İNTİHAR EDİYORUZ


Çevremizde ve özellikle ilçemizde eskiden de intiharlar bu kadar yaygın mıydı? Değil miydi? Bunu bilmiyorum. Belki de vardı ama basın olmadığı için bu kadar duyulmuyordu. Bu hafta sonu bir gazeteci arkadaşım son ocak ayı içerisinde sadece Kızıltepe’de 6 intiharın daha yaşandığını söyleyince kendi kendime "Resmen intihar ediyoruz duyan yok mu?" dedim.
Bize neler oluyor?
İletişim araçlarının yaygınlaşması ile her intihar vakası olmasa bile, büyük çoğunluğu anında duyulur hale geldi. Bunun duyulur hale gelmesi ve giderek artması bizi son derece korkuttu, geleceğimizi tehdit etmeye başladı. Zira intihar edenlerin büyük çoğunluğu dünyanın normal intihar yaş aralığı (35-55)  Ülkemizin yaş aralığı (25-35) iken, bu ikisinin aksine bölgemiz ve ilçemizde bu aralık (12-19) geleceğimiz dediğimiz çocuklarımızdan oluşmaktadır.
İntihar vakalarındaki bu gözle görülebilir artışının kuşkusuz sosyal ve ekonomik sebepleri vardır. Ama bunların her biri tek başına asıl sebep değildir.
İletişimin yaygınlaşması ile birlikte, kültürel ve görsel açıdan sosyal tabakalar arasındaki uçurum neredeyse sıfırlandı. Evinden hiç dışarı çıkmayan biri bile Dubai’yi, Las Vegas’ı ve Los Angeles’ı oranın yerli halkından daha fazla bilebilir duruma geldi.

Kısacası iletişim araçlarıyla, herkes her şeyin en güzelini bilebilme ve görebilme imkânına kavuştu ama satın alma imkânına değil.
Bu durum sahip olma arzusunu sürekli kamçılarken, öte yandan asla sahip olamama gerçeğini de ortaya çıkardı. Büyük, Sevgili Hz. Buda’nın tespit ettiği gibi bu erişilemeyen arzu ve istekler “hayatı çekilmez bir ıstıraba dönüştürmüştür.
İletişim araçlarıyla, insanlar evlerinden dahi çıkmadan, hem kendilerine, hem ailelerine ve hem toplumlarına karşı yabancılaştılar.  Öyle bir yabancılaştırıldılar ki, ortalık kabuğunu beğenmeyen kaplumbağalarda (Feriha’larla) doldu, taştı…
Her şeyi görme ve dokunma imkânı veren kapitalist sistem öte yandan insanları “hiçbir şeyi alamama imkânsızlığı” ile karşı karşıya bıraktı. Bu “ÇİLLANΔ taktiği ile Çillî mi çilanî te, tû ber bavê jî, Ez na dim te,  yani Türkçesiyle anlatırsak, bir Türk filminde gördüğümüz Ayşen Gruda’nın Şener Şen’e, “Annem göster ama elletme dediği filmde olduğu gibi.
İşte Kapitalist sistem her şeyi gösterip ama ellettirmediğinden olsa gerek, toplum çıldırma noktasına gelmiştir...
Toplum aslında çıldırmıştır ve normal gidişatın aksine çıldırmayan birkaç kişiye de deli muamelesi yapmaktadır. Gerçek bu!
Hırsızlık ve intihar vakalarında gözle görülür artışlar oldu. Bu durum öyle başını almış gidiyor ki, önünde ne siyaset, ne din, ne örf-adet ve ne de gelenek hiçbir şey duramamaktadır.
Mardin’imiz de en iyi bildiğimiz bir din âlimin oğlu bile Altın vuruşla intihar ediyorsa,  öte yandan “Mazlumların özgürlüğü için mücadele eden bir siyasetçinin” oğlu, “Artık seni sevmiyorumdiyen bir kız için intiharı seçiyorsa, varın siz düşünün. Bu iki uç örnek,  toplumun vardığı çıldırma noktasını ve çocuklarımızın her taraftan ahtapotun kolları gibi nasıl sarıldıklarını da göstermesi açısından çok manidardır.
Umut olanlar, umut olmaktan çıkınca,  toplumlarda intihar vakaları da her zaman artış göstermiştir.
Kızıltepe Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, konuyla ilgili yaptığı incelemede,  intihar vakalarının büyük çoğunluğunun Kızıltepe’nin “fakir ve okumamış kesiminde yoğunlaştığı tespitinde bulunmuşlardır. Bu kısmen doğrudur.
Kuşkusuz, tespitleri çok değerlidir ama fakirlik ve cahillikten kaynaklansaydı bütün bir Afrika kıtasının toplu olarak intihar etmesi gerekmez miydi?
29 Şubat süreci ile dinin toplumdan uzaklaştırılması, Ak Parti iktidarı ile dindar kesimin parayla tanışması ve “ÇİLLANΔ kültürünün yaygınlaşması sonucunda insanlarda şükretme, sahip olduklarıyla yetinme, altındakilere bakma mefhumları yok oldu gitti. Dolayısıyla üstündekine yetişmeye, sahip olduklarıyla yetinmemeye, şükretmeyi iyiden iyiye unutma durumuna giren bir toplum olduk.
İntihar denince, kuşkusuz ilk akla gelen Fransız Sosyolog Emile Durkheim’dir. Zaten, aşağıda vereceğimiz kimi bilgi ve tanımlamaları da Emile Durkheim’den aldık. Durkheim, kişinin niçin intihar ettiği ile uğraşmaz meseleyi psikologlara bırakır. O işe sosyolojik açıdan bakar ve durumu inceler.
İntihar: “Ölüme götüreceğini bilerek, olayın kurbanı tarafından girişilen olumsuz eylemin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak meydana getirdiği her ölüme denir.”
 
