Biliyorum bu konuda yazmamı yadırgayanlar olacaktır! Ama duyduktan sonra da yazmak benim için artık farz oldu, yazmasam olmazdı. Zira birileri halkımıza “inançsızlarmış” gibi muamele yayıp Amerikalardan habire dini(!) tebliğler gönderiyorlar.
Oysa Amerika demek: "Müslümanlar için kan ve gözyaşı demektir." Amerika'da ikamet eden dini ve cemaat liderlerden gelecek dini argümanlar/mesajlar sadece ve sadece bu kan ve gözyaşını perdelemek için olacaktır. Ötesine Amerika’nın izin vereceğine inanmak ahmaklıktan başka bir şey olmayacaktır.
Amerika’daki Hoca Efendi’nin çabalarını bir nebzede olsa anlıyorum, Büyük Türk Milleti için yaptıkları tarihte altın harflerle yer alacağından zere kadar kuşkum yoktur ve Türk olsaydım kesinlikle ona ilk tapanlardan da olurdum. Çünkü Türklük adına yaptıkları hizmetler kendisine tapınmayı fazlasıyla hak ettiriyor. Ama bizim Kürdlerin ona tapınmalarını anlamıyorum işte bu noktada Allah bizimkilere akıl fikir versin...
Neyse konum her ne kadar Amerika’dan halkımızın üzerine Nisan Yağmuru gibi yağan “hadim edilmiş İslam dini” olsa da, Hoca Efendi değildir, ona bulaşarak çarpılmaya da niyetim yoktur.
Allah’ım in ve cin şeytanlardan sana sığınırım…
Benim asıl konum, beyaz sakallı, kravatlı, nur yüzlü, kendisini zamanın imamı ve mehdisi olarak takdim eden, Amerika’nın Son Resulü İskender Ali Mihr diğer gerçek ismiyle İskender Evrenesoğlu’dur.
Eğer bu adam yalan söylemiyor ve rol yapmıyorsa ki rol yaptığına da pek inanmıyorum. (Cinler onu tongaya almiş gibime geliyor)
Arkadaş onu biraz araştırdım ve dinledim Allah’ıma kitabıma bu Amerikalı Resul İskender Ali Mihr var ya, “Musa’nın asasını apartman boşluğuna, Muhammed’in çarıklarını da Amerika’daki en yüksek gökdelenin çatışına fırlatmıştır” İçimden Allah-u Ekber demek geliyor. Ama cezbeye tutulmaktan da korkuyorum işte...
Hz. Musa, Allah’la konuşmak için Tur dağındaki “Mukaddes Tuva Vadisi” ne gidiyor, o bölgeye yetişince de ayakkabılarını çıkarıyor ancak öyle çıplak ayakla Allah’ın huzuruna çıkıp konuşabiliyordu. Anlayacağınız her gidiş geliş bin bir eziyet. Anası ağlıyordu garibimin ama değiyordu… Allah ona selam etsin. Belki bu hitap ve yazı tarzım putperestlerin hoşuna gitmez ama şunu çok iyi bilin ki onu sizden çok çok seviyorum, bu samimiyetimiz de sevgimizden geliyor lütfen aramıza girmeyin...
Hz. Muhammed, İlk “ikra”sını, Nur dağında bir mağarada aldı. Sonra ki vahiyleri rüyada, namazda ve her hangi bir işle meşgul iken isteğinin dışında hep geldi, o da aldı, ezberledi ve tebliğ etti...
Bir sefer kendisine soru soranlara “cevabınızı yarın vahiy aldıktan sonra veririm” dediği için Allah ona çok uzun bir süre boyunca tek kelime vahiy bile göndermedi. Bu süre zarfında ne acılar çekti siz bilemezsiniz. Dalga geçenler çabası, Rabbinin kendisine darıldığını bile düşündü. Neyse ki süre sonunda kendisine darılmadığını vahiyle öğrendi. Öğrendi öğrenmesine de ama istediği zaman vahiy alamayacağını ona acı dolu günlere, haftalara hata aylara mal oldu.
Eşine iftira atılması (İfk) olayında uzunca bir süre Allah’tan işin aslını öğrenmek için vahiy bekledi ama Allah müminleri sınamak için cevabını geciktirdi. Öyle ki, Ayşe: ”Babamın evine gideyim mi?” deyince Allah Resulü cevap vermeyince o da gitti. Allah Resulünün üzüntüsüne dayanamayan Ali: “Sana eş mi yok onu boşa!” dedi. Bu “onu boşa” sözü Cemel Savaşında Hz. Ayşe’nin Hz. Ali’nin karşısında yer almasına sebep oldu.Binlerce Müslüman kılıçtan geçirildi. Cennetle müjdelenenler birbirinin kanına girdi. Hz. Ayşe savaşta esir düştü. Hz. Ali’nin müdahalesi olmasaydı ona cari muamelesi yapacaklardı. Velhasıl eğer Allah resulü istediği zaman vahiy alabilseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Onun hikmeti Allah’ın katındadır, Onun hikmetinde sual olunmaz…
Neyse geçen gün bu Amerikan Resulü İskender Ali Mihr’e iman edenler Kızıltepe Safir Cafe’de bir online konferans tertip ettiler. Naçizane bende gittim. Konferansa gelenlerin çoğunluğu imam ve talebeleriydi. Ne yazık ki, konferansın tamamlanmasına izin vermediler.
