Rota Roboski miydi?

Başkalarının kırmızıçizgileri hep bizim kanımızla çizilecektir.

Rota Roboski miydi?

 

26 Ocak 2011’de Hasan Ali Akleh, Suriye rejimini protesto etmek amacıyla kendisini yakınca, Suriye’de ayaklanmaları ateşlemiş oldu. Canciğer kardeş olduğumuz Suriye ile ipler birden koptu. Öyle ki en yetkili ağızlarımızdan şu cümleyi dünya medyasına aktarıldı: “Suriye Rejimi, halkına karşı savaş uçağını kullanmaya kalkışırsa Türkiye olarak seyirci kalmayacağız müdahale ederiz.” Denildi.

 

Peki, zamanla Suriye Rejimi, halkına karşı bütün savaş araç gereçlerini kullandı mı? Kullandı. Hala Kullanıyor mu? Kullanıyor. Öyleyse Türkiye en başta yaptığı açıklamasına da sadık kalarak, şimdiye kadar neden müdahalede bulunmadı ya da bulundu da haberimiz mi olmadı? Bunu hiç düşündünüz mü?

 

Bence Roboski bu müdahalelerin ilkiydi…

 

Rojava’daki insanlar biraz da Türkiye’nin yukardaki sözüne güvenerekten alevlendiler yoksa Suriye’de yaşayanlar o kadar gözü kara insanlar değildiler. Türkiye’ye misafir geldiklerinde bile Suriye rejimi hakkında olumsuz tek bir kelimeyi kerpetenle bile ağızlarından alamazdınız.

 

Roboskiyi vuran uçaklar gerçekten Roboski rotası ile mi havalandılar yoksa havalandıktan sonra hedef koordinatları Roboski olarak mı değiştirildi?

 

Uçaklar bombalarken aslında Roboski`yi değil kendilerince bambaşka bir yeri bombalıyorlardı. Gün ağarınca gerçek ortaya çıktı. Herkes şoktaydı en fazla da emri verenler günlerce kendilerine gelemediler. Hala da gelmiş değildirler. Hala verecekleri doğru dürüst bir cevapları yok, kem kümden ve yol kazasından başka…

 

Aslında asıl hedef vurulsaydı belki Gezide olduğu gibi Başbakan kamaraların karşısına geçip “Emri ben verdim, ben verdim…” diyecekti… Ama emri Roboski için vermemişti ve kamaraların karşısına 600 gün geçmesine rağmen “emri ben verdim” diye çıkanda olmadı, olmayacakta. Çünkü Roboskiye yönelik emri hiç kimse vermedi. Aslında emri veren beli ama o emir kesinlikle Roboski için değildi…

 

Operasyonun gerçeği “devlet sırrı” ve zaten bu bağlamda Roboski içinde boşuna gizlilik kararı alınmadı.

 

Yaklaşık altı ay sonra gün ortasında ikinci bir deneme daha yapıldı. Ancak, bu sefer uçakların koordinatları değiştirilemedi. Manuel pilot devreden çıkarıldı. Otomatik pilot devreye girerken pilotun uçaktan atlama komutları tamamıyla devre dışı bırakılarak, uçağı Akdeniz’in derin sularına gönderdiler.

 

Bu uçak düşürülmesi, basit yerden atılan sapan taşı suretiyle düşürülme olayı değildi. Bunun sonucunda geçmişimizi geleceğimizi gözden geçirirken cin çarpmışa döndük. Farkına vardığımız gerçekler bir uçağın düşürülmesinden yüzbinlerce kat daha korkunçtu. Bu yüzden Roboski’de olduğu gibi bu olay sonrası da hep gevelemek zorunda kaldık. Halkına karşı uçak kullanmaya kalkarsa müdahale ederiz diyenler uçakları düşürülünce sessiz kalmaları işin dehşet boyutlarını anlamaya yeterde artar. İlk kez hayatın korkunç gerçeği ile bu denli karşı karşıya kalmasaydık belki hiçbir zaman uçaklarını yazılımı için kolları sıvamayı akletmeyecektik…

 

Bu olayda Roboski gibi esrarını korumaya devam edecektir.

 

Türkiye’nin, bu uçak kazasından sonra, Suriye’nin halkına karşı kimyasal silah kullanmasına bile seyirci kalacağı ve sadece kınamakla yetineceği, müdahale fikrini mezara gömdüğünü bilmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Zaten artık herkes Esad’ın kalmasına yavaş yavaş sıcak bakmaya başladı bile.

 

Öte yandan, Ergenekon davası sonucunda verilen cezalar herkesi bayram moduna sokmuş durumda, o katiller yaktıkları köylerimiz ve asit kuyularına attıkları insanlarımız, Ceylanlarımız, Uğurlarımız için yargılanıp o cezaları alsalardı elbette bende Bayram moduna girecektim. Ama yok yok, unutmamamız gereken Saddam Hüseyin bile Halepçe için yargılanmadığı gerçeğidir.

 

Farkında mısınız hiç kimse size karşı işlediği suçlardan dolayı yargılanmıyor yargılansa bile ceza almıyorlar.

 

Suriye’deki savaşın Esad’tan ziyade Kürtlere doğru yön değiştirdiği gerçeğini herkesin artık iyice bilmesi ve fark etmesi gerekir. Kürtlerin payına yine ölümden başka bir şey düşmeyecek gibi gözükmektedir.

 

Başkalarının kırmızıçizgileri hep bizim kanımızla çizilecektir.

 

Söz konusu Kürtler olunca din, iman, hak hukuk aranmaz. İslam dini Kürtler dışındaki bütün kavimler için manitadan öteye bir anlam ifade etmemektedir.

 

Yeşil bir darbenin ayak sesleri Pensilvanya’dan yavaş yavaş yaklaşırken, bu ses iktidarı o kadar korkutmuş olmalı ki, kendisine “padişahım çok yaşa” diyen herkese makam mevki vermeye başladı. Ama çok geç…

 

Yeşiller gelse, Kırmızılar gelse ve hata sarılar bile gelse bizler için değişen bir şey olmayacaktır. Payımıza düşen yine tarihe bile geçmeyecek kan ve gözyaşı olacaktır...

 

Yarın Bayrammiş

Kime? “Bize” mi?

Hadi ordan!

 

Selametle

 

Mahmut SEMEN

7 Ağustos 2013

KIZILTEPE

 

  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1504

YORUMLAR (2)

Bu siteyi epeyce takip ettim. Hala ara sıra açıp bakıyorum. Bu en son yazınızdan beri yeni baktım. Hırsızlığını konu ettiğiniz AKP yi hep savundunuz. AKP`nin iktidar yapılması (muktedir değil) BOP projesi gereğiydi, zamanında kabullenmediniz. İçinizde hala vicdan kıvılcımları kalmışki bugün isyan ediyorsunuz. Ama bilesiniz ki AKP bahsettiğiniz hırsızlıktan çok daha büyük bir hırsızlık için kuruldu. Evet, siyonist eşkiya İsrail`e korkulu kabuslar gördüren ``Direniş Cephesinin`` EMEĞİNİ çalmaktır hedef. Ama, inşallah 37 yıldır başarmadıkları gibi, BAŞARMAYACAKLARDIR...04.05.2016 11:43
Klasik bir Mamoste yazısı...Her şeyden ırkçılık devşirme...Ancak kendi kutsallarında faveranı koparan iliklerine kadar kürtçülük kokan bir demogojik yazı...03.07.2015 20:22

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.