Durkheim sosyolojik incelemeler neticesinde “intihar teorisini” toplumsal “Bütünleşme ve Düzenleme” üzerine bina eder. Durkheim, bu toplumsal bütünleşme ve düzenlemenin “yüksek veya düşük” oranları arasındaki bağlantıdan kaynaklı olduğunu belirtir. Sonuç olarak intiharları dört gurup altında sınıflandırır.
 
1.      Düşük Bütünleşmeden kaynaklı bencil intiharlar
2.      Yüksek Bütünleşmeden kaynaklı özgeci intiharlar
3.      Düşük Düzenlemeden kaynaklı anomik intiharlar
4.      Yüksek Düzenlemeden kaynaklı fatalist intiharlar
 
Bütünleşme; Sosyal bağların/duyguların paylaşılma derecesini, düzenleme ise, insanlar üzerindeki dış kısıtlayıcıların (devlet, örgüt, aile vs.) derecesini yansıtır.
 
Bu dört intihar çeşidini kısaca tanımlayacağız ve ilçemizde yaşanan intihar furyasının bunlardan hangi kategoriye girdiğini tespit edeceğiz. Son olarak bu intiharları en aza indirgemek için üzerinde hep birlikte ne yapabiliriz diye düşüneceğiz. Düşünmemiz de gerekir.
 
I-Bencil (Egoistic) intiharlar: Bireyin yalnız bırakılması ve kendisine kol kanat gerecek birilerinin bulunmaması neticesinde artan yalnızlık hissi durumlarında ortaya çıkar ki, bu durumlarda hayat da anlamını yitirir. Zaten hayat anlamını yitirmediği ya da daha güzeli kendisine sunulmadığı sürece hiç kimse bile bile ölmeyi/intiharı göze almaz. Bu ikisinden bir söz konusu olunca, ölümü seçmek çok daha kolaydır.
 
II-Özgeci (Altruist-Elcil) İntiharlar: Bireyin ait olduğu topluluğun kurallarına fazla bağlı olması durumunda kendini gösterir. Burada yalnızlık asla söz konusu değildir. Belki azıcık bir yalnızlık onu intihar etmekten de kurtarabilir. Aşırı bir toplumsal kontrol vardır. Birey kendini gurubun değerleri için feda edebilir. Buna ülkemizdeki intihar eylemleri, kendini yakma ve ölüm oruçları gibi durumlar örnek verilebilir.
 
III-Anomik (Kuralsızlık) intiharlar: Toplumdaki normların çözülmesinden kaynaklanan bir intihar türüdür. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, toplumu bir arada tutan kurallar çözülür. İnsanların davranışlarında kullanabilecekleri ölçüt bulmaları güçleşir.
 
