Uzun bir zamandan beri, yazmayı düşündüğüm ama bir türlü yazamadığım bir konuyu, nihayet bu yazımla, artık sizlerle paylaşabileceğim.
Bilmenizi isterim ki, ben çok az televizyon seyredenlerden biriyim. Bu az seyredermişliğimin nedeni çoğunlukla vakit bulamayışımdan veya çocukların çizgi filmlerinden bana bir türlü sıra gelmeyişinden kaynaklanmaktadır. Bunun, başka dini veya siyasi bir nedeni yoktur
Bir ramazan günü "sihirli alet" denilen kumandayı elime geçirince, "dini hurafelerle beni uyutmayacak ama öte yandan da orucumu da bozmayacak" bir kanal ararken. Tatlıses TV kanalına kadar geldim. İki erkek bir kadın (Ercan, Seyhan ve Mustafa) muhabbet ediyorlardı. Kanalın üzerinde azda olsa durdum. Bir yandan da; "Acaba, bu kanalı benden başka seyreden var mı? Çok merak ediyorum." diye düşünürken. "Allah bilir! İbo’da böyle bir kanal kurduğunu unutmuştur da o da hiç seyretmiyordur." Diye, daha zihnim bu düşüncelerle boğuşurken, çat kapı İbo canlı yayının ortasında "Selamün Aleyküm" deyip stüdyoya girmesin mi?
İnanın yanımda hiç kimse olmamasına rağmen, kıpkırmızı kesildim. O oruçlu halimle, suizanlı düşüncelerimden dolayı da kendimden utandım. Kendimi Tatlıses TV kanalına karşı borçlanmış gibi hissetim ve borcumu ödemek için de artık kanalı değiştirmedim...
***
İbo hal hatırdan sonra, Mustafa denen misafire internet sitelerinde yazdığı bir mesajla ilgili bir şeyler sordu. Mustafa: "Yok öyle bir şey" diye reddettiyse de, İbo:
"Ulan şerefsiz sana söylüyorum. Sen buradan kovuldun. Benim ismimi de sağda solda kullanıyorsun. Şarlatanlığın gereği yok. Seni burada elime alırsam, Seni Feriştah`ın çocuğu elimden alamaz. Bu oruç ağızla sana söylüyorum. Bir daha bu binanın gölgesinden bile geçmeyeceksin… Tamam mı?" Misafir:
"Tamam, abi" demesine rağmen. İbo daha da hiddetlenerek:
"Benim adımı bir yerde kullanmayacaksın bir... Lan kullanmayacaksın, sen ne yaptığını bilirsin. Sana adam gibi söylüyorum. Bir daha bu televizyonun sokağında dahi geçmeyeceksin… Hemen şimdi kalkıyorsun, programı da terk edip gidiyorsun. Haydi, güzel kardeşim.."
***
İbo’nun bu davranışı karşısında dondum kaldım. Aman Allah`ım! o nasıl da Firavni bir tavır ve kibirdi. Hem de kendi evinde! Kullandığı, kelimelere bakar mısınız? "Binanın sokağında, hata gölgesinde bile geçmeyeceksin" diyor. Geçtiği takdirde "Feriştah`ın çocuğu bile onu elinden alamazmış."
O mübarek ramazan gününde ve o saatte, benim gibi o kanalı istisnasız seyredenlerin tümünün yüreğinde, İbo yerden göğe kadar haklı olsa da, İbo’nun o davranışını lanetlemişlerdir. Bir insanı böyle rencide ettiği için de herkesin "tebbet yeda" bedduasını ve ahını almıştır. İbo o gün canlı yayında resmen intihar etmiştir.
Kaç gün ya da kaç ay sonra saldırıya uğradı bilemiyorum ama inanın ki saldırıya uğramasaydı da yine felç geçirecekti. Saldırıyı birileri yapınca insan arkasındaki hikmeti de düşünemiyor. Size bir hikâye aktarayım ondan sonra konuyu bağlayıp bitireceğim…
Abbasi Hanedanlığının 5.Halifesi olan "Harun Reşid"`in ismini duymayan sanırım yok gibi, bizim coğrafyada çocuklarına bu ismi veren ailelerin sayısı azımsanmayacak bir çoğunluktadır. Harun Reşid’in o kadar ünlü olmasının sebebi; 23 yıllık saltanatı döneminde, Abbasilerin her yönden en parlak devrini yaşamış olmasından kaynaklanmıyor. Ünü kardeşi "Behlülü Divane"’nin kuşaktan kuşağa aktarılan ibretlik hikâyelerinden kaynaklanmaktadır.
Zaten kendisi, babasının ardından tahta geçen amcasını bir sene içinde zehirledikten sonra tahta geçmiştir. Abbasilerin en parlak devrinin altında imzası olan iki başbakan ve aile mensuplarının kelesini vurdurtmuştur. Müslümanların "Halife" unvanlı tipik firavunlarındandır.
Şatafatlı bir "Saltanat Sarayı" yaptıran Harun Reşit, yaptığı görkemli açılışta, istisnasız, gelen bütün davetlilerin ağızlarını bir karış açık bıraktırmıştır.
