoser-16/12/2013