Ancak Durkheim fakirliğin tek başına intiharlara neden olmadığının altını özellikle çizer. Ki bu çok doğru bir tespittir. Öyle olsaydı açlıktan kırılan Afrika ülkelerindeki insanların toplu intihar etmeleri gerektiğini yukarıda belirtmiştik.
 
Ekonomik krizlerin intihara neden olduğu bir gerçek ancak bunun nedeni zenginlik ya da fakirlik değil, Toplumsal yapıda meydana gelen ani ve keskin değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Bunun yararlı ya da zararlı olması bir önem arz etmemektedir. Önemli olan meydana gelen değişikliğin yaşam koşullarını alt-üst edip etmediğidir. İntiharın nedeni işte bu anomi (kargaşalık) halidir.
 
IV-Fatalist intiharlar: Anomik intiharın zıddıdır; bireyin üzerinde baskı yapan kuralların katılığından kaynaklanır. Bu katı kurallı yaşam tarzını en iyi anlatan George Orwell’in 1984 isimli o müthiş kitabını örnek verebiliriz. Yerimizin darlığından kitabın ayrıntısına girmeyeceğim, ama okumanız gereken, hayatınızın akışını değiştirecek kitaplardan biri olabileceğini söyleyebilirim.
 
Buna, zindanlardaki mahkûmların intiharları ve Durkheim’in dikkat çektiği intihar eden köleleri örnek verebiliriz.
 
Kuşkusuz ilçemizde giderek artan intiharların sebebi toplumsal yapının bireyler için umut vaat etmemesinin ve onu çıkmaz sokaklara sürmesinin ötesinde bambaşka sebepleri de vardır
Çevremizdeki, intiharların hangi guruba girip girmediği bizim açımızdan o kadar önemli değildir. Bizi ilgilendiren yönü sürekli ivmesi artan intiharların artık hayatımıza girmeye başladığı gerçeğidir. İntihar ve biçimlerini incelediğimizde neredeyse bütün türlerin en az bir örneğinin ilçemizde vuku bulmuş olması çok düşündürücüdür. 
 
2012 yılı basına yansıyan 16 intihardan 8 erkek 8 kadındır. Aslında kadın intiharların çoğu basından saklandığı için bu oran çok daha yüksektir. Basına yansıyan intiharları analiz ettiğimizde ise,
Kızlardan, dördü iple, üçü yüksekten atlama biri de silahla intihar etmiştir. Yaş aralığına baktığımızda kızların intihar yaşı olarak 12.14.16.17.19.27 yaşlarında birer, 18 yaşında iki kişi intihar etmiştir. Aylara göre Şubat, Ağustos, Ekim ve Kasım aylarında bir, Eylül ayında dört kişi intihar etmiştir. Kızların risk ayı olarak Eylül yaş riski ise 12-19 yaş aralığıdır.
Erkeklerden, dördü silahla, ikisi iple, biri kendini yakarak, biri de göle atlayarak intihar etmiştir. Erkeklerin intiharı kızlardan 5 yıl sonra yanı 17 yaşında başlamış ve 21.25.27 yaşlarında birer 18 yaşında iki ve 17 yaşında üç kişi intihar etmiştir. Aylara göre, Şubat 1, Nisan 2, Mayıs 1, Ağustos 2, Eylül 2’dir. Erkeklerin risk ayı ise yok, her zaman intihar edebilirler. Erkeklerin yaş riski 17-18 yaş aralığıdır.
Her intihar ardından bir mesaj ve yüzlerce de soru işareti bırakır.
Gerçek nedenini intihar edenden başkası bilemediği gibi bazen intihar eden de niçin intihar ettiğini bilemez. Bu ani bir heves gibi belirir. (Din bunu vesvese diye tabir eder.) Bu yüzden evlerinde açıkta ateşli silah bulunduranlar, bu tür intiharlara bir nevi davetiye çıkarmaktadırlar. Zaten, çocukları ateşli silahla intihar edenlerin çoğu çocuklarının niçin intihar ettiğini asla öğrenememektedirler. Çoğu çocuğunun hiçbir sorunu olmadığını ifade eder. Hatta büyük bir çoğunluk çocuklarını melek gibi tanımlamaktadır. Çocukluğumda evimizde duvarda asılı bir silah olsaydı kesinlikle bugün yaşamıyor olacaktım. Bende intihar edenlerden mutlaka olacaktım. Evinde silah bulunduran ve 10-20 yaş aralığında çocuğu olanlara benden uyarı çocuğunuz her an intihar edebilir ve bu olasılık %50’nin üzerindedir.
Aslında intihar düşüncesi gençlik aşkı gibi bir şeydir.
İntiharı hayatında en az birkaç kez düşünmeyen tek Allah’ın kulu yoktur diyebiliriz. Ben hiç düşünmedim kafamdan geçirmedim diyen var mı? Hiç sanmıyorum. Kızdığında, çaresiz kaldığında, bir genç için ilk akla gelen çözüm yolu kuşkusuz intihardır.
İntihar oranı, ABD’de erkeklerde, kadınlara göre üç kat, Türkiye’de ise yaklaşık iki kat daha fazladır. Dünyada ki intiharların yaş aralığına baktığımızda yoğunluğun 35-55 yaş aralığında olduğunu görürüz. Ama ülkemizde bu Aralık 25-35 yaş arasıdır.
 