Konferanstaki davranışları bana göre, gayri insani, gayri ahlaki ve gayri İslami’ydi. Bir daha gözlemledim ve şahit oldum ki sözde tükenenler her zaman şiddete başvuruyorlar. Şiddet ise asla tasvip etmeyeceğim bir davranış biçimidir.
Gelelim son Amerikan Resulü İskender Ali Mihr’e, ona da vahiyle yazdırıldığını söylediği “Risalet Nurları” isimli bir kitabı var. Kitabı beni o kadar enterese etmiyor benimde beş tane kitabım var.
Asıl benim dikkatimi çeken konu onun vahiy alma şeklidir. Şimdi yeni bir müridi şöyle bir E-mail göndermiş: ”Sevgili Mehdi efendimiz, ben 16 yaşındayım ve Amsterdam konferansından tabi oldum ve şuan evimde zikir halindeyim ve zikrimi zevkle çekiyorum. Ama yine de içimde bir şüphe var, tabiiyetim geçerli oldu mu diye? Henüz namaza başlamadım ama zikrimi aksatmadan her gün çekiyorum, efendim lütfen bana cevap verebilir misiniz? Tabiiyetim kabul olmuş mu diye?” soruyor buraya kadar normal Amerikan Resulü, ne cevap veriyor dersiniz? “dinliyoruz” diye 10 saniye bekliyor sonra “ıhh” diyerek kafasını kaldırarak “evet evladım tabiiyetin kabul edilmiş” diyor.
Evet, tam tamına 10 saniyede online canlı yayında istediği vahyi alıyor. Yani anlayacağınız İnternet bankacılığını kullanırken size gönderilen sms şifrelerinden de daha hızlı vahiy gönderiliyor bu Amerikan Resulü'ne.
Hz. Musa’nın ve Hz. Muhammed’in vahyi alma merasim, süre ve işkenceleri düşünün, birde bu Amerikan Resulü İskender’in Vahiy alma hızını düşünün ve karşılaştırın.
Şimdi anladınız mı?
Yazımın başında, “Musa’nın asasını apartman boşluğuna, Muhammed’in çarıklarını da Amerika’daki en yüksek gökdelenin çatışına fırlatmıştır” sözlerini neden söylediğimi?
Allah çağlar boyunca her kavme kendi dilinde yol göstericiler göndermiştir. Ne hikmetse Amerika’daki iki yol göstericide Türkçe konuşuyor. Yani Türkler için gönderilmiştir. Anlayacağınız Türk kardeşlerimiz Allah’ın şanslı kulları.
Bu Amerikan Resulü İskender Ali Mihr’e iman eden Türk kardeşlerime diyeceğim bir şey yok Allah imanlarını kat be kat artırsın ve geri kalanına da hidayet nasip etsin...
İman eden Kürtlere gelince derim ki, "Ulan oğlum biraz düşünün ve mantıklı olun, kendinize gelin!. Muhammed Mustafa'dan sonra eğer Allah Kürtlere bir Resul gönderecekse şunu iyice bilin ki, Sunnetullah gereği bunun bir Kürt, tebliğ dili ve kitabı da Kürtçe olmalıdır."
Ha Allah'a inanmıyorsanız o ayrı saygı duyarım. Ama inanıyorsanız!...
Haşa sümme haşa Allah'ta mı sizin Kürtlüğünüzü kabul etmiyor, inkâr ediyor mu ki? Size Türkçe konuşan Amerika’dan Resuller gönderiyor. Bu Allah'a iftira atmaktır ki, onlar bir şeyin karşılığında bunu yapıyorlar. Ya siz! Neyin karşılığında bu sapıklara iman ediyorsunuz. Öte taraftan da sizin ki, eşeklikten olabilir mi diye de inanmak istiyorum...
Ama sizin gibi sapıtmış olsaydım ve bana Muhammed Mustafa'dan sonra anadilim dışında bir dil ile yeni bir Resul ve Kitap gönderilseydi. Gözümü kırpmadan Allah'ı da inkâr ederdim.
Ama iyice biliyor ve iman ediyorum ki, Allah vaadinden caymaz.
Selametle
Mahmut Semen
03 Ocak 2013
Kızıltepe
Not: Amerikan Resulü İskender Ali Mihr'in vahiy alışını görmek için [TIKLA]