Açılış sonrası o civarda geçmekte olan Behlül’ü gören halife onu da yanına çağırarak sorar. (bir hava atmadığı o kalmıştır). Büyük bir gururla: "Behlül, bu sarayımın değeri sence ne kadar, eder?" Behlül sarayı göz ucuyla iyice süzdükten sonra düşünmeye başlar. Astronomik bir rakam bekleyen halife gururla cevabını beklemektedir. Behlül’ün cevabı Kürtlerden öğrendiği değersizlik belirten bir atasözü olur. "Hejayı du tırr u fıssekke." Halife yanındakiler karşısında tokat yemiş gibi olsa da, çoğunluğun Kürtçe bilmemesi onun tek tesellisi olur ve kendi kendine kızarak: "Hata, deliye fikrini soranda…"der
Akşama doğru halifenin karnı şişmeye başlar. Patlama noktasına gelince Hekimler, İmamlar mübarek zatlar etrafında bir pervane, bir pervane ama bir çözüm de bulamazlar. Halife öldü ölecek.. Son çare olarak Behlülü de çağırırlar. Halifenin düştüğü durumu gören Behlül sorar:
"İyileştirme karşılığında ne vereceksin?" Halife:
"Her şeyimi, hata sarayımı bile vermeye razıyım." der.
Behlül, halifenin balon gibi şişen karnına elleriyle dokununca: otomatik silah gibi iki kere üst üste "Tırrrt..." , "Tırrrt..." ardından da, "Küşşş..." diye gaz bırakınca herkes, burnunu kapamak zorunda kalır. Ama halife rahatlamış ve iyileşmiştir. Behlül:
"mıj ter ne go? Qasra te hejayi du tırr u fıssekke."
Evet, sağlık söz konusu olunca dün ya malı anlamsızlaşır. Şimdi, İbo eski sağlığına kavuşmak için, kimilerine “sokağını ve gölgesini” yasakladığı televizyon kanalını hata bütün varını yoğunu vermeye razıdır. Buna rağmen hala burnundan kıl aldırtmıyorlar ve Behlülü de çağırmıyorlar. Kısacası iyileşmesini istemiyorlar.
Hala ona firavun muamelesi yaparak halktan gizlemeye çalışıyorlar. Halkın onun zelil düşmüş bir halde görmesini istemiyorlar. Oysa Onun zelil halini halk görmedikçe asla iyileşmeyeceğini de bilmiyorlar. Onun o duruma düşmesinin yegâne sebebi o gün ki Firavni tavrıdır. O öyle bir tavırdı ki, bütün halk tarafından lanetlendi. Lanetleme sonucunda da yüreklerde ona yönelik tusunamivari kabaran bir nefret ve beddua dalgası meydana geldi.
İbo’nun iyileşmesi ve eski haline gelmesi için, hastane ve doktorların yapacakları hiçbir şey kalmamıştır. Gerçekten iyileşmesini istiyorlarsa, Halka göstersinler, göstersinler ki, Halk ibret alsın, acısın, nefretini ve bedduasını geri alma ihtimali doğsun ki, halkın görünmez Behlül`ün sihirli eli İbo’ya uzansın…
Oysa siz İbo’nun yerine kullandığı protezleri halka gösterdikçe, onun yerine kullandığı sandalyeyi gösterdikçe… O sihirli el İbo`ya asla uzanmayacaktır.
O gün "tebbet yeda" diyen feriştah`ın çocuğu ve halkımız,
Bugün de "maeğna anhu maluhu vema keseb" diyecektir ve demektedirler de.
Selametle
Mahmut Semen
Kızıltepe
07/10/2011
***
Notlar, Yabancı kelime ve cümleler:
1."tebbet yeda": Elleri kurusun! (111/1)
2."maeğna anhu maluhu vema keseb": Ona (ne) malı ne de kazancı fayda sağlamadı. (111/2)
3."tebbet": Kur`an-ı Kerim`in 111.Süresi 5 ayettir. Bu süreden önce Peygamber Efendimiz’in kızları Ümmü Gülsüm, Ebû Leheb’in oğlu Uteybe ile, Rukıyye de diğer oğlu Utbe ile nişanlanmış olup henüz evlenmemişlerdi. Tebbet Sûresi nâzil olunca Ebu leheb`in karısı oğullarına zorla nişanları bozdurtmuştur.
4."Feriştah": Allah, Dört büyük Melek, Şahların şahı
5."Feriştah`ın Oğlu": Yazmak istemiyorum...
6."Hejayı du tırr u fıssekke": İki sesli bir sessiz osuruğa değer
7."mıj ter ne go? Qasra te hejayi du tırr u fıssekke": Ben sana söylemedim mi? Sarayın iki sesli bir sessiz osuruğa değer diye.
Bu siteyi epeyce takip ettim. Hala ara sıra açıp bakıyorum. Bu en son yazınızdan beri yeni baktım. Hırsızlığını konu ettiğiniz AKP yi hep savundunuz. AKP`nin iktidar yapılması (muktedir değil) BOP projesi gereğiydi, zamanında kabullenmediniz. İçinizde hala vicdan kıvılcımları kalmışki bugün isyan ediyorsunuz. Ama bilesiniz ki AKP bahsettiğiniz hırsızlıktan çok daha büyük bir hırsızlık için kuruldu. Evet, siyonist eşkiya İsrail`e korkulu kabuslar gördüren ``Direniş Cephesinin`` EMEĞİNİ çalmaktır hedef. Ama, inşallah 37 yıldır başarmadıkları gibi, BAŞARMAYACAKLARDIR...04.05.2016 11:43
Klasik bir Mamoste yazısı...Her şeyden ırkçılık devşirme...Ancak kendi kutsallarında faveranı koparan iliklerine kadar kürtçülük kokan bir demogojik yazı...03.07.2015 20:22
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.