Genelde bölgemiz, özelde ise ilçemizdeki intiharlar, Dünya ve Türkiye’deki intihar istatistik verilerini alt üst etmektedir.
 
Bizde intiharların yoğun olduğu yaş aralığı 12-19’dir. En ilginci ve düşündürücü olanı ise kadın intihar oranının erkek intihar oranından çok daha fazla olmasıdır.
 
Ve ben zamanla şunu fark ettim ki;
 
Bir genç, evin dışında yüksekçe bir yere çıkıp atlayarak intihar ediyorsa, intihar sebebinin köklerini dışarıda aramak gerekir. Araştırmalarımız genellikle bizleri karşılıksız bir aşka götürmüştür.
Eğer müntehir kendini evin içinde tavana asmak ya da silahla vurarak öldürüyorsa sebebini kesinlikle evin içinde aramak gerekir. 
Bölgemizde ki bu ev içi intiharların büyük çoğunluğun sebebi aşktır. Ama buradaki aşk hepinizin bildiği aşktan çok farklı bir aşktır. Ebeveynlerin evdeki kontrolsüz davranışlarından daha doğrusu cehaletlerinden kaynaklanmaktadır.  Konu ile ilgili elimde “Baba Katili” adlı güzel bir hikâye var ama konu fazla uzadı. Onu başka bir yazıya bırakacağım
Herkesi, yeniden paylaşmaya, alt düzeyindeki insanları görmeye ve genç nesil için umut olmaya, umut vaat etmeye davet ediyorum.
Selametle
Mahmut Semen
28 Şubat 2013
Kızıltepe
 
Yararlanılan kaynaklar:
 
Yusuf Çözeli 242360 nolu makalesi
Saliha DEMİREL ÖZSOY, Ertuğrul EŞEL, İNTİHAR MAKALESİ Anadolu Psikiyatri Dergisi 2003; 4:175-185
  • PAYLAŞ

YORUMLAR (2)

Bu siteyi epeyce takip ettim. Hala ara sıra açıp bakıyorum. Bu en son yazınızdan beri yeni baktım. Hırsızlığını konu ettiğiniz AKP yi hep savundunuz. AKP`nin iktidar yapılması (muktedir değil) BOP projesi gereğiydi, zamanında kabullenmediniz. İçinizde hala vicdan kıvılcımları kalmışki bugün isyan ediyorsunuz. Ama bilesiniz ki AKP bahsettiğiniz hırsızlıktan çok daha büyük bir hırsızlık için kuruldu. Evet, siyonist eşkiya İsrail`e korkulu kabuslar gördüren ``Direniş Cephesinin`` EMEĞİNİ çalmaktır hedef. Ama, inşallah 37 yıldır başarmadıkları gibi, BAŞARMAYACAKLARDIR...04.05.2016 11:43
Klasik bir Mamoste yazısı...Her şeyden ırkçılık devşirme...Ancak kendi kutsallarında faveranı koparan iliklerine kadar kürtçülük kokan bir demogojik yazı...03.07.2015 20:22

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.